Derin zaman deneyi: Bu mağarada 1 gün 24 saat değil!

14 Mart 2021 tarihinde 15 gönüllü, Fransa’daki Lombrives mağarasında sosyal yaşamdan izole olarak 40 gün geçirmeleri gereken bir deneye katıldı. Zaman algısı olmadan bir mağarada 40 gün geçirmek: Derin Zaman deneyi…

derin zaman deneyi

Derin zaman deneyi: Bu mağarada 1 gün 24 saat değil!

Bildiğiniz üzere pandemi başladıktan sonra dünya çapında evlere kapanma durumu yaşandı. Bunun üzerine Fransız araştırmacı Christian Clot, insanların sosyal izolasyona uyum sağlama sınırlarının ne olduğunu merak etti ve bir deney başlattı.


Ardından yaşları 27 ila 50 arasında olan, 8 erkekten ve 7 kadından oluşan 15 katılımcı, 40 gün boyunca mağarada telefon, saat ve gün ışığı olmadan yaşayacakları bir serüvenin içine girdi. Peki bu deneyin sonucunda ne oldu?

Deneyde amaç, insanların zaman ve mekan algılarını kaybettiklerindeki tepkilerini gözlemlemekti.

Bu nedenle araştırma bittikten sonra karşılaştırma yapılabilsin diye katılımcılar henüz mağaraya girmeden beyin aktiviteleri ve zihinsel işlevleri analiz edildi. Clot, ilk başta katılımcıların mağaraya uyum sorunu yaşadıklarını hatta birkaç gün bu yüzden uykusuz kaldıklarını dile getirdi. Katılımcılar mağaranın içinde çadırlarda uyuyordu ve birbirlerini uyandırmaları kesinlikle yasaktı.

Ki zaten Clot, katılımcılara istedikleri zaman uyuyuyabileceklerini ve yemek yiyebileceklerini söylediği için herkes bu konuda serbestti. Bundan dolayı kimse ne kadar uyuduğunu kesinlikle bilmiyordu. Yani ekip lideri, insanları tamamen kendi hallerine bırakıp onlardan, günleri sezgilerine göre planlamalarını istedi diyebiliriz.

Zaman geçtikçe başlangıçta uyuyamayan insanların grupla uyumlu olarak uyuyup uyandıkları görüldü. Bu da aslında bir nevi ‘insan her şeye zamanla uyum sağlayabiliyor’ dedirten bir sonuç oldu.

Ayrıca gönüllüler, kendi elektriklerini üretmek ve yiyeceklerini doğal yollarla pişirmek zorundaydı. Mağara elektriği jeneratöre bağlı bir bisikletten geliyordu. Gönüllüler pedallarını çevirdikçe bisiklet ortama elektrik sağlıyordu.

Bisikletle elektrik
Bisikletle elektrik üretimini gösteren resim

Mesela bir de mağaranın her yeri aydınlatılmıyordu, sadece bir bölümüne elektrik tahsis ediliyordu. Bu da zor olan yaşam koşullarını daha da zorlaştırıyordu elbet.

Hatta insanlar, yemek pişirebilmek ve su ihtiyaçlarını karşılayabilmek için yerin 45 metre altındaki bir kuyudan su bile çekti. Araştırmacının anlatımına göre, duş olayı maalesef biraz sıkıntılıydı. Çünkü mağara zaten çok soğuk ve nemli olduğu için duş için ortam pek uygun değildi.

Deneyde oldukça şaşırtıcı bir şey keşfedildi: Gönüllülerin bir günlük zaman döngüleri 24 saatten fazlaydı.

deep time

Katılımcılar günlerini genelde mağarada keşif yapmak, böcekleri incelemek, bitki/sebze yetiştirmek gibi aktivitelerle geçiriyordu. Deneyin sonunda fark edilen enteresan detaylardan biri de çoğu katılımcı için günlerin 30 saatten daha uzun olmasıydı. Hatta bir kadın katılımcı için bir günün 40 saat olduğu tespit edildi; 40 gün boyunca sadece 23 kez uyumuştu.


Bu ilginç bulgu, “bir gün gerçekten 24 saat değil mi? Zaman, tamamen bizim algılama biçimimize mi bağlı?” gibi sorgulamalara yol açmıyor değil. Tabii bunlar biraz işin esprisi. Çünkü bu mağarada deney yapan insanların gece ve gündüz kavramları yok. Dolayısıyla zaman algılarının değişmemesi zaten mümkün değil.

Tüm bunlar yaşanırken, mağaranın içine bisikletle sağlanan elektrik sayesinde katılımcılar üzerinde bazı bilimsel ölçümler yapılıyordu. Mesela gönüllülere vücut sıcaklıkları ölçülebilsin diye 3-4 gün vücutta kalan bir ilaç verildi.

Bu ilaç, sindirim sisteminde gezindiğinde vücut sıcaklığının derecesi anlaşılabiliyordu. Ekip liderine göre, vücut ısısı günün her saati değiştiği için bu ölçümü yapmak, deneyin beden üzerindeki etkisini anlamaya yardımcı olan önemli bir detaydı.

Uyku düzeni ölçümü için de gönüllerin vücutlarına cihazlar yerleştirildi. Bunun haricinde kan örnekleri alındı ve beyin kimyasalları izlendi. Tüm bunlar yapılırken bir de kameralarla izleniyorlardı.

mağara deneyi

Clot, ellerinde bir sürü veri olduğunu ve bu verilerin dünya çapındaki 12 laboratuvar tarafından işlendiğini ifade etti. Yaklaşık bir aylık sürede yürütülen bir araştırma olması açısından, küçük gibi görünen ancak oldukça geniş kapsamlı bir araştırma olduğunu söyleyebiliriz.

Deney bittikten sonra herkesi şoke eden şey neydi biliyor musunuz?

Gönüllülere mağarada kaç gün geçirmiş olabilecekleri sorulduğunda, çoğu “30 gün civarı falandır herhalde” gibi tahminler yaptı. Onlara göre daha deneyin bitmesine epey zaman vardı, yani zaman algılarında bir 10 gün kadar oynama oldu gördüğünüz gibi.

Clot, onlara “deney bitti, hadi gidiyoruz” dediğinde, mağaradan ayrılmak istemedi çoğu ve mental olarak oradan ayrılmakta da zorlandı. Deneyin en ilginç bulgusu da bu oldu.

Hatta işin komik yanı bazı katılımcılar, deney bittikten sonra mağaraya geri dönmek bile istedi. Clot, araştırmaya katılan 3 gönüllünün, yine bu tarz deneylere ısrarla katılmak istediğini de belirtti.

Ayrıca uzman, bir ekip toplayıp tekrardan zor yaşam koşullarını test etmek üzere Brezilya yağmur ormanlarına ve Sibirya’ya gideceğini ifade etti. Peki siz böylesi zor koşulların olduğu bir ortamda yaşanması gereken bir deneye katılır mıydınız? Düşüncelerinizi yorumlarda bizimle paylaşabilirsiniz.


Kaynaklar: BBCBusiness InsiderWebtekno

3000’li yıllarda insanlar nasıl görünecek?


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.