Travma Psikolojisi bir nevi çağımızın vebasıdır. Yaşadığımız sıkıntıları halledemediğimizde sinsice günün birinde hayatımızı altüst eden bu vebayı Uzman Klinik Psikolog Esra Bahar Gülcür ile; travma nedir, ruhsal sebepleri ve fiziksel semptomları nelerdir, kimler risk altında, çocukluk travmalarının etkileri, tedavi yöntemleri ve daha bir çok konu başlığını konuştuk. Kendisine zaman ayırdığı için teşekkür ederim.
Travmanın genel açılımı nedir?
Bireylerin güvenlik hissini ciddi şekilde sarsan ve olayın sonuçlarıyla başa çıkmayı zorlaştıran bir etki diyebiliriz. Bu zarar verici olayların psikolojik ve fiziksel olarak değişimini barındırır. Yani aslında beklenmedik bir olaya, duruma yönelik bireyin sınırlarını zorlayacak şekilde maruz kalması diyebiliriz.
Fiziksel travmalar; kaza, yaralanma, doğal afet, saldırı gibi olayların ciddi yaralanmalarını içerir. Fiziksel travma ve iyileşme süreci için acil tıbbi müdahale- tedavi gerebilir. Bazı fiziksel olaylar duygusal travmalara da yol açabilmektedir.
Psikolojik travmalar ise travmatik olayların sebep olduğu ruhsal etkileri temsil eder. Örnek verecek olursak; cinsel istismar, savaş, kazalar, aile içi olaylar, kayıp, yas vb. gibi durumlarda psikolojik travmaya sebep olabilmektedir.
Kişisel farklılıklar ve kişinin travmatik olaya verdiği tepki, iyileşme sürecini, travmanın etkilerini farklı kılabilir.
Kişiyi travma sürecine getiren ruhsal sebepler nelerdir?
Travmalar, bireyin yaşadığı olayların tehditkâr, şiddet ve korkutucu olmasıyla ilişkilidir. Travma sürecine getiren bazı ruhsal sebepleri şu şekilde örneklendirebiliriz. Şiddetli kayıplar, büyük kazalar ve doğal afetler, şiddet, kazalar ve yaralanmalar, çocukluk çağı travmaları, askeri hizmet, savaş ve göç, tecavüz veya cinsel saldırı gibi deneyimler kişinin ruh sağlığını ciddi şekilde etkileyebilir. Fakat şunu da belirtmek gerekir; bireyin yaşam kalitesi seviyesinin yüksek, problemler ile baş etme yöntemi geliştirmiş olması, psikolojik dayanıklılığının ve psikolojik iyi oluşunun kuvvetli oluşu travma ile karşılaşıldığında süreci sağlıklı olarak yönetmeyi sağlayabilir.
Her bireyin farklı olduğunu ve olayları farklı yorumladığını farklı tepkiler gösterdiğini söyleyebiliriz. Travma ile karşılaşıldığında ise yine aynı durum geçerlidir. Baş etme yöntemi zayıf ise, yaşam kalitesi düşük ve duygusal olarak zorlantı yaşıyor ise travmanın etkisi bir o kadar ağır yaşanabilir, farklılık gösterebilir.
Travma sonrası oluşabilecek stres bozukluğu nedir, belirtilerin ruhsal ve fiziksel semptomları nelerdir?
Travma sonrası stres bozukluğu (Posttravmatik Stres Bozukluğu -TSSB) travmatik bir olayın ardından yaşanabilecek psikiyatrik bozukluktur. Kişinin günlük yaşam aktivitelerini sürdürmesini engelleyebilecek ciddi semptomlara neden olabilir. TSSB, yaşanılan travmatik olaydan hemen sonra kendisini – belirtilerini göstermeyebilir.
Bazı durumlarda haftalar, aylar hatta yıllar sonra ortaya çıkabilmektedir. TSSB belirti ve semptomlarının yoğunluğu zaman içinde değişkenlik gösterebilir. Kişi genel olarak çok daha fazla stresli olduğunda ya da yaşadığı travma ile ilişkili hatırlatıcı öğeler ile karşılaştığında daha ağır şekilde belirti gösterebilir. Bunu şu şekilde örneklendirelim. Yüksek bir sese maruz kalan kişinin çatışma anı tetiklenebilir. Tacize uğrayan biri, televizyonda göreceği şiddet içerikli haberlerden tetiklenebilir.
Ruhsal ve fiziksel semptomlara değinecek olursak;
- Geri Dönüşü Olmayan Hatıralar: Kişinin örseleyici olaylar ile ilgili rahatsız edici hatıralar, rüyalar veya flashbackler yaşaması, olayı tekrar tekrar yaşaması diyebiliriz.
