Aşk bir ütopya, dedim Foulcaut’ya. Hem senin de daha önce zihninden geçirmiş olduğun gibi ütopyalar Borges’ın Çin ansiklopedisine benzemez.
İktidarın Aşil Kemiğinden Ölümü, Aşkın Zeus’un Bacağından Doğan Dionysos’a Erimi
Neden sonra ‘Başkalarının gözünden de bak bana’ dedi aşk, diye yoğun frekanslı bir öbek çınladı kulağımda… Aradan beş dakika geçti- geçmedi bizimki belirivermesin mi önümde. (Kendime not: Daha ileride iç organlarında beliriverebilir; hatta beynine hapsolabilir!
Başkalıklarla dolu bir adamın gözlerine bakarken gördüm ki aşk hortumunda yitmemenin yolunu tutturmuş, başkalarının gözünden yaşanmış haliyle izleme fırsatı bulmuştu. Sinematograf gözler tüm anlarını birkaç ömürlük tattı tatlı-zehirlice.
‘Kendine özen göstermenin onun iktidar oyununu bozması aşka yenik düşmeyi imkansız kılacağından, diğer seçenek olarak önümüze sunulan her iki tarafın da ‘kendini bilmesi’ gerekliliği her şeyin doğasını alt-üst edecek boyutta tehlikeli olabilirdi, dedi. Her şeyi değerlendirip ona döndüğümde şöyle fısıldadın Donna’ya: Elimi kolumu bilgiyle bağlama, aşk ile bağla ki kendimi aşıp kendime geleyim. Kendimi ancak böyle bilirim. Bilginin köleliği ayağıma pranga olduğu vakit aşk ile hiç olarak sallanıp kendime gelmem tehlikeye düşer. Senin iktidarın, bilgin olacaksa hiçbir yere varamam seninle. Kaldı ki bilgi iktidardan bağımsız değilse kör olur, beslenemez. Üstelik iktidar kendinden farklı olanın aklını da hasta sayar. Bizim doğamıza uygun gözükmüyor öyle değil mi? Bağlarımı aşksız çözemeyeceğime eminim ve seni bu yola sürüklememin kaçınılmazlığı bundandır. Kaldı ki biraz önce belirttiğim gibi yalnızca kendimi düşünerek katmak istemiyorum yoluma seni; bu bencillik hatta maşizm olurdu.
Şampiyon olmanı sanmana izin vermelerinde onların iktidar oyununa yenik düşmenin an meselesi olmasının dar sokağına giriyorsun. Çıkmaz sokakları sevdirdiler sana, bu sefer belki arka sokakları denemelisin, dedi yoldan geçen bir başkasına.
Aşk bir ütopya dedim Foulcaut’ya
Aşk bir ütopya, dedim Foulcaut’ya. Hem senin de daha önce zihninden geçirmiş olduğun gibi ütopyalar Borges’ın Çin ansiklopedisine benzemez. Bu ansiklopedide aynen şöyle yazdığını okumuş ve alıntı yapmıştın bir yapıtında: ”şeyler… Öylesine farklı yerlere ‘yatırılmış’, ‘konulmuş’, ‘yerleştirilmişlerdir ki, onları kabul edecek mekan bulmak, onların her birinin altında ortak bir yer tanımlamak olanaksız hale gelmiştir”. Aşk bir ütopya ise bile en gerçektir, hele senin sinematograf gözlerinden bu daha mümkün. Don Kişot’u takip et diye mırıldanıyordun ya içinden onun yolundan giderek, bundan böyle peşin sırayım işaretlerin Bir’liğine inanarak…- ki aksi halde Kafka’nın ‘Dönüşüm’üne değmeden varmak talihsizlik olurdu körlükten aydınlığa.
Ben Foulcault
O da kendi içindekileri döktü ardından beni onaylamasına gerek olmadığını bildiğinden, böyle bir ego düşkünlüğüne gerek olmadığından: Ben Foulcault, her zaman savunduğum gibi binlerce robot yutmuş zincirsiz köleler görmek istemiyorum, önüm arkam sobe. Bu yeni ‘politik anatomi’ ile acıya da politik bir bağımlılık kazanmaya çoktan başlamış olman kaç puan? Bedenden beyne geçen yıldırma cezaları genleri onarılmamak üzere baskılamasın diye daha çok sevgi yutmalı, yutturmalısın. Ben de bu sevgiyi layığıma verebileyim diye, size göre oldukça uzun ve hikayemi yazan sen olduğundan seni de kendi zaman dilimime alarak, Donna’ya kendimden neler çaldırabileceğimi ve benden neler çalabileceğini ve böylece nasıl da BİR olabileceğimizi keşfetmek için bir yolculuğa çıktım. Biliyorum ki özgürlük kendini diğer yarının da desteğiyle gerçekleştirmektedir, kendini sosyal medya ile tatminle ya da ego şişirmeyle değil. Bu bağlamda aşk işsizlik gibidir bir bakıma. Devlet ile akla uygun düşmeyen prangalardan özgürleştirmese de böyle bir yanılsama, ağlamak kadar yıkar ruhu şeffaf köpüklerle, sonsuz şeffaflık ve saflık içinde bir AN’a ağzının tadıyla, özgürce hapseder. Beni de Daniel Defert ile sonsuz bir boşluğa hapsedip yansımalarını Dr. Donna’da gösterdi- yani bana göstermedi de siz böyle bildiniz-. Bizi Antilop Kanyonu’da resmederken sonsuz güç ve doğaya ibretlikler sergisinde listeledi.
Yalnızca şimdi‘nin varlığında, Antilop Kanyonu’ndan bir ışık huzmesi erozyon sonucu ayrılmış bir erkek ve kadın yüzünü yakınlaştırıyor. Yakınlaştırırken şöyle homurdanıyor: ‘Kumarbaz aşklara susayanların susuzluğu samimicedir; aşk biriktirilmekte değil, dar sokaklıların sığınmadığı bir gölgededir. Benim kadın ve erkek yüzüm böylece hiç yitmeyecek bir dengededir.’
İlgili yazılar
Evlilikte Erkek ve Kadın Doğası: Turist