Başka Bir Dünya Kapılarında

Dünya sadece gören; görünen varlığımızla kavramanın dışında başka yollarla algılamanın da -algılayanların da- olduğunu ciddi anlamda ve bizi sıkmadan, terletmeden; ancak şaşırtarak, hayıflandırarak duyuran bir kitap: Çift’in Nefesi, Maye Mira…

dünya

Kitapta anlatılan dünya, bu dünya yolculuk ve nihayetinde “kendini bulma”, öyle çok kolay, çok güvenli bir yolculuk değil. Ama gidilen yolda bulunacak hazineler ne kadar değerliyse yol da o kadar tekinsiz, tehlikeli olur… Bu da işin yaman gerçeğidir. Yol eri olmak isteyenlerin, “ benden içeri” olan beniyle bir başka yolla da olsa tanışmak isteyenlerin, “zorun yamanını kolaylayacak olanların” talip olacağı bir cehttir bu. İnciden dişlerle demir leblebi yemeyi düşünenlere açılan kapılar var bu yolda.

Kitap kişisel gelişim konusunda, ülkemizde, öncü bir yayınevi tarafından yayınlanmış: Sistem Yayıncılık… Toltek Bilgelikler Dizisinden. Taptaze bir yayın. Ağustos 2011 tarihini taşıyor. Genel Yayın Yönetmeni Erdoğan Yenice de bu konularla oldukça ilgili bir insan, bir Yoga Hocası. 189 sayfalık bir kitap olarak ilk bakışta hacmi ile gözünüz tutmayabilir, ancak okumaya başlayınca oldukça yoğunlaştırılmış, deneyimlenmiş bilgiler, düşünceler içerdiğini görüyorsunuz.


Kitabın yazarı Nesrin Dabağlar, biyografisinden öğrendiğimize göre İstanbul doğumlu. İşletme mezunu. Uzun süre bir devlet kuruluşunda çalıştıktan sonra 1995-2008 yılları arasında özel sektöre ait çeşitli sağlık kuruluşlarında yöneticilik, danışmanlık ve halkla ilişkiler görevlerinde bulunmuş. 2008’den itibaren çalışma alanlarına eğitim sektörünü de ekleyerek bir süre özel bir üniversitede halkla ilişkiler ve organizasyon uzmanı olarak çalışmış. 2000 yılında Edebiyat alanında çalışmalara başlamış. Bilimsel konular ile bireyin soyut ilişkileri, inanışlar ve inançlar konusunda araştırmalar yapmış. Daha sonra ilgi alanlarını genişleterek, geçmiş kadim bilgilerin kaynaklarını ve bugünkü uzantılarını incelemeye ve bu konularda yazmaya yoğunlaşmış. 2006 yılından bu yana da İndigo Dergisi’nin yazarı ve yazı kurulu üyesi.

dünyaBu çalışmalara paralel, evrenin tamamını oluşturan özün enerji olduğuna inanarak, çalışmalarına enerjiler ve nefes araştırmalarını dâhil ettikten sonra Yaşam ve Öğrenci Koçluğu, NLP ve Hipnoz uygulama eğitimleri, Nefes eğitimleri alan Dabağlar, yaşamında bir dönüm noktası olan Meksika Şamanlığı ile tanışmasıyla beraber;  Toltek Bilgeliği Seminerleri, Rüya Kapıları Eğitimi, Kuantum Durugörü Eğitimi, Şamanik Kadın Nefesi (Double Nefes) Eğitimi vermeye de başlamış. Dabağlar, halen üç ayrı Kişisel Gelişim Merkezinde,  Nefes Teknikleri Atölyeleri, çocuklara, gençlere ve kadınlara yönelik NLP ve Nefes Teknikleri danışmanlığı, Öğrenci ve Yaşam Koçluğu yapmaktadır.

Nesrin Dabağlar’ın ilk kitabı olan Çift’in Nefesi Maye Mira,  kişinin “Double” yanı, görünmeyen yanı, “Çift” i ile ilgili baştan sona… Çift’imize vakıf olma, ona ulaşma, onunla buluşma çabaları… Bu konularla ilgili adamakıllı bir yol gösterici.

Bu rehber kitap, okuyunca çok takdir ettiğim bir ‟Teşekkürler” ile başlıyor. Yazardan, günümüzde çok az görülen, çok özel bir kadirşinaslık örneği bence…

Yazar, Çift’in Nefesi’nin yazıp yayınlamadığı diğer kitapları sırada beklerken, acil bir doğumla dünyaya geldiğinden, bu kitabı için “en çılgın çocuğum” nitelemesini yakıştırıyor…

Sanırım en acele eden, en çok sancı çektiren, en çılgın çocuğum oldu bu kitap… Gerçekten çok çetin bir yoldan geçtik onunla… Doğmasının kararını vermek benim için radikal bir karardı, zira aykırı bir çocuk. Onu fazla müdahale etmeden kendi yolunda izleyeceğim. O kendi büyüsünü kendi yoluna yansıtacaktır.

dünyaKitap bu anlamda yazar tarafından; tıpkı çocuklarımıza davranmamız gerektiği gibi,abartmadan, dengeli bir anne sevgisine, şefkatine de mazhar olmuş durumda.