- Kaçınma Davranışları: Travmatik olayla ilişkili kişilerden, yerlerden, etkinlik veya aktivitelerden kaçınma eğilimi göstermek.
- Anksiyete ve Korku: Kişi, sürekli olarak bir tehdit altında olduğunu hissedebilir ve aşırı tetikte olabilir.
- Depresyon ve Umutsuzluk: Depresif ruh hali, umutsuzluk, keyifsizlik, yaşamdan zevk alamama gibi belirtilerin ortaya çıkması.
- Uyku Sorunları: Kâbus görme, uykuya geçmekte zorluk çekme, sık sık uyanma.
- İrritabilite ve Öfke: Sürekli olarak yaşanılan sinirlilik ve tahammülsüzlük hali, ani öfke patlamaları veya kontrolsüz öfke nöbetleri yaşamak.
- Konsantrasyon Zorluğu: Zihinsel odaklanmakta ve sürdürmekte güçlük çekmek.
- Hipervigilans: Sürekli olarak bir tehdit altında olduğunu düşünmek ve çevreyi aşırı derecede izlemek, kontrol etmek, tehlikeyi aramak ve tetikte olmak.
- Duygusal Tepkisellik: Travma sonrası duygusal tepkilerin artması, normalden daha hızlı ve yoğun ağlama, korkma veya panik tepkileri gösterebilir.
Unutmamamız gereken detay ise bu belirtilerin ve belirtilerin şiddetinin farklılık gösterdiği.
Kimler daha yüksek risk altındadır?
Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), travmatik olayları yaşayan veya tanık olan herhangi bir kişide ortaya çıkabilmektedir. Ancak bazı kişiler daha yüksek risk altında olabilir. TSSB geliştirme riski yüksek olan grupları şu şekilde söyleyebiliriz; fiziksel, cinsel veya duygusal şiddete maruz kalan kişiler, savaş ve göç deneyimi, kayıp ve ayrılık yaşayanlar, kurtarma görevlileri ve ilk yardım çalışanları gibi meslek grupları, cinsel istismar ve tecavüz mağdurları, askerler ve polisler, geçmiş travma öyküsü olan bireylerde TSSB riski daha yüksektir. Önceki travmalar, kişinin travma tepkilerini tetikleyebilir veya güçlendirebilir.
Yalnız kalamamak, kalmayı istememek travmanın etkisi olabilir mi?
Evet, yalnız kalamama veya yalnızlık, travmanın etkisi olarak ortaya çıkabilmektedir. Yalnız kalamamak ve sosyal izolasyonun travmanın etkisi olarak rol oynayabileceği bazı faktörler vardır.
- Güvenlik ihtiyacı: Travmatik olay yaşayan kişilerin, olayın tehditkâr doğasından dolayı kendilerini güvende hissetme ihtiyacı duymasıdır.
- Destek ve Yakınlık İhtiyacı: Destek, anlayış ve yakınlık ihtiyacı TSSB sonrası artabilir. Yalnız kalmak bu ihtiyacın karşılanmasını engelleyebilir ve kişinin kendisini daha da yalnız hissetmesine neden olabilir.
- Paylaşma ve İfade Etme İhtiyacı: Travma yaşayan kişiler, yaşadıkları deneyimleri paylaşma ve duygularını ifade etme ihtiyacı duyarlar. Yalnız kaldıklarında bu ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanabilirler.
- İzole Edilme ve Hatırlatıcılar: Bireyin yaşadığı travmatik olay, tetiklenebilir. Yalnız kalmak olayın tetiklenmesini ve etkilerini arttırabilmektedir.
- Sosyal Desteğin Önemi: İyi bir sosyal destek ağına sahip olmak, kişinin travma sonrası stresiyle baş etmesine yardımcı olabilmektedir. Ancak yalnızlık, bu sosyal destek ağının eksik olmasına ve zayıflamasına yol açabilir.
Genel olarak yalnız kalmayı istememek, bireyin farkında olduğu travma etkisi problemlerinden tek başına mücadele etmeme isteği diyebiliriz. Sosyal çevresinden baş etmek için destek isteme şekli olarak görebiliriz.
Çocukluk dönemi travmaları yetişkinlik dönemi ilişkilerini nasıl etkilemektedir?
Travmam yok, herhangi bir travma yaşamadım diyen bireyler aslında yanılıyor olabilirler. Çocukluk dönemi travmalarının çoğunun hatırlanmaması zihnimizin baş etme gücüyle alakalı olabilir. Zihnimiz yaşadığımız travmalarla baş edebilseydi bastırmayı seçmezdi. Bu sebeple çocukluk dönemi travmalarının yetişkinlik döneminde farklı tetikleyicileri olabilir. Travma alanı ruh sağlığı çalışanları dışında çalışılması kesinlikle yanlış ve tehlikeli bir alan olduğunu söyleyebiliriz.
