Diren Sağduyu

Sağduyu mesajımın arkasındayım arkadaşım. Şu an en büyük ihtiyacımız, olaylara objektif bakmamız gerektiği. Objektif olmadığımız takdirde bir taraf olacağız. Şu an salınmış korkunun amacı da bu değil miydi zaten? Ya bendensindir ya da karşı taraf… Oysa bize insanlığımızı unutturan bu olmadı mı?

Neden sağduyu…

Gezi olayları boyunca yardım koordinasyonları haricinde bol bol da sakinlik ve sağduyu mesajları atıyordum. Ve bazen tepki de çekiyordum. Çünkü sağduyunun gereksiz olduğunu, haksızlıklar yaşadığını düşünen birçok arkadaşım var.


Ben de bazı yazışmalardan gözlemlerimi, düşüncelerimi, tek bir çatıda toplamayı düşündüm.

Sağduyuyu düşünenlere de sağduyuya uzak duranlara da gelsin!

Hepimizin malumu gezi olayları sırasında çok sık paylaşımda bulunsam da bazı şeyleri hiç paylaşmadım. Mesela gösterici döven polisleri, göstericilerin arasındaki provokatörleri, 5 saatte def edilemeyen molotofçuları, buna rağmen 10 dakikada boşaltılabilen parkı veya sokak aralarında sopalarla gezen insanları…

Yayınladığım polis fotoğrafları ya gaz maskesi veriyordu göstericiye ya da yardım ediyordu tekerlekli sandalyeli kıza… Azdı, ama vardı.

“Polis gözaltında şunu şunu yaptı, böyle böyle davrandı” gibi mesajlar bana geldiğinde, içim ağladı ama paylaşmadım. Ne olacak ki paylaşsam? Kime ne faydası olacaktı?

Gaz kokusundan çok daha fazla korkunun salındığı havaya, ben de şiddeti yaymış olacaktım. İlla “bilsinler” istiyorsam, işlerine yarayacak şeyler bilsinler, kara mizahı bilsinler. Ama şiddetin olduğunu, yaygın olduğunu zaten biliyorken, “şurada şu şunu yapmış” diye kafalarını şişirmesinler.

Birçok küfürlü mesaj geldi, sakin olmaya çalıştım; çünkü sağduyuya ihtiyacımız var.

Tabi bu sırada çok sert tepkiler aldım…

Mesela, sağduyulu davranılıp da güya ‘pıstığımız’ için bugünleri gördüğümüz inancı çarptı yüzüme. Sapla samanın karıştığı bir ortamın meyvesi bence bu düşünce. Sağduyu sergileyerek olur olmadık paylaşımları filtrelemek, süzmek farklı diye düşünüyorum; ‘pısmaktan’; fikrini, eylemini sakınmaktan…

Ortamda kasıtlı veya değil, en hakim düşüncelerden birisi “benden misin, ondan mı?”

Polisten misin, halktan mı?

‘A’  partili misin,’ B’ partili misin?

Çapulcu musun, faşist mi?

Sağduyu mesajımın arkasındayım arkadaşım. Şu an en büyük ihtiyacımız, olaylara objektif bakmamız gerektiği. Objektif olmadığımız takdirde bir taraf olacağız. Zaten şu an salınmış korkunun amacı da bu değil miydi zaten? Ya bendensindir ya da karşı taraf…

Oysa bize insanlığımızı unutturan bu olmadı mı?

Alaylı bir yazar olarak hem 19 gün boyunca teyitli bilgiler paylaştım hem de halkı galeyana getirecek mesajları tuttum kendimde.

Çünkü bitarafken(tarafsız) de bertaraf(dışlanmış) olunmayacağını görmek istedim, göstermek istedim.

Ha bu süreçte iki taraftan da tepki aldım. Çeşitli partilerden birçok arkadaşım var, hatta bazıları yönetici. “N’apıyorsun kardeşim?” dediler.

Ama en sert tepkileri, sakinleştirici mesajlarımdan sonra aldım.

Maalesef gözleri kararmış birçoğunun, oyuna gelme latifeleri altında oyuna gelmişler… Oyuna gelmişiz!

Gözaltındayken döven, tehdit eden polis haberlerinin paylaşımına dönersek, o mesajı okuyan ne yapabilir sizce?


Gözaltındayken “abi siz zaten Şişli’de de böyle böyle yapıyormuşsunuz” mu diyecek? Hadi dedi diyelim, copu yiyecekse, iki kat yiyecek.

Ancak bunu paylaşmak yerine gözaltındakilerin haklarını paylaşmak, daha Sağduyulu olacaktır diye düşünüyorum.

Aklıma gelmişken paylaşmak istedim. Geçen gün şu an hükümet olan partinin gençlik kollarına bir mesaj attım, “Kurtuluş’ta sizden gençler dolaşıyor diye duyumlar alınıyor, hani bir kontrol edin arkadaşları” diye kibar bir mesajdı.

Bir abim uyardı, “Mustafa teyitsiz bilgiler tahrik edebilir” diye.

Oysa biliyor musunuz? O mesajı kendimi sakinleştirerek atmıştım. Kurtuluş’ta saldırı olduğuna dair maalesef gerçek bir haber almıştım…

Bu tweet fayda sağladı mı? Kurtuluş’taki taşkınlar çekildi mi? Hayır! Ama nezaket dahilinde, görmek istediğim saygıyı ve sakinliği göstererek, elimden geleni yapmaya çalışmıştım.

