Diyabette asıl suçlu: Modern çağın yanlış beslenme modeli!

diyabette beslenme

Çağın vebası diyabet 30 yıl içinde 1,3 milyar insanın yaşamını tehdit ediyor hale gelecek. Halihazırda dünya çapında yarım milyardan fazla insan diyabetle yaşıyor. Bu sayının önümüzdeki 30 yıl içinde 2 kattan fazla artarak 1,3 milyar kişiye ulaşması bekleniyor.

Araştırmalar, küresel yaygınlık oranının %6,1 olan diyabetin ölüm ve sakatlıkların önde gelen 10 nedeninden biri olduğunu gösteriyor. Bilimsel araştırmaların da ortaya koyduğu gibi diyabetin sanıldığının aksine tam şifa ile iyileşebileceğini önemle vurgulayan Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş, “Araştırmalar, doğru beslenme ve hareketli yaşamla Tip 2 diyabetin birçok olumsuz özelliğinin 1 haftada ortadan kaldırılabileceğini, 8 hafta içinde ise tam şifa ile iyileşme sağlanabileceğini gösteriyor. Unutmayın ki diyabet tam şifa ile iyileşebilir, ancak tüm hastalıklarda olduğu gibi diyabet özelinde de hastalığı önlemek tedavi etmekten daha kolaydır. Bunun için anti-diyabet yaşam tarzını bir seçim olarak değil, zorunlu olarak benimsememiz gerekiyor” diyerek uyardı.

Obezite ve fazla kilonun tip 2 diyabette önemli bir risk faktörü olmasına rağmen, bilimsel araştırmaların obezite ve diyabet arasında doğrudan bir ilişki olmadığını gösterdiğini vurgulayan Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş, “Obezite ile diyabet arasında olduğuna inanılan yakın ilişki, çok büyük bir tehlike yaratıyor. Kilolu olmayan kişilerde insülin direncinin, hatta tip 2 diyabetin atlanma olasılığı daha yüksektir” diyerek Tip 2 diyabet hastası olmak için kilolu olmak gerekmediğine dikkat çekti.

Dr. Aktaş, “Eğer kilo sorunuz varsa insülin direnci probleminiz olması önemli bir olasılık. Ancak sadece şişman insanlar diyabet hastası olmaz. Bu düşünce son derece yanlış. Tip 2 diyabet hastalarının yaklaşık yarısı obez değildir, aksine bunların pek çoğu ideal kilosundadır. Kliniğime gelen hastalarımda da gözlemlediğim bir durum bu. Kilo problemi olmayanlar da büyük bir risk altında” dedi.

Çocuklar da büyük risk altında!

Çocuklarda diyabet görülme olasılığının giderek arttığına değinen Dr. Aktaş, “Tip 2 diyabetin başlama yaşı dünyada 8’e kadar indi. Eskiden Tip 1 diyabet denince görülen tablo, ilk 1 yaşta başlayan, pankreasın maalesef gelişmediği çocuklardı. Oysa son 10- 15 senedir hiç görmediğimiz Tip 1 diyabet modeli görmeye başladık. Hiçbir sağlık problemi olmayan çocuklarda, 10 yaşında, 15 yaşında aniden başlayan Tip 1 diyabet tabloları var” diyerek herkesi anti- diyabet yaşam tarzına davet etti.

Akla hayale gelmeyen yerlerde bile karşımıza çıkan şeker… 

Çağın vebası diyabetin asıl suçlusunun modern çağın yanlış beslenme modeli olduğunu belirten Dr. Aktaş, “İçi şeker dolu gazlı içecekler, pizza, makarna, börek, çörek gibi kan şekerini hızla yükselten buğday ürünleri, ketçap, hardal, salata sosu gibi akla hayale gelmeyen yerlerde bile karşımıza çıkan şeker…

Daha da kötüsü gıda endüstrisinde kullanılan şeker, şekerin en zararlı hali olan nişasta bazlı şeker, yani NBŞ‘dir. Mısırdan elde edilen bu şeker kan şekerini roket hızıyla fırlatır. Evet şekerin menşei ne olursa olsun her türlüsü zararlıdır. Bir de insülin metabolizmasını daha da bozan, sorunu derinleştiren işlenmiş yiyeceklerin içindeki kimyasalları, toksik maddeleri ekleyin. Sonuç ortada! Bu sağlık zararlıları ile dolu beslenme modeli sayesinde insülin direnci ve Tip 2 diyabet artık çocukların bile yaşam hakkını elinden alıyor” diye belirtti.