Çocukluk dönemi travmaları, yetişkinlik dönemi ilişkilerini çeşitli şekillerde etkileyebilir. Bu travmalar çocukluk döneminde duygusal, sosyal ve ilişkisel gelişimini olumsuz yönde etkiler bırakabilir. Travmatik deneyimler, duygusal düzenlemeyi ve duygusal ilişki becerilerini olumsuz yönde etkileyebilir. Yetişkinlikte, duygusal kontrol sorunları, duygusal açıklık eksikliği veya aşırı duygusal tepkiler gibi sorunları ortaya çıkartabilir. Duygusal ilişkilerdeki problemlerle birlikte, çocukluk çağı travmaları güven ilişkilerini zedeler ve güven duygusunu engeller. Bu durum, yetişkinlik döneminde romantik ilişkilerde veya yakın dostluklarda güvensizlik, bağlanma korkusu veya yakınlık problemleri yaşanmasına neden olabilir. Tabi ki travmalar, çocukların özsaygı ve kendine güven gelişimini olumsuz etkileyebilir.
Yetişkinlikte, düşük özsaygı ve değersizlik hissi gibi sorunlara yol açabilir. Çocukluk dönemi travmaları ilişki kalıplarını da etkilemektedir. Bu ne demek, travma yaşayan bir kişi, travmatik deneyimle ilişkilendirdiği davranışları veya ilişki dinamiklerini tekrar yaşama eğiliminde olabilir. Bu, sağlıklı ilişki kurma yeteneğini olumsuz yönde etkileyebilir. Çocukluk dönemi istismarı veya şiddet deneyimleri, yetişkinlikte istismar veya şiddet içeren ilişkilere yatkınlığı arttırabilir. Özet olarak, çocukluk dönemi travmalarımız, büyüdüğümüz çevre, ebeveynlerimiz, deneyimlerimiz yetişkinlik dönemimize birçok etkisini taşımaktadır.
Travma sonrası stres bozukluğu olan kişiler hangi tür tedavilerden yararlanabilirler?
Travma sonrası stres bozukluğu olan kişiler için çeşitli tedavi seçenekleri mevcuttur. TSSB’nin tedavisi, semptomların azaltılması, travma sonrası iyileşme sürecinin desteklenmesi ve kişinin günlük yaşamını etkileyen zorlukların üstesinden gelmesi amacıyla gerçekleştirilir. Sıklıkla kullanılan bazı yöntemlerden şu şekilde bahsedebiliriz.
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), TSSB tedavisinde en yaygın kullanılan terapi yöntemidir. Bu terapi ekolüyle, kişinin travmatik olayıyla ilişkili düşünce, inanç ve davranışlarını anlamasına ve değiştirmesine odaklanır. BDT, travmatik olayların hatırlanması ve işlenmesi içinde teknikler kullanılır. Bdt ile birlikte ilaç tedavisi ise semptomları hafifletmeye yardımcı olabilir.
Bir diğer yöntem ise Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme (EMDR) , görsel uyarıcılarla birlikte hareketlerin eşlik ettiği bir terapi tekniğidir. Bu teknik, kişinin travmatik olayı yeniden işlemesini ve travma ile ilişkili duygusal tepkilerin azalmasını hedefler.
TSSB olan bireylerin bir araya gelerek deneyimlerini paylaşabileceği grup terapisi veya destek grupları ise iyileşme sürecinde psikolojik iyi oluşa destek sağlayabilir.
Ek olarak TSSB hakkında bilgi verme, semptomları anlama, başa çıkma stratejilerini öğrenme ve travma sonrası iyileşme sürecine dair beklentileri yönetme amacıyla psiko-eğitim oturumlarına katılımlar kişinin TSSB ‘nu ve kendisini daha iyi anlamasına yardımcı olacaktır. Bazı tedavi yöntemlerinden bahsetmiş olsak bile her bireyin ihtiyaçlarının farklı olduğunu, bu farklılığın terapi yöntemlerini seçerken de değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır.
Bir kişi kendisinde travma sonrası stres bozukluğu belirtilerini fark ederse ne yapmalıdır?
Kişi, yaşadığı semptomları tanımak ve TSSB’nin belirtilerini fark etmek için kendine karşı dikkatli olmalıdır. Uyku problemleri, kabuslar, anksiyete, korkular, duygusal dalgalanmalar veya travma hatıralarının sık sık zihne gelmesi gibi belirtiler TSSB’yi işaret edebilir. TSSB, bir uzman tarafından değerlendirilip teşhis edilmelidir. Bu sebeple kişi, TSSB belirtilerine sahip olduğunu düşünüyorsa biz ruh sağlığı alanı uzmanlarına başvurmalıdır. Durumun değerlendirilmesi, tanı ve tedavi seçeneklerinin değerlendirilip sunulması uzman tarafından yapılmalıdır. Destek sistemi oluşturmak dediğimiz alanı oluşturması gereklidir. Kişinin güvendiği insanlara durumunu açıklamalı ve duygusal desteği, güvenli bir ortamı elde edebilir ve tedavi sürecine destek olabilir.
