Kendisinden geçenler

Su, bize kabullenmeyi öğretir. Hava, değişimi… Toprak, dinginliği ve ateş ise canlılığı! Ruh dinginliği içerisinde değişimi kabullenmek ve yaşamı olabildiğine canlı bir şekilde yaşamak!

ruhun

Her şeyin değiştiği ve dönüştüğü ve hiçbir şeyin sabit kalmadığı ve geliştiği ve tüm bu olan biten tekamül evresinde ruhlarımızın da tekrar doğması gerektiği artık tercih olmaktan çıkmış ve bir zorunluluk olmuştur!

Ruhun Ölmesi

Ruhun yeniden doğabilmesi için önce ruhlarımızın ölmesi gerekir! Ölmeyen doğamaz! Ölümsüz olan ruhun ölmesi demek: İçinde bulunduğu kuşatıcı gerçekler karşısında kendini yenilemesi demektir! Ruhun ölmesi demek: Ruha azap veren tüm baskılara, dayatmalara ve diretmelere karşı gelmek ve ruhu sulta altında bulunduran her türlü şarta isyan etmektir. Ruhsal bir başkaldırıdır ruhların ölmesi! Ruhsal bir yeniden doğmadır ruhların kendilerini yenilemesi. Yeniden yapılanmadır ruhların ölmesi! Ruhu sıkıp duran eski anlayışların öldürülmesidir ruhun ölmesi! Ölen ne ruhtur ne de bedendir. Ruhun ölmesi demek kendini kendi istediği gibi yetiştirebilmesi ve özgürce yaşayabilmesi için ruhun başkaldırması demektir. Kendi zannettiği ruhun aslında kendine emredilen ve bilerek ya da bilmeyerek kabul ettirilen güya gerçekler olduğunu ruhun fark etmesidir.


Yeni bir bina inşa edilecek! Önce eskimiş ve yıkılmak üzere olan bina yerle bir edilecek ve yeni bir inşanın temelleri atılarak doğum gerçekleştirilecek! Sizi özgür kılan da sizsiniz, köle yapan da! Dışarıda bir şeyler aramayın. Ne ararsanız içinizde arayın! İçiniz sizin dışınızdır. İçiniz sizin dünyanız ve içiniz sizin yaşadığınız ve yaşayacağınız tek ortamdır! Yeni bir hayat inşası için, yıkın içinizdeki eski binayı ve doğuma geçin!

Neden değişim?

Bu soruyu kendimize yöneltelim ve cevap verelim! Verdiğimiz cevap bizim gerekçemiz olacak. Sorgulayalım! Bir defa sorgulayıp bırakmayalım. Tüm hayatımızı sorgularımızla yaşayalım! Önce kendimizden başlayalım! Sorgulamadan asla kabul edip yaşamayalım. Sorgusuz kabuller insanı ‘mecburi hallere’ sürükler. Aksiyonlarımızı ve temel önermelerimizi bilelim! Hangi temeller üzere bir hayat sürdüğümüzü keşfedelim! Bilme çaba ve eylemine yönelelim! Mantığınızı siz seçin! Aklınızı siz yönetin! ‘Alice’ olup tavşan deliğinden girin! Beyaz tavşanı izleyin! Felsefenizi geliştirin! İhtimaller aleminde sonsuz olasılıklarla beraber ‘tümden gelin’ ve sonra yine ‘tüme gidin’! Ve böylece ruhun bilgisini edinin!


Gerçek şu ki:

Tüm gerçeklerimiz zamanı geldiğinde onları bırakıp gitmemiz içindir. Bu tekamül gereğidir. ‘Değişim’ işte bunun içindir! Her varılan yer bir konaklama ve durak yeridir. Bizler baştan beri hep yolcu idik! Hep yolcu olacağız. Yaşadığımız hiçbir hal ve bilinç seviyesi bizim için bir son olmayacak! Sonsuzdan geldik ve hep sonsuza yöneleceğiz. Terk etmektir bizim işimiz. Önce rahatsız olmak, çabalar içinde kıvranmak ve sonra yakalamak ve ulaşmak teselli konaklarımıza ve sonra onlardan da sıkılmak ve hep sonsuza doğru bir yol almak! Yolculuk halini hep yaşamak!

Bulmak yoktur! Aramak vardır!

Bulunması gereken: ‘aramayı kavramaktır’! Aramayı bulan artık hep arayacak ve baştan bulmuş olmanın rahatlığıyla keşiflere dalacak! Yoksa hep buldum zannettiği ‘Hakikatin Gölgesi’ çıkacak! Seyretmemiz istendi bizden ve hep seyrediyoruz. Yaşadığımız budur. Olmayanı yakalamak değil. Yaşanılanı kavramak ve farkına varmak! Fark edebilenler seyredebilenlerdir. Seyredebilenler ise ‘Aşk’ içinde kendinden geçenlerdir.

Kendinde olma hali bir yalandır.

Tüm yaşanılanları anlamsızlaştırmaktır. Sonra da kalkıp ‘anlamın anlamı nedir’ diye sormaktır. ‘Anlamın’ içinde hayatın anlamsızlıklarını yanlış şekilde sorgulamaktır. Kendinde olmak, hayata bizim anlamlar yüklediğimizi ve bizim anlamın ta kendisi olduğumuz gerçeğini bilememektir. Kendimiz dışında müstakil bir gerçeklikler alemi tahayyül ve tasavvur etmektir. Kendinde olanın bulunduğu yer ‘yanılsamalar’ merhalesidir. Bilememe halidir, kendini kendinden hep uzak tutma noktasıdır kendinde olmak! Kendinden kurtulan kendisini bulur!


Her doğan güneş farklı güzel! Her yaşanılan an farklı biçimde! Her doğum sıcacık ve doğumlar arifesindedir tüm insanlık! Ruhlarımız her an yeniden doğacaktır! Hayal edelim! Hayal edebilelim! Sevelim! Sevebilelim! Düşünelim ve sezinleyelim! Ruhlarımızın yeniden doğuş hallerini sürekli gerçekleştirelim! Sevdada doğalım ve sevdalar doğuralım! İnsanlığın hizmetine sevdamızı sunalım!

Enerji titreşim seviyemizi nasıl yükseltebiliriz?


Türker Ercan
Türker Ercan, 1 Haziran 1972 doğumlu. Öğrenciliği hiç bırakmayan bir öğretmen. Uzakdoğu sporları ile uğraştı. Felsefe, psikoloji, parapsikoloji konularında ve mantık alanında uzun yıllar araştırmalar yaptı.