Dikkat! Foton Kuşağı Etkisindeyiz! (2)

21 Aralık öncesi sıkıştırıcı bir dönemdi, sonrası daha da sıkıştırıcı olacak. Fakat bu sorunların üstesinden gelebilecek gücü de bulacağız. Bireysel olarak öze ulaşmamızı engelleyen, dengeli ego, vicdan sahibi ‘kamil insan’ olma yolunda ne kadar çakıl taşı varsa hepsi zorla ayıklanacak. Bunun da ne kadar zorlu bir süreç olduğunu tahmin edebilirsiniz. Boyut değiştirmek “Hopladık zıpladık 5’inci boyuta vardık” diye çocuklarımıza, torunlarımıza anlatacağımız bir efsane değil.

Dikkat! Foton Kuşağı Etkisindeyiz! (2)

Foton kuşağı ve 21 Aralıkla ilgili yazımı yazarken olumlu ve olumsuz tüm tepkileri ve eleştirileri öngörmüş ve göze almıştım. Ne kahinliğim, ne falcılığım ne de şizofrenliğim ve dinsizliğim kalmıştı yorumlara göre. Maalesef insan olmanın bir özelliğidir ki, değneğin ya bir ucundan, ya diğer ucundan tutma meylindeyizdir. Ya kıyamet kopacaktır, ya da dünya bir anda güzelleşecek dert tasa kalmayacaktır. Kıyamet kopacak iddiasında olmamama rağmen böyle algılayan bir çok okur oldu. Algımız da egoculuk akımının sonuçları bunlar. Asla yargılamak niyetinde değilim. Fakat “Keşke anlatmak istediğim ego duvarına çarpmadan yüreklerine ulaşsaydı” diye buruk bir hüzün yaşamadım diyemem.

21 Aralık 2012 geldi ve geçti. Haber bültenleri canlı canlı kıyameti beklediler. Öngörüler gerçekleşmedi. Elektrikler kesilmedi, kıyamet kopmadı. “O zaman bu tarihle ilgili söylenen her şey yalan” dendi ve Mayalar’ın mayası tutmadı diye göbek kaşıya kaşıya gülündü. Çünkü sebep sonuç ilişkisini ya siyah ya beyaz üzerine kurmamızı sağlayan 3 boyutlu gözlüklere sahibiz. Gökten elma düşmeli ki yerçekimi kanunu var diyelim değil mi ya. Foton kuşağı da 21 Aralık da girdap gibi gelip bizi içine almalı ve vaat edilen cennete götürmeliydi. Kötüleri hemen helak etmeliydi. Eğer bunlar gözümüze soka soka olmadıysa 21 Aralık, astroloji, astronomi, dünyanın enerjisi menerjisi hikaye olur.


Maalesef bu tür konular, pozitif bilimler gibi deney yoluyla sınanabilir, ölçülebilir ve gözle görünür olmadığı için eleştiri oklarına maruz kalması da kaçınılmazdır. Kişi sadece kendi sorarsa, sezgilerine ve Yaradan’ın ilhamına güvenirse sınayabilir. Fakat bu sefer de sınadığı ve doğruluğuna kanaat ettiği şeyi ispatlama noktasında sıkıntı yaşar. Herkesin yolu ve algısı farklıdır. Bir noktada doğruluğuna inandığınız şeyi, bir adım sonra başka bir doğru eler. Ama son doğrunuza ulaşmadan önce önceki doğrunun peşinden gitmeliydiniz ki sonuca ulaşasınız. Her aşamanın bir anlamı vardır yani. Yıllar önce bir yerde okuduğunuz ve anlamını sindiremediğiniz bir şey hafıza rafına kaldırılmıştır. Ve bir gün bir puzzle’ın en önemli parçasını oluşturarak hayatınızdaki anlamını bulur.

Ben özel olduğum iddiasında değilim. Özellikle imtina ederim böyle anlaşılmaktan. Hepimiz en az birbirimiz kadar özeliz. Kimsenin kafasını karıştırmak gibi bir zevk anlayışım da yok. Bütünün bir parçası olarak bütüne hizmet etmeye çalışıyorum. Fakat bir konuyu ne kadar ifade ettiğiniz değil, karşınızdakinin anlatmak istediğiniz şeyi ne kadar ve nasıl anladığıdır esas.