TSSB ile başa çıkmak için kişi kendisine iyi bakmalıdır. Yeterli uyku, düzenli sağlıklı beslenme ve stres yönetimi teknikleri gibi kendine bakım alışkanlıklarına önem vermelidir. TSSB tedavi süreci zaman alabilir ve her bireyin iyileşme hızı farklı olabilir. Kendine sabırlı olmalı ve kendi sürecine saygı göstermelidir. Kendini suçlamadan, olumsuz düşüncelerle mücadele ederek ilerleme kaydettiğinde ise kendisi ile gurur duyarak ilerlemelidir.
Bu bozukluğu olan kişiler, çalışma ve sosyal hayatlarındaki sorunlarla nasıl başa çıkabilirler?
Belirttiğim gibi öncelikle destek sistemi oluşturmak sosyal sorunlarla başa çıkmanın önemli faktörlerinden biridir. Yakın arkadaş, aile üyeleri veya destek gruplarıyla güvendiğiniz insanlarla iletişimi koparmamak ve duygusal destek almaktan çekinmemek gereklidir. Tabiki kişi kendisine sınırlar koyarak kendi ihtiyaçlarını önemsemelidir. Çalışma ve sosyal hayatlarını düzenlerken, enerji seviyelerini ve stres toleransını göz ardı etmemelidirler. Gerektiğinde dinlenmeye kendileri için izin vermelidirler. Düzenli bir rutin oluşturmak ise güvenlik ve istikrar hissi sağlayabilir. Rutin işe gitmek, uyku düzenini korumak, sağlıklı beslenmek, egzersiz yapmak ve rahatlama teknikleri uygulamak gibi unsurları içerebilir. Bu rutin, sizi dengeye getirebilir ve TSSB semptomlarını yönetmekte yardımcı olabilir. Bahsettiğim stres yönetimi teknikleri ise, derin nefes alma, meditasyon, gevşeme egzersizleri veya yoga gibi teknikler, stresi azaltmada etkili olabilmektedir. Önemli olan kendinize ait rahatlatıcı ve sakinleştirici aktiviteleri keşfetmek olacaktır.
Geçmişte yaşanmış olumsuz ve zorlayıcı olayları sürekli hatırlıyor olmak bir belirti olarak kabul edilmeli mi?
Evet, geçmişte yaşanmış olumsuz ve zorlayıcı olayları sürekli hatırlama, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) belirtisi olarak kabul edilmektedir. TSSB’nin belirtilerinden biri, travmatik olayın tekrar tekrar hatırlanması ve zihninde canlandırılmasıdır. Bu belirti TSSB’nin “yeniden deneyimleme” semptomlarına işaret eder. Eğer kişi, geçmişte yaşanmış olumsuz olayları sürekli hatırlıyorsa ve bu hatırlamalar günlük yaşamını etkiliyorsa bir uzmana başvurması önemlidir. Bir uzman TSSB teşhisi koyabilir ve uygun tedavi seçeneklerini önererek size yardımcı olabilir.
Travma sonrası oluşan stres bozukluğu geleceğe yönelik planlamaları değiştirebilir mi? Etkileri ne yönde olabilir?
TSSB, geçmişte yaşanmış travmatik bir olayın sonucunda ortaya çıkar ve birçok alanı etkileyebilir, bu da geleceğe yönelik planlamaları da değiştirebilir. Geleceğe yönelik etkilerini şu şekilde detaylandırabiliriz.
Gelecek korkusu, yani travma sonrası güvensizlik ve kontrol kaybı yaşanabilmekte ve bu durum ise gelecekle ilgili kaygıları arttırabilir ve kişinin geleceğe dair planlarını, hedeflerini veya beklentilerini etkileyebilir. Kişi, travmatik olayların tekrar yaşanabileceği veya benzer durumlarla karşılaşabileceği endişesiyle gelecek planlamalarında kısıtlamalar veya çekingenlikler yaşayabilir. Bir diğer etkisi ise ilişkilerde zorluklar olacaktır. Kişi, güvende hissetme ve ilişkilerde yakınlık kurma konusunda zorluklar yaşayabilir. Gelecekteki ilişkilerine dair güvensizlik, duygusal mesafe koyma ve bağlanma zorluğu gibi etkiler ortaya çıkabilir. Bu da romantik ilişkiler, dostluklar veya iş ilişkileri gibi alanlarda zorluklar yaşanmasına neden olabilir. Aynı zamanda TSSB olan kişiler, travmatik olayların yol açtığı yoğun duygusal acıyı hafifletmek için riskli davranışlara yönelebilirler. Alkol veya madde bağımlılığı, tehlikeli aktivitelere katılma ve kendine zarar verme gibi riskli davranışlar, gelecekteki sağlık ve refah üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. Mesleki ve akademik etkilerinden bahsedecek olursak çalışma hayatını ve akademik performans etkilenecektir. Semptomlardan odaklanma güçlüğü, hafıza sorunları, uyku bozuklukları ve duygusal dalgalanmalar gibi sorunlara yol açabilir. Bu da iş yerinde verimliliği azaltabilir, okul başarısını ve gelecek kariyer planlarını etkileyebilir.
