4 gün çalışma modeli: Performans artıyor mu? (Araştırma)

Haftada 4 gün çalışma modeli, yalnızca tatil günlerini artırmakla kalmıyor; çalışanların performansını ve genel yaşam kalitesini de yükseltiyor. Yeni bir araştırma, maaş kaybı olmadan uygulanan bu sistemin verimliliğe olumlu etkilerini gözler önüne serdi.

4 gün çalışma

Avustralya, Yeni Zelanda, ABD, İrlanda, İngiltere ve Kanada’daki 141 şirkette 2 bin 896 çalışanın katılımıyla gerçekleştirilen araştırma, 4 günlük çalışma modelinin uzun vadeli etkilerini değerlendirdi. Katılımcı şirketler deneme öncesinde yaklaşık 8 haftalık bir hazırlık süreci yürüttü.


📌 Öne Çıkanlar:

  • 4 gün çalışanların performansı arttı, stres ve tükenmişlik düzeyi azaldı
  • Şirketler, verimsiz toplantılar gibi zaman kaybı yaratan uygulamaları eledi
  • Çalışanlar kendilerini daha iyi hissettiklerini ve işlerinden daha çok tatmin olduklarını belirtti
  • 12 ay sonunda da memnuniyet seviyeleri korunmaya devam etti

🔍 Dikkat çeken araştırma sonuçları

Araştırmaya başlamadan önce, katılan tüm şirketler, iş akışlarını yeniden düzenlemek adına yaklaşık 8 haftalık bir hazırlık yaptı. Bu süreçte üretkenliğin korunmasına özen gösterildi.

Yapılan çalışmalarla verimsiz toplantılar gibi zaman kaybına sebep olan uygulamalara son verildi. Deneme başlamadan 2 hafta önce ve 6 ay sonra çalışanlara zihinsel sağlık ve iş tatminine yönelik aynı anketler uygulandı.

Araştırmanın sonunda ne oldu?

4 günlük çalışma modelinin incelendiği araştırmanın sonucunda, bu modelle çalışan kişilerin işteki performanslarının arttığı ortaya çıktı. Ayrıca bu kişilerin stres ve tükenmişlik seviyeleri azaldı. Genel olarak kendilerini daha iyi hissetlerini söylediler.

Araştırmacılar, bu sistemi test ederken, sistemin pozitif etkisinin zaman içinde azalabileceğini öngörerek denemelerden 12 ay sonra da veri toplamaya devam etti. Sonuçlar, çalışanların memnuniyet seviyelerinin aynı kaldığını gösterdi.


🌍 4 gün çalışma modeli dünyada nasıl uygulanıyor?

Haftada 4 gün çalışma modeli son yıllarda birçok ülkede hem özel sektör hem de kamu kurumları tarafından test edilmeye başlandı. Özellikle pandemi sonrası çalışma alışkanlıklarının değişmesiyle birlikte bu esnek model daha fazla gündeme gelmeye başladı. Uygulamalarda genel eğilim, toplam çalışma süresini 32 saate indirerek verimliliği korumak yönünde oluyor.

🏢 Şirketler bu modele nasıl hazırlanıyor?

Bu modeli uygulamaya geçmeden önce şirketlerin önemli bir hazırlık süreci yürütmesi gerekiyor. Araştırmaya katılan şirketler yaklaşık 8 hafta boyunca iş akışlarını yeniden yapılandırdı. Verimsiz toplantılar iptal edildi, e-posta trafiği azaltıldı ve zaman yönetimine yönelik stratejiler geliştirildi. Amaç, daha az çalışarak aynı üretkenliği korumaktı.

📈 Performans ve motivasyon nasıl değişti?

Araştırma sonuçlarına göre çalışanlar, 4 günlük çalışma sistemine geçtikten sonra görevlerine daha yüksek motivasyonla yaklaştı. Stres seviyelerinde azalma gözlemlendi ve iş-özel hayat dengesi daha sağlıklı kuruldu. Ayrıca çalışanlar, kalan iş günlerinde daha odaklı çalıştıkları için verimlilikte ciddi artışlar elde edildi.

⏳ Uzun vadeli sonuçlar ne söylüyor?