Yazar; kitabın “İlksözüm” dediği önsözüne şöyle başlıyor:

Kadın olmanın taşıdığı enerjiyi tam olarak anlayabilmiş değiliz. Bize öğretilenlerle davranmaya devam ediyoruz. Kadın olarak, kendimizi sadece etimizden oluşan elbiseden sanmaya devam edemeyiz. O caydırıcı ve fettan elbisenin içine dönüp bakmak gerek, kadın olmaktan da çıkarak. Giydiğimiz o elbisenin her tarafı sökük ve yırtık artık. Kral da çıplak, kraliçe de…

Mevcut “Kadın ve Dişi” duruşunu eleştiriyor ve bu kitap için nihai dileğini ortaya koyuyor:

Bilinmeyen dünyalardan kendi madde boyutumuza inerken geçtiğimiz kapıların kolu sadece bu tarafa değil, aksi yöne de bilinçlilikle açılabiliyorsa ve bunda kadın olmanın sezgisel bir katkısı olabiliyorsa, kadın olmanın değerini ve gerçeklerini anlatmak istedim. Kadınlığa ve bir de anneliğe şimdiye kadar öğrendiğimiz tüm kalıpların dışında bakabilmemi sağlayan ve benim kendi iç dünyamda yoğun değişiklikler yapan bilgiler dilerim ki; bende yarattığı huzurlu, mutlu, dingin, kararlı ve sağlıklı duruşu herkese nasip eder.

Çift’in Nefesi, bir roman değil; ancak sıradan bir öğretici metin de değil. Ülkemizde bu konuda yapılmış başkaca yayınlar var. Ancak tarz olarak bir ilk olduğunu düşünüyorum. Hem de bu tarzın bilgece bir düşünceyle, özellikle, seçilmiş olduğunu… İki ana karakterin, diyalogları biçiminde akışını sürdürüyor metin sonuna kadar. Bu iki ana karakter, iki kadın… Bunlara sonunda bir üçüncü kişi olarak Nisan’ın arkadaşı Şule katılır. Şule, Nisan’ı Toltekler konusunda bir seminere davet etmektedir. Biri eşinden ayrılan, umutsuz, yorgun, mutsuz Nisan; diğeri O’nun rüyalarına gelen ve O’na daha çok Toltek Bilgeliği, bu bilgelik içinde rüyaların yeri, Çift kavramı, dünya tarihinde kadınların yeri, evrenin enerjisi, dişil enerji, eril enerji konularında bilgiler veren, öyküler, rüyalar anlatan Maye Mira…

Eşi Demir’den ayrılan Nisan hayat yorgunu bir kadındır. Uzun süredir yalnız yaşamaktadır. Mira’yla tanışacakları sahnede, Nisan yatağına uzanmış, karanlıkta sakinleşmeye çalışarak, karnının tam ortasında hissettiği acı duygusunu yenmek için derin derin nefes almaktadır. Daha sonra vücudunda ve zihninde değişik bir hal hisseder. Uykuya dalar gibi olur, ancak zihnen farklı bir yerde gibidir. Uyku ile uyanıklığı aynı anda yaşamaktadır. İkiye ayrılmış gibidir. Oda zifiri karanlıktır, ancak O her şeyi görebilmektedir. Bir kıpırtı sesi gelince yattığı yerin soluna döner, taburede bir kadın oturmaktadır. İrkilir. Bu kadını daha önce hiç görmemiştir. Esmer, yuvarlak yüzlü, kırk yaşlarındadır. Gözlerinin içinde derin bir kuyu varmış gibi bakmakta olan bu kadında bir aşinalık da sezen Nisan’la kadın arasında şöyle bir diyalog başlar:

– Merhaba, nasılsın Nisan?

– Sen kimsin?

– Adımın önemi yok.

– Nasıl girdin içeriye, kimsin?

– İçeriye girmedim, rüyadayız.

– Ne zaman uyudum ki? Rüya gibi görünmüyorsun.