Sonra baktım ki bu partiden Gençlik zaten tahrik edici tweetler atıyor, ona da düzeltme çektim. “Galeyana getirmeyelim birbirimizi” gibisinden bir mesajdı, bu sefer işe yaradı. Dakikada 2 tane attıkları taraftarlarını tahrik edici, ‘ocu-bucu’ mesajları 15-20 dakikada bir atılan siyasi mesajlara döndü. Bu da normaldir. Anlayış sergilediler, onlar da insan… Benim de insan olduğum gibi, eylemcilerin de insan olduğu gibi, yardım eden veya çıkar peşinde koşanların da insan olduğu gibi…

Birkaç arkadaşım çapulculara küfrederken mesajlarım sayesinde bakışlarının değiştiğini söyledi. Ilıman oldular, karşı çıkmak yerine düşünmeyi seçtiler. Kararsız kaldıkları düşünce kavşaklarında da “sonumuz hayır olur inşallah” diye dua ettiler. Sağ olsunlar!

Ama kimse “Aa vatandaş polisten dayak mı yiyormuş, zavallılar” diyerek aymadı! Tüm o şiddet paylaşımları sırasında, şiddeti ve şiddetin çözüm olamayacağını fark eden olmadı!

Kişisel veya ruhsal gelişimle ilgilenen varsa, oradan da ufak bir izahat yapayım; sıfır noktası vardır, bağımsız gözlemcilik vardır çeşitli öğretilerde.

[quote]Zulüm mazlumu doğurur değil mi? Ama biz mazlum oldukça, mazluma çalıştıkça zulüm de artacaktır.[/quote]

Oysa bir başka boyuttan yaklaşabildiğiniz takdirde, depderin bir nefes ile yaklaşabildiğinizde bakış açısı da değişecek. Çünkü sağduyu için bir soluklanmak gerek!

Ha bu çok mu kolay? Açıkçası bu naçizane ömrümün neredeyse tamamını bu yollarda geçirmiş olsam bile zorlanabiliyorum. Ama durmak yok, sağduyuya devam.

Bugünleri tekrar yaşamak istemiyorsak, unutulmaması gereken şeyler var ya da hatırlanmasını istediğimiz şeyler!

Şiddeti unutmamak çok da faydalı olmayacaktır, ama daha güzel günler hak ettiğimizi hatırlamamız gerekecek.

Bizzat unutmayacağım, mümkün olduğunca da unutturmayacağım, hatırlatacağım şeyler var:

[quote]

      • Daha güzel muhalefet istediğimi hatırlayacağım,
      • Daha insancıl yönetim istediğimi hatırlayacağım,
      • Kim olursa olsun, karşı çıkılmak yerine irade tarafından dinlensin diye ihtiyacımız olduğunu hatırlayacağım,
      • Fikrinden bağımsız şekilde birleşebilen insanlar olduğumuzu hatırlayacağım,
      • Yeni nesil politikliğin apolitiklik olmadığını hem hatırlayacağım hem hatırlatacağım,
      • Örgütsüz koordinasyonların, karşılıksız desteklerin genlerimizden fışkırdığını hatırlayacağım,
      • Tanımadığım insanlarla 15 saniyede samimiyet kurabildiğimi hatırlayacağım,
      • Cepten düşen lüks telefonu çalmak yerine sahibine ulaştıranları hatırlayacağım,
      • Düşene bir tekme de senin vurman yerine, düşene kol kanat gerildiğini hatırlayacağım,
      • Hepimizin içinde birer Cem Yılmaz’ın saklı olduğunu, kara mizah ve hiciv ustası olduğumuzu hatırlayacağım,
      • Doğru hizmet için teyitli bilginin önemli olduğunu hatırlayacağım,
      • Her değerimiz yozlaştı sanıyorken, tanımadığı insanlara evini açanlarla dolu olduğumuzu hatırlayacağım,
      • Müdahalelerden ötürü çok sinirlendiğimde bile Başbakanım diyebildiğimi hatırlayacağım,
      • Tüm bu günlere rağmen hükümetime, polisime, devletime hala güvendiğimi hatırlayacağım…

[/quote]

Maksat unutturmamaksa, güzel şeyleri hatırlatmak çok daha etkili ve çok daha barışçıl olacaktır kanaatindeyim.

Ha denirse ki bunlara rağmen… Haksız yere dayak yeniyorsa, elbiseler parçalanıyor, adalet sarayları gestapo muamelesi görüyorsa, hiçbir şeyi kimseyle paylaşmamak, Polyanna gibi güzel günlere yelken açmak için susmak… Bir arkadaşım dedi ki “zulmedene seyirci kalmak, zulme ortak olmaktır.”

Aklımızdan geçen tek şey seyirci kalmak mı? Oysa hatırlayın, ikilikler gebe oldu bu günlere…

“Ya bu taraftanız ya öte taraftan” mantığından gördük bu günleri, değil mi? Aynı mantıkta devam edersek, en fazla geleceği yer “ya öte taraftanız ya bu taraftan” olur ve muhtemelen gelen gideni aratır!

Ben başka bir düzleme kafa yormaya çalışıyorum.


Daha açık bir hükümet, daha işlevsel bir muhalefet, daha bilinçli bir vatandaş olmak için, diren sağduyu!