Travma ve travma sonrası stres bozukluğu: Yakınlarımıza, ailemize, çevremizdeki insanlara ve olaylara olan yaklaşımlarımızı hislerimizi değiştirebilir mi?
Evet, travma ve travma sonrası stres bozukluğu yakınlarımıza, çevremizdeki insanlara ve olaylara karşı yaklaşımlarımızı ve hislerimizi değiştrebilir.
Bu değişimlere örnek verecek olursak, kişi çevresindeki insanlara karşı güvensizlik ve şüphe duymaya başlayabilir. Bu, ilişkilerinde güçlük yaşamasına ve başkalarına karşı mesafeli bir tutum benimsemesine yol olabilir. TSSB olan kişilerde özellikle gördüğümüz bir durum ise tetikleyicilere daha yoğun tepkiler vermelidir. Sesler, görüntüler, kokular gibi. Daha yoğun tepkiler ise aşırı duyarlılık ve hassasiyet göstermesine neden olabilir.
Travma veya TSSB, kişinin çevresinden, ailesinden , sosyal etkileşimlerinden kaçınma eğilimi göstermesine de yol açabilir. Travmalarını hatırlatacak tetikleyicilerden kaçınmak veya kendini güvende hissettiği bir izolasyon durumuna çekilmek isteyebilir. Bu ise sosyal ilişkilerin etkilenmesine ve sosyal izolasyona neden olabilir.TSSB olan kişiler, duygusal dalgalanmalar yaşayabilirler. Ani öfke, yoğun korku, depresif hisler veya ani aşırı mutluluk gibi duygusal değişiklikler yaşanabilir. Bu da kişinin çevresindeki insanlara ve olaylara karşı tepkilerinin değişkenlik göstermesine neden olabilir. Bu değişimler, TSSB’nin etkileri olarak ortaya çıkabilir ve kişinin çevresiyle olan ilişkilerini etkileyebilir.
Anlayışlı olmak, empati göstermek ve destek sağlamak, TSSB olan bir kişiye yardımcı olmak için önemlidir. Ayrıca, TSSB’nin tedavisi, bu değişimleri yönetmekte ve kişinin sosyal ilişkilerini yeniden güçlendirmede yardımcı olabilir.
Travma sonrası stres bozukluğu tanısına varabilmek için göz ardı edilmemesi gereken en önemli madde nedir?
TSSB’nin en önemli maddesi “Travmatik Bir Olayın Yaşanmasıdır”. TSSB, kişinin travmatik olaya maruz kalması veya tanıklık etmesi sonucu ortaya çıkar. Travmatik olaylar şiddet, savaş, cinsel saldırı, kazalar, doğal afetler veya ağır fiziksel veya duygusal istismar gibi ciddi tehdit veya zarar potansiyeline sahip olayları içerebilir. Bu travmatik olaylar, kişinin normal yaşam deneyiminden farklı bir şekilde algılandığı veya başa çıkmakta zorlandığı olaylardır. Travma, kişinin güvenlik, bütünlük ve yaşamının tehdit altında olduğu bir durum olarak algılanır.
Kısaca , travmatik olay TSSB ‘nin en temel nedenidir, ancak herkes aynı travmatik olaya maruz kalsa bile herkes TSSB geliştirmeyebilir. Bireylerin travma sonrası tepkileri farklılık gösterebilir ve bu süreçte diğer faktörlerde etkili olabilir, örneğin kişinin destek sistemleri, kişilik özellikleri, geçmiş travma öyküsü ve genetik yatkınlıkları gibi faktörlerde etkili olabilmektedir.
Terapi, ilaç tedavisi ve diğer müdahaleler arasındaki farklar nelerdir?
Psikoterapi, TSSB tedavisinde en yaygın kullanılan yöntemlerden biridir. TSSB semptomlarını yönetmek, travmanın işlenmesini ve iyileşme sürecini desteklemek amacıyla kullanılır. Bazı terapi yöntemleri arasında Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) , Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme (EMDR), Duygusal Odaklı Terapi (EFT),ve psikodinamik terapi sayılabilir. Terapi, bireysel seanslar, grup terapisi veya aile terapisi olarak uygulanabilir.