Algımızı şekillendiren sayısız unsur vardır. Okuyucunun yazıyı okumadan oluşturduğu ön yargılar algısının en etkili pusulasıdır. Eğer yazı algınıza ters düşüyorsa insaniyet çerçevesinde ve saygılı bir üslupla fikrinizi beyan edin Lütfen. Ben iyi niyetimi ve birlik düsturumu koruyarak yaklaştım tüm eleştirilere daha önce. Sizin de iyi niyetle ve ön yargısız okumanız dileğiyle… Haydi buyurun:

21 Aralık’ta ne oldu?

21 Aralık günü bence yeni bir çağa adım atıldı. Yüzyıl öncesinde yaşamış bir insanın bugünkü teknolojideki, bilimdeki, tıptaki, astronomi deki gelişmeleri bırakın öngörmesini hayal etmesi bile mümkün değildi. Bugün geldiğimiz durum bir süreç meselesidir tabi. Ama Dünya’nın gelişim süreçlerinde köşe başları olmuştur hep, süreci hızlandıran, sıçramalara izin veren. 21 Aralık da çok önemli bir köşe başıydı. Bunun etkilerini zamanla daha net görebileceğiz. Kuantum fiziğiyle ilgili ilginç buluşlar ve sıçramalar da yolda. İyi ve kötünün arasındaki uçurumun açıldığı, adaletin eninde sonunda kazanacağı, Yaradan’ın Adil sıfatının her yerde tecelli edeceği zamanların içindeyiz. 21 Aralık öncesi sıkıştırıcı bir dönemdi, sonrası daha sıkıştırıcı olacak. Fakat bu sorunların üstesinden gelebilecek gücü de bulacağız.

Bireysel olarak öze ulaşmamızı engelleyen, dengeli ego, dengeli, vicdan sahibi Kamil İnsan olma yolunda ne kadar çakıl taşları varsa hepsi zorla ayıklanacak. Bunun da ne kadar zorlu bir süreç olduğunu tahmin edebilirsiniz.

Aydınlık günler bizi bekliyor. Ama bilin ki biz şimdiye kadar kimimiz tamamen karanlık, kimimiz mum ışığıyla aydınlanmış bir hücredeydik. Hücrenin kapısı açıldı. Fakat önümüzde yavaş yavaş aydınlanacak bir yol var. Yolumuzu şimdilik el yordamıyla buluyoruz. Çünkü birden bire aydınlıkla muhatap olursak gözlerimiz kör olur.

Süreç bu yüzden önemli. Çoğumuz kapıların açıldığının bile farkında değil ve bir o kadar çoğumuz hücrede olduğunun ve hücrenin dışında bir aydınlık yol olduğunun bilincine vardığında, ancak o kapıyı itip dışarı çıkmaya çalışacak. Boyut değiştirmek ” Hopladık zıpladık 5. boyuta vardık” diye çocuklarımıza, torunlarımıza anlatacağımız bir efsane değil.


“Niyetlerimizi, düşüncelerimizi kontrol edebilirsek hayatlarımızı istediğimiz gibi yönlendirebiliriz.” Deseydik birilerine 20 yıl önce. “Hadi oradan” gibi basit bir aşağılamayla muhatap olurduk. Fakat şimdi onlarca kitap var bu konu üzerine, Tv programlarının en gözde konusu oldu üstelik. İnsan var olduğu günden itibaren bu yeteneğe sahip. Fakat yeteneğimizi kullanmayı bilmediğimiz için arada kalın bir zaman tamponu vardı. Her düşündüğünü tezahür ettirebilen bir insan şu anda hem kendi hayatını hem çevresindekilerin hayatını nasıl karıştırır düşünün. Fakat bu yeteneği kullanma ehliyeti Kamil insan olmaya yaklaşma oranımızla doğru orantılı artıyor. Hani cennet tasvir edilirken “düşündüğünüz anında gerçek olacak” denir ya. Çekim yasası, düşünce gücü adına ne derseniz deyin işte onun son noktasından bahsedilir. Kamil insan olgunluğuna erişmiş bir insanın bu gücü kötüye kullanması imkansızdır. Bu dönem bizi Kamiller ve Kamileler yapmakta kararlı.

İlahi sistem niyetlerimiz ve tezahürü arasındaki zaman tamponunu da daraltarak, “Ne ekersen onu biçersin” atasözünü hayatımıza daha da yakınlaştırıyor. “Ne ekersen onu çabucak biçersin” diyor.

Tezahür ettirme yeteneği

Tezahür ettirme yeteneği, Yaradanın yaratıcılık sıfatına ortak olmak gibi bir anlamda kullanılmamıştır. Yanlış anlaşılmasın. Yaratıcının alemlere üstün olarak yarattığı insanoğluna verdiği tezahür ettirme yeteneğinin tecellisi, insanoğlunun hücresinden çıkıp, yavaş yavaş aydınlığa kavuşmasının müjdesidir.

