Anoreksiyada tedaviyi reddetmek: Pasif bir intihar davranışı!

Yeme bozuklukları arasında en ölümcül seyreden türlerden biri olan Anoreksiya Nervoza, toplumda genellikle bir “zayıflama takıntısı” olarak görülse de uzmanlar durumun çok daha ciddi boyutlarına dikkat çekiyor. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, anoreksiyanın beynin beden algısını bozan nöropsikiyatrik bir hastalık olduğunu vurgulayarak, tedavi reddinin pasif bir intihar davranışı olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.

Anoreksiyada tedaviyi reddetmek ve pasif intihar riski: Prof. Dr. Nevzat Tarhan'ın yeme bozuklukları üzerine açıklamaları.

Ölüm oranının %15’lere ulaştığı bu hastalıkta, beyin kimyasındaki bozulmalar, madde bağımlılığı ile benzerlik gösteren genetik altyapılar ve “kilo alma korkusu”nun yarattığı blokajlar, hastanın gerçeklikle bağını koparıyor. Peki, anoreksiya tedavisinde zorunlu yatış neden hayati önem taşıyor?


📌 Öne çıkanlar: Anoreksiya ve beyin sağlığı

  • Anoreksiya nervoza, basit bir diyet takıntısı değil, %15 ölüm oranına sahip ciddi bir nöropsikiyatrik hastalıktır.
  • Prof. Dr. Nevzat Tarhan, anoreksiyada tedaviyi reddetmenin “pasif intihar” olduğunu ve gerekirse mahkeme kararıyla zorunlu tedavi uygulanması gerektiğini belirtiyor.
  • Hastalık, beynin beden imajı ağlarını (network) bozarak kişinin kendini 29 kiloda bile olsa 150 kilo hissetmesine neden olur.
  • Madde bağımlıları ile anoreksiya hastalarının beyinlerindeki dopamin ve serotonin mekanizmaları büyük benzerlik göstermektedir.
  • Tedavide Sanal Gerçeklik (VR) gözlükleri kullanılarak hastaya “beden nötralitesi” kazandırılması hedeflenmektedir.
  • Bilinçsizce kullanılan illegal zayıflama iğneleri, beyin haz merkezini etkileyerek erken yaşta demans ve Alzheimer riskini artırabilir.
  • Ailelerin aşırı şefkatli tutumu ve “zorla tedavi olmasın” yaklaşımı, hastanın iyileşme sürecini engelleyen en büyük faktörlerden biridir.

🧠 “Basit bir zayıflama takıntısı değil, nöropsikiyatrik bir hastalık”

Toplumda genellikle “şımarıklık” veya dikkat çekme çabası olarak yanlış yorumlanan anoreksiya, aslında beynin biyolojik ve maddi yapısında meydana gelen bozulmalarla karakterizedir. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu durumun psikolojik olduğu kadar nöropsikolojik bir süreç olduğunu vurguluyor.

“Anoreksiya nervoza, yalnızca bir yeme bozukluğu değil, aynı zamanda bir nöropsikiyatrik hastalıktır.”

Tarhan, “Anoreksiya vakalarında küresel bir artış gözleniyor; bu artış Türkiye’de de belirgin bir şekilde hissediliyor. Anoreksiya nervoza, yalnızca bir yeme bozukluğu değil, aynı zamanda bir nöropsikiyatrik hastalıktır. 29 kiloya düşmüş bir kişi, beyninin oynadığı oyun yüzünden kendini 150 kilo gibi algılıyor. Bu noktadan sonra nasihat fayda etmez, bu bir pasif intihardır ve zorunlu tedavi gerekir” diyerek durumun ciddiyetini ortaya koyuyor.

🧬 Madde bağımlılığı ile şaşırtıcı benzerlik

Yapılan güncel beyin araştırmaları ve genotipleme çalışmaları, anoreksiya hastalarının beyin yapısının madde bağımlılarıyla benzer özellikler taşıdığını gösteriyor. Beyindeki mutlulukla ilişkili dopamin ve serotonin genlerinde polimorfizmler (çeşitlilik/bozulma) tespit edilebiliyor.

Prof. Dr. Tarhan bu mekanizmayı şöyle açıklıyor: “Stres altında dopamin ihtiyacı arttığında kişi daha fazla haz aramaya başlıyor ve haza karşı daha duyarlı hale geliyor. Eğer kişi fiziksel görünümü kutsallaştıran bir kültürel ortamda yetişmişse, bu haz arayışını beden üzerinden gerçekleştirebiliyor. Aynı mekanizmayı başka bireyler madde kullanımıyla tatmin etmeye çalışıyor.”

🛣️ Nöroplastisite ve beynin “Otoban”a dönüşen yolları

Hastalık genellikle masum bir diyet veya yeme bozukluğu gibi başlasa da, zamanla beynin işleyişini kalıcı olarak değiştirebiliyor. Beynin esnekliği anlamına gelen nöroplastisite, anoreksiya ilerledikçe olumsuz yönde etkileniyor.

