Dünyamız, algılarımız hızla değişmekte. Kimilerine göre yeniçağ, kimilerine göre uyanış dönemi, kimilerine göre de kıyamet dönemi. Gerçekte görünen o ki hiç bir şey eskisi gibi değil. Değerler, inançlar, anlamlar, kimlikler değişmekte. Değişen her şey yaşamımıza da yansımakta, davranışlarımızı da etkilemekte.
İlişkilerimizin kuruluş dinamikleri de algılarımıza paralel olarak değişmekte. Kendi yapısallığımız değiştikçe davranış modellerimiz, kendimizi ifade edişimiz, kendimiz de değişiyoruz.
Sosyal yapılanmalara baktığımızda çoğunlukla almadan vermeyen kişilerden oluşuyor.
Yaşanmış hayat deneyimlerinin insanları vardırdığı sonuçlar var ve bu sonuçlara göre kişi bir daha benzer deneyimi yaşamamak adına, kendini korumak adına daha da çok bencilleşmiş ve vericiliğine koşullar koyuyor. Önce alacak, bakacak, analiz edecek, kendine hizmet ettiğine inanırsa işte o zaman kendisi de verecek. Bu model insan akıllı, zeki, işini bilen olarak tanımlanır. Bazen bu özellikler insanlar arasında tercih nedeni bile olabilir.
Bu tablo giderek değişmeye başladı.
İnsanlar kendi içsel değerlerini, önemlerini kaybetmeye başladılar. Kendilerini sevmez oldular. Başkalarının onları sevmesi, değer vermesi önemli oldu. Bu nedenle insanlar sırf değerli olmak adına, sevilmek, istenmek adına vermeyi bir kazanç olarak görmeye başladılar. Almak için vermeye başladılar. Aldıkları zaman kendilerini iyi hissettiler alamadıkları zamanda karşı tarafı suçladılar. Adını fedakârlık koydular bu tür verişlerin. Kendilerini koydular ortaya bu uğurda, yok saydılar kendilerini alabilmek için. İyi insan dendi onlar için. Desinler önemliydi çünkü.
Bazıları ise sadece vermeyi seçmişlerdi çünkü almayı beceremiyorlardı.
Kendilerine sunulan her neyse almakta zorlanıyorlardı. Layık olmak, hak etmek gibi kavramlar kendileri için bir şey ifade etmiyordu. Bir adanmışlık söz konusuydu davranışlarında gizlenen. Önce diğerleri, sonra ben. Ya da hep diğerleri…
Şimdilerde dünyasal değişimle beraber insan algıları da davranışları da farklılıklar göstermeye başladı. Değişen insan ile eskiden oluşmuş davranış modelleri artık örtüşmemeye ve dahası bir şey ifade etmemeye başladı. Çünkü insanın kendi bireyselliği ortaya çıkmaya başladı. Kendini ifade etme ihtiyacı her alanda ortaya çıktı. Kendini fark eden insan diğerlerini de fark etmeye başladı. Kendi kadar karşısındakinin de önemli ve değerli olduğunu keşfetti. Böylece önce kendisine zarar vermemeye başladı. Ardından aynı davranışı karşısındaki için uyguladı.
Yukarıdaki almak ve vermek üzerine davranış modelleri incelendiğinde insan kendini diğerlerinden ayırırken şimdilerde diğerleriyle düşüncesel boyutta birleşme eğilimi içinde olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumun dünyaya yansıması kavga, kaos, anlaşmazlık yerine birlik, beraberlik, işbirliği şeklinde olacaktır.
Yeni dönem diye ifade ettiğimiz yeniçağ, uyanış, kıyamet dönemlerinde artık insan davranış modelinin önce vermek üzerine inşa edileceği varsayılmaktadır. Herkes önce vermek eylemine girdiğinde ve verebildiğinde koşullar ortadan kalkacaktır, dayanışma ortaya çıkacaktır ve en önemlisi herkesin birbirine verdiği bir dünyada herkes kazanacaktır. Kaybedenler artık olmayacaktır. Bu davranış modelinin süreklilik arz etmesi halinde de karşılıklı sevgi ve saygı daimi olarak yaşamımızda var olacaktır.