İlaç tedavisi ise semptomların yönetilmesinde ve tedavisinde kullanılabilir. İlaç tedavisi bir psikiyatrist tarafından reçete edilmeli ve düzenli olarak takip edilmelidir. Diğer müdahaleler, stres azaltma teknikleri, beden odaklı terapiler, sanat terapisi, egzersiz, beslenme, uyku düzeni iyileştirmesi gibi yöntemler yer alır. Bu müdahaleler, TSSB semptomlarının yönetilmesine ve genel refahın arttırılmasına yardımcı olabilir.
Her bireyin TSSB deneyimi farklı olabilir ve tedavi yaklaşımı kişinin ihtiyaçlarına ve semptomlarının şiddetine göre belirlenmelidir. Terapi genellikle ilk tercih edilen yöntemdir, ancak bazı durumlarda ilaç tedavisi veya diğer müdahaleler terapiyle birlikte kullanılabilir. Bir uzmana danışmak, uygun tedavi planını belirlemek ve kişiye en iyi yardımı sağlamak için önemlidir.
Seçilen tedavi yönteminin ilk onarıcı hedefi ne olmalıdır?
TSSB tedavisinde seçilen tedavi yönteminin ilk onarıcı hedefi genellikle kişinin güvenliğini sağlamak ve semptomları yönetmektir. Diğer hedefler ise güvenli bir ortam oluşturmak, travmanın işlenmesi yani bilişsel ve duygusal çalışmalar ile travmanın neden olduğu duygusal yaraların iyileştirilmesi ve travmanın anlamı bir şekilde işlenmesi hedeflenir ve kişinin işlevselliğini geri kazandırmak olarak sayabiliriz. Yine hatırlatmak isterim, ilk onarıcı hedef içinde geçerli olan bir detay var ki; her bireyin ihtiyaçlarının farklı olduğu ve tedavi hedeflerinin bireysel olarak belirlenip terapi sürecinin kişiye özgü şekillendirilmesi gerekli olduğu unutulmamalıdır.
Travma ve travma sonrası stres bozukluğunun genetik aktarımı mümkün mü?
Travma ve TSSB gibi psikolojik durumlar genellikle karmaşık etkileşimlerin sonucunda ortaya çıkar. Bu etkileşimler genetik faktörler, çevresel faktörler ve kişilik özellikleri gibi birçok faktörü içerir. Genetik faktörlerin TSSB gelişiminde rol oynayabileceği düşünülmektedir. Genetik yatkınlık, bireyin genetik yapısında travmaya ve TSSB ‘ye duyarlılıkla ilişkili bazı varyasyonlar taşıması anlamına gelir. Ancak TSSB’nin doğrudan bir genetik hastalık veya bozukluk olduğu söylenemez. TSSB’nin gelişimi genellikle bir travmatik olayın sonucunda ortaya çıkan karmaşık bir süreçtir. Çevresel faktörler, travmatik olayın şiddetini, süresini ve kişinin destek sistemleri gibi etkenler TSSB gelişiminde belirleyici bir rol oynamaktadır. Çocukluk döneminde yaşanan istismar, ihmal, şiddet veya aile içi travmalar gibi faktörler TSSB riskini arttırabilir. Sonuç olarak, genetik faktörler TSSB gelişiminde bir rol oynayabilir, ancak bu durum sadece genetik yatkınlık olarak kabul edilir. Travma ve TSSB’nin ortaya çıkması, genetik faktörlerin yanı sıra çevresel faktörler ve kişilik özelliklerinin etkileşimiyle birlikte değerlendirilir. Bu nedenle aslında TSSB’nin gelişimi karmaşık bir süreçtir ve tek bir etkenle açıklanması doğru değildir.
Travma sonrası stres bozukluğu hakkında toplumda daha fazla farkındalık yaratmak için neler yapılabilir?
TSSB hakkında doğru ve güncel bilgilere dayanan eğitim materyalleri ile seminerler, konferanslar veya atölyeler düzenleyerek toplumda farkındalık yaratılmalıdır. Biz ruh sağlığı alanı çalışanları olarak bu tarz eğitim ve bilgilendirme süreçlerini olabildiğince sık yapmaya çalışıyoruz. Ve tabi ki günümüz teknoloji çağında medya ve iletişim araçlarıda toplumun dikkatini çekmek amaçlı kullanılan etkili bir yoldur. Bu röportajın bir faydası ise TSSB hakkında bir alan ve farkındalık yaratmak olduğuna inanıyorum. Röportajlar, makaleler, haberler ve sosyal medya paylaşımları aracığıyla TSSB ‘nin etkileri ve tedavi seçenekleri hakkında bilinç oluşturulabilir. Belki de en önemli farkındalık yaratacak alanlardan biri ise okullar ve eğitim kurumlarıyla iş birliği yapmaktır. Farkındalık yaratma çabaları, TSSB’nin anlaşılmasını ve desteklenmesini arttırabilir, stigmatizasyonu azaltabilir ve TSSB’yi sahip bireylere daha fazla destek sunulmasını sağlayabilir.