– Yorma kendini, rahat bırak ve inan…

Nisan’ın kadınla olan diyalogları O’nun kimliği ve adı üzerine yoğunlaşırken; adın önemsizliğinden bahseder kadın ve Nisan’ın ısrarı üzerine kendine bir isim de bulur. Adı Maye Mira olur. Maye; “esas, temel, ana, kök” demekken, Mira ise yol gösteren bir yıldızın adıdır. Böylelikle kozmik âlemle de ilişki kurulmaya çalışıldığını görüyoruz. Mira, Nisan’ın zor hayatından yola çıkarak O’na kendi yaşantısından örnekler sunar diyaloglar boyunca.

Mira, kendini bildi bileli, “Ben otuz yaşında öleceğim!” kehanetini dile getirdiğinden ve bunun nasıl gerçekleştiğinden söz eder Nisan’a. Ölüme birkaç defa yaklaştıktan sonra kendisinde nelerin farklılaştığını yaşamından örneklendirir. Bir Dejavu’ yu oldukça detaylı olarak Nisan’la da paylaşır. Ölümün dünyasına yaklaşıp, tekrar var olan dünya hayatına dönüşü “Cehenneme Dönüş” olarak nitelendirir. Çünkü döneceği hikâyede yaşayacağı acılar cehennem misalidir. Ölümle yüzleşmesi sırasında gelecekte yaşayacağı o cehennemi izlemiştir. Mira, bile bile geri döner o cehenneme. Çünkü birlikte yaşayacağı dünya, onu bekleyen bir varlık doğurmuştur. Oğlunu… Onu bırakıp diğer tarafa geçmeye hakkı yoktur.

dünya

Kadın ve anne olarak Mira’nın yaşadıklarının öyküsü;  kendi hikâyesinin içinde anlamını çoktan yitirmiştir ama sonuçlarının değeri paylaşılmaktadır verilen bilgilerle… Bu bilgiler Toltek Bilgeliği aynasından yansıtılarak,  kitapta yaratılan Mira karakteri, sırlarını çömezlere aktaran bir Üstad, Mürşit olan Nagual niteliğinde görünüyor bana göre…


İlerleyen sayfalarda Kızılderili – Türk benzerliği, Asya Şamanlığı, Meksika Şamanlığı, batan Mu kıtası, bu kıtadan göç edenlerin Asya ve Meksika’da kurdukları uygarlıkların birbiriyle örtüşen  esrarengiz bilgileri, Şaman bir nine (Mira’nın), bir okuma grubuna çağrılma ve orada Carlos Castaneda’nın kitapları ile tanışma ve külliyatın ince elenip sıkı okunması…

Bu sayfalarda bütün bir kitabı, her yönüyle tanıtmak pek mümkün değil. Ancak kitapta bulduğum ilginç başlıkların bazılarından alıntılar yapmayı ve bunları siz sevgili okuyucularımla paylaşmayı düşündüm. Bu başlıklar eminim ben de dâhil birçok okuyucunun ilk kez karşılaştığı konular:

• Aşkın Enerji Sorunu

• Bilinçli Rüya

• İstenç Gücü

• Organik ve İnorganik Varlıklar

• Ayna Nöronlar ile Sıra dışı İletişim

• Ölüm ve Rüya Bağlantısı

• Epilepsi ve Şaman

• Çift Nedir?

‟Aşkın Enerji Sorunu”

“Aşk olduğunda, iki kişi birbirine kendi enerjisini verir. Bu durum ilk zamanlar neşe ve mutluluk getirir. Ne yazık ki, insanlar bu mutluluk duygusunun diğer bir insandan geleceğini umdukları için, evrenden gelen enerjiyle bağlantılarını keserler. Oysa bu bir enerji sorunu doğurur; çünkü kişilerin kendi enerjileri bir süre sonra biter. İlişki kendi kendini tüketmeye başlar ve kişiler birbirlerini aşırı derecede sahiplenerek kontrol etmeye çalışırlar. Birbirlerini kontrol etmeye çalışan kişiler, geleneksel güç mücadelesinin kısır döngüsüne düşerler; taraflardan biri, diğerinin enerjisini çeker. Bu dünya görünürde bir birliktelik vardır; ama enerji dünyasındaki boyutta bir savaş sürmektedir…” (Aşkın Enerji Sorunu s.48)

‟Bilinçli Rüya”

