Filtreli dostluk: Çıkarcılığın ve egoizmin ön planda olduğu bir toplumda dostluk 

Filtreli dostluk

Dostluk, insanlık için en değerli ve en önemli ilişkilerden biriydi. Sadakat, güven, paylaşım ve özveri gibi değer verdiğimiz kavramlarla özdeşleşmişti. Ancak artık dostlukların anlamı çok değişti ve ne yazık ki insanlar arasında gittikçe daha yüzeysel, çıkarcı ve egoist bir hal aldı.  

Aslında buna çok şaşırmıyorum. Malum meşhur bir söz vardır ya; “Tüketim toplumu haline geldik.” Tüm gıdalara açgözlülükle, tok ya da aç bir mide ile saldırıyoruz. İhtiyacımız olsun ya da olmasın tekstili hunharca tüketiyoruz. Gösterişli vitrinlerde gördüğümüz yeni kreasyon giyim ürünlerine büyülenmiş gibi bakıyor, içeriye aklımızı kaybetmiş gibi dalıyor, kredi kartlarını patlatmak pahasına satın alıyoruz. Peki satın aldığınızdan beri kaç tane kıyafetinizi giymeden eskittiniz? Onların da duyguları var, üzmeyelim yahu. 

Düşünüp duruyorum da kafatasının içindeki organlarımız sanırım insanlık namına yeni sürüm güncellemeleri almıyor. Hazır konusu gelmişken, lütfen güncellemeleri açınız. Tamam bir hırka bir lokma demiyorum ama bu kadarı da abartılı değil mi? 

İşte tam da arkadaşlık ve dostluklar da böyle. Ne istediğini bilmeden, karşı tarafa en markalı suretini takınarak sergileyen; yüzünün altında da filtre sayısını bile unutup, sadece kendi duygularını önemseyen insan ilişkileriyle doldu. 

Kimsenin kimseye ihtiyacı kalmıyor, yapay zekâ artık sevgili bile oluyor, moralin bozuksa Google amca sana yardım ediyor, arkadaş arıyorsan; sosyal medya devasa bir derya sunuyor, kurulan arkadaşlıklarda genetik hastalıklar testi bile isteniyor. 

sosyal medya

Teknolojinin etkisiyle hızla yayılan yalnızlık, kapitalizmin etkisiyle artan rekabet ve bireyselcilik, dostluk ilişkilerini ciddi şekilde etkiliyor ve çoğu zaman dostlukların gerçekliğini kaybetmesine neden oluyor. Yani, bildiğin Mısır Çarşısı bereketine sahip bir ortam. 

Üstelik hepimizin sanırım IQ seviyesi bin beş yüz civarlarında, tabii bu size halk günü indirimli fiyatı. Çünkü insanı aptal yerine koymak gibi bir marifete sahip olmak çok yüksek bir zekâ gerektirir. Bu durum ucu bucağı olmayan bir sektöre de liderlik ediyor, hangi sektör mü? Tabii ki dolandırıcılık… 

Modern dünya adı altında, nevresim değiştirir gibi dostlukların da yüzü değişti

Dostluklar, eskiden birlikte geçirilen zaman, ortak deneyimler ve samimi duygularla şekillenirken, şimdi pek de önemsenmiyor. Vakit ayırmak ‘gerekli mi’ diyerek önce istatiksel bir analiz yapılıyor, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde yer almıyorsa üstü çiziliyor. 

İnsanlar artık “dost” dedikleri kişilere günlük hayatlarında ne kadar yer verdiklerini pek sorgulamıyor. Herkesin işi başından aşkın ve dört nala koşturup duruyor. Şimdi düşündüm de bundan 25-30 yıl önce dört nal yok muydu, ya insanlar? 

Sanal etkileşim çağının getirdiği yapaylığı da vitrindeki heves ettiğimiz o pahalı kıyafetler gibi üzerimize aldık ve giymeye çalıştık. Sanal olan her şey gerçekliğimizi kaybettiriyor. İnsanlar birbirlerini daha çok dışsal kriterler üzerinden değerlendiriyor, içsel bağlardan ziyade dışa yansıyan imaj ve popülerlik ön plana çıkıyor. Başarı, güç, prestij ve maddi kazanç gibi faktörler, dostluk ilişkilerinin temeline oturan unsurlar haline geliyor. Bu durum, ilişkilerin özünden sapmasına, daha çok çıkar ilişkilerine dönüşmesine neden oluyor ve yüzeysel ilişkiler ile burun buruna getiriyor. 

Temiz ve gerçekçi duyguları suistimal etmekten hiç çekinmiyorlar

sahte dostluk

Şahsen benim en çok karşılaştığım durum; dost ayak izleriyle geliniyor, iş dünyasında kendilerine yardımcı olabilecek birilerinin sorgusuna giriliyor ya da ihtiyaç neyse ona yönelik adımlar atılıyor, sonra post çok sıcak gelip üzerlerinden kayınca oyun tüm gerçekliği ile ortaya çıkıyor. IQ seviyeleri bin beş yüz olan bu insanlar, temiz ve gerçekçi duyguları suistimal etmekten hiç çekinmiyorlar. Ben bunları takdir ediyorum da bu zekalarını doğru kullanmamalarına biraz kızıyorum. Kendinizi rezil edeceğinize ya açıkça söyle ya da o devasa zekanı kendi işini kendin halletmek için kullan, duygulara da yazık etme. 

Bunlar gibi sebeplerle yalnızlık, insanların birbirine daha fazla bağlanması gerektiğini düşünmelerine yol açması gerekirken, var olan ilişkilerin daha sık sorgulanmasına neden oluyor. 

Bu durumu değiştirebilmek, yeniden samimiyet, güven ve karşılıklı saygı gibi dostluğun temel değerlerine dönebilmek elbette mümkün. Dostluk, yalnızca karşılıklı fayda sağlamak değil, aynı zamanda karşıdaki insanın duygusal ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurmakla anlam kazanır. Gerçek dostluklar, bencil olmadan, egoist düşüncelerden arınarak ve birbirine değer vererek inşa edilebilir. 

Henüz hiçbir şey için geç değil. Şimdi bin beş yüzlük zekâları yoklayalım ve doğru değerlerle devam eden dostlarımızı ihmal etmemek için lütfen arayalım.  

Ne demişler ‘dost karanlıkta yolunu kaybettiğinde elini tutan ışıktır.’ Karanlıkta kaldığınızda, ışığınız olması dileğimle… 

Hoşça ve dostça kalın. 

Toksik ilişkiler: Yalnızlık ve terk edilme korkusu yaygın! 


Serpil Çavuşoğlu
1973 İstanbul doğumluyum. Hayatın her alanında gönüllü olarak faaliyet göstermekteyim. Bağımlılık ile mücadele, kadın ve çocuk istismarına karşı destek, eğitime katkı amaçlı kütüphanaler kurulması, yardımlaşma derneklerinde faaliyetler, tüketicinin her tür hakkı (sağlık, hukuk...) üzerine destek çalışmaları, kültür sanat projelerine koçluk, danışmanlık, tutuklu çocukların topluma kazandırılması amaçlı eğitim organizasyonları, kan bağışı, organ bağışı, ilik bağışı üzerine organizasyonlarda koordinatörlük, özel eğitim öğretmeni olmam sebebiyle engelli çocuklarımızın ailelerine danışmanlık, okullarda çocuklarımızın yardımlaşma güdüsünü pekiştirme amaçlı seminerler ve sayamayacağım daha pek çok alanda, neredeyse hiç durmadan yıllardır gönüllü olarak faaliyet göstermekteyim.