Deneysel çalışmaların ilk sonuçları olumlu olsa da araştırmacılar bu etkinin kalıcı olup olmadığını test etmek için 12 ay sonra yeniden veri topladı. Elde edilen bulgular, çalışanların memnuniyet düzeylerinin korunduğunu ve sistemin sürdürülebilir olduğunu ortaya koydu. Bu da 4 gün çalışma modelinin geçici bir motivasyon etkisi yaratmadığını, kalıcı bir verimlilik ve memnuniyet sağlayabileceğini gösteriyor.


🌐 Hangi ülkelerde 4 gün çalışma modeli denendi?

Dört günlük çalışma modeli, son yıllarda birçok ülkede başarıyla uygulandı. Bu sistemin yalnızca kısa vadeli bir motivasyon aracı değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir iş modeli olduğu kanıtlandı.

🇬🇧 – Birleşik Krallık: En kapsamlı pilot uygulama

İngiltere’de 2022 yılında başlatılan 6 aylık pilot programda, 61 şirket ve 3.000’den fazla çalışan yer aldı. Programın sonunda şirketlerin %90’ı modeli kalıcı hale getirdi. Katılımcılar, iş-yaşam dengesinin düzeldiğini, stresin azaldığını ve işten alınan tatminin arttığını belirtti.

🇮🇸 – İzlanda: Kalıcı dönüşümün başlangıcı

İzlanda’da 2015–2019 yılları arasında yürütülen pilot uygulamalarda haftalık çalışma saati 40’tan 35’e düşürüldü. Üretkenlik seviyesi aynı kaldı veya arttı. Deney sonrası kamu sektöründe çalışanların %86’sı daha kısa mesai saatlerine geçti. Bu örnek, diğer ülkeler için ilham kaynağı oldu.

🇳🇿 – Yeni Zelanda: Şirket bazlı başarı örneği

Yeni Zelanda merkezli Perpetual Guardian isimli bir firma, 2018’de başlattığı 4 günlük çalışma denemesinde dikkat çekici sonuçlar elde etti. Üretkenlik %20 artarken, çalışan memnuniyeti %78’e ulaştı. Şirket, modeli kalıcı hâle getirdi.


🔄 Model sürdürülebilir mi?

⏳ Kısa vadeli heves mi, uzun vadeli dönüşüm mü?

Araştırmalar, dört günlük çalışmanın ilk aylarda çalışanlarda coşku ve verimlilik artışı yarattığını gösteriyor. Ancak asıl kritik nokta bu etkinin zamanla azalıp azalmadığı. Nature Human Behaviour dergisinde yayımlanan araştırmada, sistemin 12 ay sonra da etkisini koruduğu belirlendi. Bu da modelin geçici bir heyecandan ibaret olmadığını ortaya koyuyor.

📉 Performans kaybı yaşanıyor mu?

Çoğu şirket, verimsiz süreçleri eleyerek zaman kazandı. Toplantı süreleri kısaltıldı, gereksiz iş yükleri azaltıldı. Böylece çalışanlar daha az sürede daha çok iş başarmaya başladı. Pilot uygulamalarda herhangi bir performans kaybı rapor edilmediği gibi bazı şirketlerde müşteri memnuniyetinde artış dahi gözlemlendi.


🧭 Şirketler bu modele geçmeden önce ne yapmalı?

  • Hazırlık süreci tanımlanmalı: İş akışları, ekip rollerindeki sorumluluklar yeniden düzenlenmeli.
  • Zaman yönetimi eğitimi verilmeli: Çalışanlar kısa sürede daha verimli çalışma yöntemleriyle tanışmalı.
  • Pilot uygulama yapılmalı: 6 aylık denemeler ile şirket özelinde sonuçlar analiz edilmeli.
  • Çalışan geri bildirimleri toplanmalı: Sistemin işe yarayıp yaramadığına dair veriler sadece yöneticilerden değil, çalışanlardan da alınmalı.

🌐 Bunlar da ilginizi çekebilir:


🔗 Kaynaklar:

  1. Nature Human Behaviour
  2. Business Insider
  3. The Guardian
  4. Wikipedia (Four-day workweek maddesi)
  5. University of Waterloo (CTR Sustainability & Performance Management)
  6. ArXiv.org – Akademik ön yayın
Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 20 yıldır ilkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışan bağımsız bir medya kuruluşudur. Amacımız: Gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonumuz: Okurlarımızda sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerlerimiz: Dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın çevrimiçi yayınlarından biri olarak, iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul eder. Bu doğrultuda Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İndigo Dergisi ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildirgeyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya toplumsal köken, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.