BİLGİLENDİRME NOTU:

10/12/2023 – İndigo Dergisi, ‘Güvenilirlik‘ ilkesi gereği sunduğu içeriklerin doğruluğuna ve geçerliliğine önem verir. Halkın doğru bilgilendirilmesi adına, Nişasta Sanayicileri Derneği (NİSAD) tarafından Yazı İşlerimize gönderilen basın açıklamasını okurlarımızın bilgisine sunarız.

Nişasta Sanayicileri Derneği (NİSAD)
BASIN AÇIKLAMASI – 27/11/2023

Haber sitenizde 21.11.2023 tarihinde, “Diyabette asıl suçlu: Modern çağın yanlış beslenme modeli!” başlığı ile yayınlanan haberde yüksek fruktozlu mısır şurubu hakkında yapılan açıklamayı okuduk. Bu açıklamalarda yer alan yanlış algıya neden olacak bilgileri düzeltmek, kamuoyunu doğru bilgilendirmek amacıyla, Türkiye nişasta sanayini temsil eden en büyük kuruluş olan Nişasta Sanayicileri Derneği (NİSAD) olarak sizinle nişasta bazlı şeker hakkındaki güncel akademik verileri paylaşmak istedik.

Vücut serbest fruktoz ile glikozu veya aynı şekerlerin sakaroz ve nişasta bazlı şekerden gelen halini tamamı ile aynı şekilde emer. Bu nedenle nişasta bazlı şekerin bir bileşeni olarak tüketilen fruktozun metabolik anormalliğe yol açması veya aynı kaloriye sahip bir diyette diğer şekerlere göre daha fazla kilo alımına neden olması mümkün görünmemektedir. (1)

Bu bilgiler değerlendirildiğinde, toplam şekerin bir parçası ya da serbest şeker olarak bulunmasından bağımsız olarak, beslenme ile alınan fruktozun olumsuz sağlık etkilerine yol açtığına dair yeterli kanıt yoktur. (2)

Ticari bir amaç gütmeden çalışan bir kurum olarak yanlış algılamayı bilimsel gerçeklerle düzeltmeyi ve kamuoyunu doğru bilgilendirmeyi bir sorumluluk olarak kabul etmekteyiz. Bilimsel kanıtlar çerçevesinde, açıklamaları tekrar gözden geçirmenizi bekliyor ve kamuoyuna karşı sorumluluğunuz kapsamında düzeltmenizi diliyoruz. NİSAD olarak, nişasta ve nişasta ürünleriyle ilgili tüm bilimsel kaynaklarımızı sizinle paylaşmaktan memnuniyet duyacağımızı bilmenizi isteriz.

Saygılarımla,
İsmail Kemaloğlu
NİSAD (Nişasta Sanayicileri Derneği)
Genel Sekreteri

REFERANSLAR

    1. Klurfeld D, Foreyt J, Angelopoulos T, Rippe J. “Lack of Evidence for High Fructose Corn Syrup as the Cause of the Obesity Epidemic.” (Accepted, International Journal of Obesity, advance online publication, doi:10.1038/ijo.2012.157, 18 September 2012.)
    2. WHO (2003). Diet, Nutrition and the prevention of chronic diseases: Technical report 916.

Vücudumuzun tehlike sinyalleri diyabetin habercisi

İnsan vücudundaki belirli tehlike sinyallerinin diyabet hastalığının habercisi olduğunu söyleyen Dr. Aktaş, diyabetin belirtilerini şu sözlerle özetledi: “Kolayca kilo alıyorsunuz ama kilo vermekte çok zorlanıyorsunuz. Aldığınız kilolar özellikle karın ve bel bölgenizde toplanıyor. Sık sık acıkıyor, tatlı krizleri yaşıyorsunuz. Açlığa kesinlikle tahammülünüz yok. Bir öğün kaçırdığınızda açlıktan bayılacak gibi oluyor, sinirli birine dönüşüyorsunuz. Kendinizi hep halsiz ve bitkin hissediyorsunuz. Yemek sonrası uykunuz geliyor, adeta baygınlık geçiriyor gibi oluyorsunuz. Çok sık susuyor ve çok su içiyorsunuz. İşte bu belirtilerle karşı karşıyaysanız mutlaka bir hekime başvurun!”