Travma sonrası stres bozukluğu çocuklarda nasıl teşhis edilir, ebeveynler nelere dikkat etmeli ve nasıl bir yol haritası çizmelidir?
Travma Sonrası Stres Bozukluğu’nun çocuklarda teşhisi ve yönetimi, uzman bir sağlık profesyoneli tarafından yapılmalıdır. Ancak ebeveynler, çocuklarında TSSB belirtileri olduğunu gözlemleyebilirler ve çocuklarının ihtiyaçlarına uygun destek sağlamak için şu belirtilere dikkat edebilirler ; kabus ve uyku bozuklukları, yeme bozuklukları, hiperaktivite veya durgunluk, öfke patlamaları, ani tepkiler, sürekli tetikte olma hali, yeniden yaşama gibi.
Ebeveynler, çocuklarıyla açık bir iletişim kurmalı ve çocuklarının duygularını ifade etmelerine yardımcı olmalıdır. Çocuğun deneyimlerini, duygularını ve endişelerini anlamaya çalışmak önemlidir. Ebeveynler, çocuklarında TSSB belirtilerini fark ettiklerinde bir uzmana başvurmalıdır. Çocuk psikologları, psikiyatristler veya çocuk terapistleri, çocukların travma sonrası stres belirtileriyle başa çıkmalarına yardımcı olabilir ve uygun tedavi seçeneklerini sunabilir. Unutmamak gerekir ki çocukların ruh sağlığını korumak ve sürdürmek için ebeveynlerin kendi sağlıklarını korumaları, çocuklarına daha iyi destek olmalarına yardımcı olacaktır. Bu çok önemli bir detay ve şu şekilde örneklendirmek istiyorum. Uçağa bindiğimiz zaman herhangi bir türbülans olduğunda oksijen maskeleri düşer ve buradaki kural maskeyi ilk kendine kullandır. İlk çocuğuna ya da yanındaki kişiye değildir. Ebeveynler oksijen maskesini ilk kendilerine taktıktan sonra çocuklarına maske takmalıdır. Çocuk psikolojisinde de aslında bu durum böyle olmalıdır.
Günümüzde toplum bu rahatsızlığın üstesinden gelebilecek desteği yeterince alabiliyor mu?
Toplumda TSSB’nin üstesinden gelmek için yeterli destek sağlanması konusunda bazı zorluklar ve eksiklikler bulunmakta maalesef. Ancak son yıllarda TSSB konusunda farkındalık artmış ve daha fazla kaynak ve destek sunulmaktadır. Aslında toplumumuzda hala birçok yanlış anlaşılmalar ve tabular mevcut. Bu durum ise bazı bireylerin rahatsızlıklarını açıklamaktan çekinmelerine veya destek aramaktan çekinmelerine neden olabilmekte.
Genel olarak bilinçlenme eksikliği de mevcut diyebiliriz. Bu eksiklik doğru tanı ve tedaviye erişimi sınırlandırabiliyor. Olumlu olarak değerlendirecek olursak, son yıllarda TSSB hakkında farkındalık yaratma çabaları görmekteyiz. Halk sağlığı kuruluşları, sağlık profesyonelleri, medya gibi TSSB’nin etkileri ve tedavi seçenekleri hakkında daha fazla bilgilendirme ve eğitim faaliyetleri faaliyetleri yürütmektedir. Aynı zamanda TSSB’ye yönelik destek grupları, terapi hizmetleri ve kamu sağlığı programları da artmaktadır.
TSSB’nin üstesinden gelmek için toplumda daha fazla destek sağlanması gerekli, aynı zamanda TSSB konusunda çalışan sağlık profesyonellerinin sayısının artması ve özellikle eğitimlerinin güçlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Sonuç olarak TSSB’nin üstesinden gelmek için yeterli desteği sağlama konusunda daha da fazla adım atılması gerekli. Farkındalık, eğitim, erişebilirlik ve destek hizmetlerinin geliştirilmesi, toplumun TSSB’ye yönelik daha iyi bir anlayışa ve destek sağlamaya yönelmesini sağlayacaktır.
Hatırlanmayan travmalar tehlikeli midir? Nelere sebep olabilir?