Enerjimizin bedenlerimizi etkilediğini “hastalıkların en önemli kaynağı olumsuz düşüncelerimizdir” diye düşünürler, yazarlar, çizerler, yaşam koçları, yoga, meditasyon eğitmenleri, kuantum uzmanları ve nihayet doktorlarımız bangır bangır söylüyor artık. Olumlu ve olumsuz düşüncelerin, söylemlerin ve telkinlerin su moleküllerini nasıl etkilediğini araştıran Dr. Masaru Emoto’nun deney sonuçları hayret vericidir.

Bizim enerjimiz bedenimizi ve çevremizi etkiliyorsa ve ilahi sistemin Dünya insanının olumsuz ego enerjisini, dengeli egoya dönüştürme ve sevgi enerjisini yükseltebilme oranına göre, dünyaya yüklediği enerji de bizi, ruhlarımızı, bedenlerimizi etkiliyor.
21 Aralık sonrası insanlık yeni bir enerji dalgasına girdi ve değişim hızlandı. Egoyu dengelemeye ve Kamil insan değerlerine ulaşmaya zorlanıyoruz demiştik. Bu da bir süreç.

Bu süreçte psikolojimiz ve bedenlerimiz değişimden nasıl etkilenecek?

Herkeste aynı etkilerin aynı şekilde görüleceğini söyleyemeyiz tabi ki. Ama gözlemlediğim genel etkileri sizlerle paylaşmak isterim ki yalnız olmadığımızı bilelim:

  1. Yalnız kalma arzusu. Yapmak zorunda olduğumuz şeyler dışında, hayatı bilinçli olarak yavaşlatma isteği. Çünkü çevrenizdeki her şey çok hızlı hareket ediyormuş gibi gelir.
  2. Baş ağrıları, uyuşmalar, uykuya düşkünlük, gün içerisinde çabucak yorulma ve fırsat bulduğumuz ilk an başımızı yastığa koyma. Uyurken cenin pozisyonunu tercih etme.
  3. Zaman ve mekan algısında değişme. Geçmişinizle ilgili bir şeyler hatırladığınızda sanki bir başkası onları yaşamış gibi hissetme. Geleceğe dair takıntılı beklentiler içinde olmama. Kabullenicilik. Daha fazla anda kalabilme.
  4. Bedeninizi garipseme. Aynaya baktığınızda sanki bedeniniz dışından kendinize bakıyormuş gibi hissetme.
  5. Kronik ve genetik hastalıklarda ataklar. (Tek bir sperm hücresinin taşıdığı dna nın tek bir yumurta hücresindeki dna ile birleşmesinden oluştuk. Bedenimizdeki tüm hücreler, dokular ve organlar birlik şifresinin farkındadır. Hücrelerinize hitap edin. Onları sevdiğinizi söyleyin. “Biz iyileşiyoruz” deyin. Hergün. Hergün. Komik gelebilir ama deneyin. Size iyi gelecektir. )
  6. Telepati ve tezahür yetilerinizin arttığını gösteren, tesadüften öte tesadüfler zinciri yaşarsınız. Alıcılarınızı açarsanız nasılı size gösterilecektir.
  7. Egomuzun ön plana çıktığı, dengelememiz gereken durumların peş peşe gelip ” Beni anla” diye bağırması ve başarısız her denemede canımızın daha fazla yanması.
  8. İlişkilerde ve maddi durumda zorlanmanın yanında derinlerde bir huzur duygusu.
  9. Göğsümüzde genişleme hissi.
  10. Gece aynı saatlerde uyanma. Alışılmadık rüyalar ve rüyanın içinde uyanma ve rüyada olduğunun farkında olarak rüyada olma olayının artması.

Benim toparlayabildiğim bunlar. Herkesin farklı yaşadığını ve yaşayacağını yinelemekte fayda var. Dengesiz ego kabımızı ne kadar boşaltırsak, o kadar yeni enerjiyle doldurulur. İlahi sistem kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemez. Zorlandığınız noktalarda sürecin yavaşlaması için dua edebilirsiniz, meditasyon yapabilirsiniz.

Yeni Dünyanın yeni enerjileri Kamiller ve Kamilelerden oluşmuş yeni bir insanlık nesli yaratacaktır yavaş yavaş. Sürecin hepimiz için hayırlı olması dileğiyle.


İlgili yazılar

 

Özgül Süsler
Falanca yılın, filanca ayının, bilmem kaçıncı gününde doğmuşum. Kutu kutu pense, yakan top ve misket oynamışım. Komşuların zilini çalıp kaçmışım. Balkondan sarkan komşu teyze “kimdi o? “ diye sorunca, “Bilmem” demişim...