Anti- diyabet yaşam tarzının olmazsa olmazları

Dr. Aktaş, anti- diyabet yaşam tarzının olmazsa olmazları arasında yer alan maddeleri şöyle sıraladı: “Endüstriyel olarak üretilmiş, içi katkı maddeleriyle dolu, raf ömrü olan işlenmiş yiyeceklerden uzak durun. Doğal ve mevsimsel beslenin. Yani yiyecekleri doğada oldukları halleriyle, sebzeleri, meyveleri mevsiminde tüketin. Evde yoğurt mayalamaya, turşu kurmaya başlayın. Özellikle ev yoğurdu tam anlamıyla bir sağlık mucizesidir. Sofranızdan eksik etmeyin! Soğuk sıkım zeytinyağı, halis tereyağı gibi sağlıklı yağları sakın kısıtlamayın. Etin bile en yağlısını tüketin. Bol bol sakatat yemeye özen gösterin, etli yemek yaparken mutlaka kemikli et kullanın.”

Diyabetle mücadelede Omega-3’ün önemine dikkat çeken Dr. Aktaş, “Omega-3 yağ asitleri diyabet riskini ve vücuttaki enflamasyonu azaltıyor. Enflamasyonun insülin direncini derinleştirdiği, tip 2 diyabet riskini arttırdığı biliniyor” dedi. Araştırmaların D vitamini eksikliğinin insülin direnci ve diyabet riskini artırdığını gösterdiğine değinen Dr. Aktaş, insülin direnci ve tip 2 diyabet tedavisini destekleyen takviyelere ilişkin şunları söyledi:

“D vitamini takviyesi verilen tip 2 diyabet hastalarında hücrelerin insüline olan hassasiyetinin %60 arttığı görülmüş. İnsülin direnci ve tip 2 diyabet tedavisinde kullandığım takviyelerden biri de enterik, yani bağırsakta çözünen probiyotik takviyesidir. Bilimsel araştırmalar insülin direnci ve tip 2 diyabetle bağırsak florası arasında önemli bir ilişki olduğunu gösteriyor. Dost bakterilerden yana zengin, sağlıklı bir bağırsak florasının insülin metabolizmasının düzgün çalışmasında etkin bir rol oynadığını olduğunu biliyoruz. Listeye zeytin yaprağı ve çörekotu ekstresini de ekleyebiliriz. Bu bitkilerin insülin direncini hafiflettiği, kan şekerini dengelediğini gösteren pek çok bilimsel yayın var. Ancak insülin direncini kırmada doğru bir beslenme modelinin yerini hiçbir şeyin tutamayacağını belirtmekte fayda var. Yani bu takviyeler, ekstreler ancak ve ancak doğru beslendiğinizde etkili olabilir.”

Dr. Ümit Aktaş’tan 5 Maddede Anti-Diyabet Beslenme:

  1. Şeker ve tüm işlenmiş gıdalardan uzak durun. Meyvelerin de şeker içerdiği unutmayın. Diyabet hastası iseniz meyveden uzak durun. Hastalık kontrol altına alındıktan sonra, elma gibi şeker oranı düşük meyveleri sınırlı bir şekilde tüketin.
  2. Buğday ve tahıllardan uzak durun. Gluten içerikleri ve yüksek glisemik indeksleri yüzünden her türlü ekmekten, un, bulgur, makarna, erişte, şehriye ve hatta ev tarhanasından bile uzak durun.
  3. Et, yumurta, sakatat serbest. Gezen tavuğun etini, yumurtasını; merada yayılmış hayvanın etini yiyin, deniz balığı tüketin. Tüm sakatatlar faydalı ve gereklidir.
  4. Sağlıklı yağları artırın: Margarinler, çiçek ve mısır özü yağlar toksik maddeler içerirler. Sağlıklı yağlar kan şekerini dengeler. Sızma zeytinyağından ve halis tereyağından korkmayın, bolca tüketin.
  5. Probiyotik zengini gıdalar tüketin: Ev yoğurdu, kefir, şirden mayasıyla yapılmış peynir, evde kurulmuş turşu, sirke tüketin. Ancak yoğurt, peynir, kefir gibi süt ürünleri az miktarda laktoz içerdikleri için kan şekeriniz dengeli seyredene kadar bunlardan uzak durun.

Diyabet hakkında doğru sanılan 6 hatalı bilgi!

Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.