“Sıradan ve kontrolsüz rüyalar dışında, bilinçli rüyalar da vardır. Genellikle kontrol edilebilir rüya ya da İngilizcedeki deyişiyle  “lucid dream” olarak ifade edilen bilinçli rüya görme edimi, kendiliğinden ya da eğitimle sağlanabilir. “Lucid”in kelime anlamı, “berrak”tır. Rüyada bilinçli olma deyişlerine ilk defa 8.yüzyıla ait Budist metinlerinde rastlanır. Kontrol edilebilir rüya, kanıtlanmış ve kabul edilmiş bir rüya türüdür. Rüyayı gören, gördüğü anda farkındadır, rüyayı yönlendirebilir, yönetebilir, rahatlıkla hatırlayıp yorumlayabilir. Bu tür rüyaları görmede ustalaşanlara, oneironot denir ve ustalaşmış oneironot toplumları mevcuttur. Malezya’ da bulunan ve ilkel kabul edilen Senoilerin tüm bireyleri rüya görme ve yönetme konusunda ustadır. Bu yerlilerin psikolojik sorunlarının olmaması ve çok mutlu bir hayat yaşamaları dikkate değerdir.”  (Bilinçli Rüya s.55)

‟Epilepsi ve Şaman”

“Günümüz tıbbı tarafından bir tür epilepsi krizi olarak tanımlanan kendinden geçme hali sırasında göklere yükselmek, bedeninden ayrılmak gibi translar gerçekleştiren Şamanların, bilinmeyen âlemlerde dolaştığı ve farklı varlıklarla iletişim kurdukları, dünya öbür ucunda olsa bile yardımcı ruhları çağırabildikleri söylenir… Eski Asya’da şamanlar, duygulu ve farklı bireylerden seçilmekteydi. Bu kişiler trans durumuna geçebilme yeteneğine sahiptiler. Çocukluk sırasında gösterdiği belirtilerden, bir kimsenin Şaman olup olamayacağı anlaşılabiliyordu. Şaman, ayin sırasında kasılıp titrer, göğsü daralır ve birtakım sesler çıkartırdı.

— Yani epilepsi ile Şamanizm’in ilgisi var, öyle mi?  Krizler şamanlık belirtisi mi?  Yine sıra dışı bir durum…

— Bu durum, inanlar tarafından Şaman’ın bu dünyadan koparak öbür dünyaya, yani ruhlar âlemine geçtiği şeklinde algılanırdı. Kriz bitiminde beyin gücü en üst düzeydedir ve kişi olağanüstü dingin bir durumdadır. Şaman ayıldığı zaman öteki dünyadan haberler verir. Bu krizler sırasında yine beyin sapının devreye girmesi söz konusu sanırım. Trans halinde beyin dalgalarının değiştiğini, dünya frekansını yakalayarak sezgisel bilincinin arttığını bilimsel kanıtlarla biliyoruz artık. Ne mutlu ki, epilepsi ve Şamanizm bağlantısını bilim yeni bir bakışla ele almaya başladı. Kriz sırasında beyindeki titreşimsel değişimin ne yarattığı yine de tam olarak bilinmiyor henüz.” (Epilepsi ve Şaman, s.73-74)

dünya

‟Çift Nedir?”

— Rüyalarda gezen varlık ya da farkındalık; bizim rüya bedenimiz ya da çiftimizdir. Gördün mü? Sonunda “çift” in ne olduğuna gelebildik Nisan. Çift olgusu; birbirine hem eş, hem zıt iki evren tarifinin içindedir. Birbirine eş ve zıt iki evrenimiz olduğunu, tüm eski öğretilerde yer almaktadır, bugünkü fizik bunu hala tam ispatlamamış olsa da bununla ilgili bir teori var aslında; SUSY Teorisi…

— Bu teoriye göre, standart modeldeki tüm parçacıkların, başka parçacıklarla simetrik bağıntıları vardır… SUSY Teorisi, madde dünyasındaki her parçacığın bir süper eşi olduğunu iddia eder; örneğin, kuarkların süpereşleri skuarklar, leptonların süpereşleri sleptonlardır…

— Seni biraz daha şaşırtayım o zaman. Bu konuyla ilgili bir fizikçinin teorisinden bahsedeceğim, Fizik formülleriyle bunu anlatabilen bir bilim adamı var; adı Garnier Malet. O’nun Aguelos adını verdiği teori, Tolteklerin çift söylemine en yakın teoridir.” (Çift Nedir? s.109-111)

Baştan sona keyif verici, çok zevkli; başlangıçta algılaması –belki biraz– zor konuları bize rahatlıkla anlatan bir kitapla karşı karşıyayız. Bir demir leblebi ama dişlerimizi kırmıyor yine de, böyle bir niyeti de yok sanırım… Esas amacı, anlaşılır olmak, bize bir şeyler anlatmak, bizde farkındalık yaratmak… Çok teşekkürler Nesrin Dabağlar, bize başka bir âlemin kapılarını aralama gayretiniz için…

Ve ne mutlu, ne hoş, ne güzel, “ölmek ve olmak arasındaki ince çizgide yürümeyi başaranlara…”

[divider]


Yazar: Adnan Şerifoğlu  | Sayı 73 | Ekim 2011 | Cumartesi, 01 Ekim 2011 02:29