Normalde beyinde birer “patika” gibi olan nöral yollar, takıntılı düşünceler ve bozuk beden algısı nedeniyle zamanla “otoban” haline geliyor. Beyin, bu patolojik durumu (aç kalmayı, zayıflığı) otomatik olarak “normal” kabul etmeye başlıyor. Bu aşamadan sonra hastaya mantıklı açıklamalar yapmak veya onu ikna etmeye çalışmak işe yaramıyor; çünkü beyin artık farklı bir gerçeklikte çalışıyor.

⚠️ “Tedaviyi reddetmek pasif intihardır”

Anoreksiyada en kritik noktalardan biri, hastanın durumu reddetmesi ve tedaviye direnç göstermesidir. Prof. Dr. Tarhan, eski “kişi istemezse tedavi edilmez” anlayışının bu hastalıkta geçerli olamayacağını savunuyor.

“Anoreksiya gibi durumlarda tedaviyi reddetmek, aslında pasif bir intihar davranışıdır.”

Tarhan, “Anoreksiya gibi durumlarda tedaviyi reddetmek, aslında pasif bir intihar davranışıdır. Bu nedenle, zorunlu tedavi uygulanmalıdır. Gerekirse mahkeme kararıyla hastaneye yatırma süreci başlatılır” uyarısında bulunuyor. Yemek yemeyi tamamen reddeden hastalarda, yaşamsal fonksiyonların devamı için nazogastrik sonda veya damar yoluyla beslenme (parenteral) tıbbi bir zorunluluk haline geliyor.

🥽 Tedavide Sanal Gerçeklik (VR) dönemi

Modern psikiyatride, anoreksiya tedavisi için sadece ilaçlar veya konuşma terapisi yeterli olmayabiliyor. Beynin bozulan algısını düzeltmek için teknolojik imkanlardan da faydalanılıyor. Üsküdar Üniversitesi’nde uygulanan tedavilerde VR (Sanal Gerçeklik) gözlükleri kullanılarak hastaya kendi gerçek beden imajı üç boyutlu olarak gösteriliyor.

Bu yöntem, başlangıçta hastada yoğun anksiyeteye yol açsa da “maruz bırakma” terapisi sayesinde beyin zamanla duyarsızlaşıyor ve korkuyla yüzleşerek yeni, sağlıklı bir algı geliştirmeye başlıyor. Hedef, hastaya “Bedenimle değil, bedenimin işleviyle varım” düşüncesini, yani beden nötralitesini kazandırmak.

👨‍👩‍👧 Ailelerin “şefkat tuzağı”

Anoreksiya tedavisinde ailelerin tutumu hayati önem taşıyor. Birçok aile, çocuklarına kıyamadıkları için zorla hastaneye yatırma veya zorla besleme gibi durumlardan kaçınıyor. Ancak uzmanlar, bu “aşırı şefkatli” tutumun hastaya zarar verdiğini belirtiyor.

“Aileler çocuklarını sevdikleri için değil, fazla şefkat gösterdikleri için bu hataya düşerler.”

Prof. Dr. Tarhan, aileleri şu sözlerle uyarıyor: “Onu ikna etmek mümkün değildir, çünkü onun beyni farklı bir evrende işlemektedir. Aileler çocuklarını sevdikleri için değil, fazla şefkat gösterdikleri için bu hataya düşerler. ‘Aman, zorla tedavi olmasın’ derken, aslında şefkat suistimaline açık bir zemin oluşur. Oysa bazen gerçek şefkat, doğru olanı yapabilme cesaretini göstermektir.”

💉 İllegal zayıflama iğneleri ve demans riski

Son dönemde popüler hale gelen ve hekim kontrolü dışında temin edilen zayıflama iğneleri, yeme bozukluklarını tetikleyen bir diğer tehlike. Beynin açlık-tokluk merkezine müdahale eden bu maddeler, anlık bir haz ve ödül duygusu yaratsa da uzun vadede beyin sağlığını tehdit ediyor.

“Bu maddeler, erken yaşta demans ve Alzheimer riskini artırır.”

Prof. Dr. Tarhan, “Bu maddeler, erken yaşta demans ve Alzheimer riskini artırır. Kullanıcılar bu ilaçları alırken doğru karar verdiklerini zannederler, çünkü o anda haz sistemi aktif haldedir” diyerek, dijital vitrinlerin ve sosyal medyanın dayattığı beden algısına karşı bilinçli olunması gerektiğini vurguluyor.


🌐 Bunlar da ilginizi çekebilir:


🔗 Kaynaklar:

  1. Enhancing motivation for change in treatment-resistant eating disorders – PubMed
  2. Dealing with Denial in Anorexia Nervosa – Eating Disorders Review Journal
  3. Compulsory treatment in eating disorders: Control, provocation, and the coercion paradox – Túry – 2019 – Journal of Clinical Psychology – Wiley Online Library
  4. Enhancing motivation for change in treatment-resistant eating disorders – ScienceDirect

Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 20 yıldır ilkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışan bağımsız bir medya kuruluşudur. Amacımız: Gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonumuz: Okurlarımızda sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerlerimiz: Dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın çevrimiçi yayınlarından biri olarak, iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul eder. Bu doğrultuda Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İndigo Dergisi ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildirgeyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya toplumsal köken, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.