Hatırlanmayan travmalar, bir kişinin geçmişinde yaşadığı travmatik bir olayı tamamen veya kısmen hatırlayamaması durumu olarak açıklayabiliriz. Bu tür travmalar, genellikle anıların bilinç düzeyine çıkmasının engellendiği veya bastırıldığı durumlarda ortaya çıkabilir. Hatırlanmayan travmaların tehlikeli olduğunu söylemek yerine, bu durumun bazı etkileri ve sonuçları olabilir demek daha doğru olacaktır. Bu etki ve sonuçlardan söz edecek olursak hatırlanmayan travmalar, kişilerde çeşitli fiziksel ve psikolojik belirtilere neden olabilir.
Bunlar arasında anksiyete, depresyon, panik ataklar, kabuslar, hafıza sorunları, kendine zarar verme eğilimi, öfke patlamaları, ilişki problemleri, kendine güvensizlik, düşük öz saygı gibi belirtiler yer alabilir. Anıların hatırlanmaması nedeniyle ilişkilerde zorluklara yol açabilir, güven, bağlanma, duygusal açıklık ve intimitede sorunlara neden olabilir. Hatırlanmayan travmalar, kişinin geçmişiyle ilgili eksiklikler veya belirsizlikler nedeniyle özsaygı ve kimlik sorunlarına da yol açabilir. Kişi, kendini anlamakta veya tanımakta zorluk çekebilir ve kendi değerine dair belirsizlikler yaşayabilir.
Aynı zamanda, bazı kişilerde yıkıcı veya zarar verici davranışlara yol açabilir. Alkol veya madde bağımlılığı , intihar düşüncelere veya saldırganlık gibi davranışlar bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Hatırlanmayan travmaların etkileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve herkes için aynı olmayabilir. Bununla birlikte hatırlanmayan travmaların bir kişinin yaşamında olumsuz sonuçlara neden olabileceği ve destek arayışına ihtiyaç duyabileceği unutulmamalıdır.
Travma sonrası stres bozukluğu olan kişilere mesajınız nedir?
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ile mücadele eden kişilere şu mesajları iletmek isterim:
Öncelikle yalnız olmadığınızı unutmayın. Kendinizi yalnız hissettiğinizde, destek aramak için cesaret bulun. Kendinize sabır gösterin. TSSB, uzun bir süreç gerektiren rahatsızlıktır. Profesyonel yardım alın. Herkesin iyileşme süreci farklı olabilir, bu yüzden kendinizi diğerleriyle karşılaştırmaktan kaçının. Kendinize iyi bakın. Kendine bakmak bedensel ve zihinsel sağlığınızı desteklemek için önemlidir. Destek sistemi kullanın.
Sizi anlamaya çalışan ve destekleyen insanlarla çevrelenmek iyileşme sürecinde önemlidir. Kendinizi duygularınızı, sınırlarınızı ve ihtiyaçlarınızı anlamak için zaman ayırın. Kendinizi tanıdıkça, nasıl başa çıkacağınızı ve hangi stratejilerin size iyi geleceğini belirleyebilirsiniz.
Son olarak, travma yaşayan birçok kişi kendini suçlama hissi yaşayabilir. Ancak unutmayın ki travma sizin suçunuz değildir. Kendinizi suçlamak yerine, kendinizi anlamak ve kabul etmek için odaklanın. İyileşme sürecinde kendinizi şefkatli olun.
Biyografi: Uzman Klinik Psikolog/ Psikoterapist Esra Bahar Gülcür
Fethiye doğumludur. Girne Amerikan Üniversitesi psikoloji bölümü mezunudur. Lisans mezuniyetinin ardından Yakın Doğu Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans programına başlamıştır. Aynı dönemde İzmir’ de özel eğitim merkezlerinde aile danışmanı, psikolog olarak görev almış olup ebeveynlere yönelik psiko-eğitimler düzenlemiştir.
Eğitim hayatı boyunca gönüllü/zorunlu stajlarını Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanelerinde, özel hastanelerde ve kliniklerde gerçekleştirmiştir. Yüksek lisans süresince madde ve alkol bağımlılığı, cinsel terapi alanlarında ilerlemiştir. Bilişsel Davranışçı Terapist, aile danışmanı, oyun terapisi gibi alan ve ekollerde çalışmaktadır. Aynı zamanda anaokul, ilkokul, ortaokul ve liselerde öğrenci ve velilere yönelik danışmanlık vermektedir. Türk Psikologlar Derneği üyesidir.
Çalışma Alanları:
Yetişkin, Genç, Çocuk Psikoterapisi- Oyun Terapisi -Ebeveyn Danışmanlığı- Cinsel Terapi- Aile Danışmanlığı- Travma ve Yas- Çift Terapisi- Çocuklarda Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)- Bilişsel Davranışçı Terapi- Psikolojik Test ve Değerlendirmeler (Gelişim, Zekâ Testleri)- Otizm Spektrum Bozukluğu Depresyon, anksiyete bozuklukları, fobiler, panik bozukluklar- Okula Uyum Problemleri – Oryantasyon Süreci.