Atacama (humanoid) insansılı: Uzaylı mı insan mı?

Uzaylı Olduğu İleri Sürülen Atacama İnsansılı ve Dr. Greer’in Raporu: İnsan mı yoksa uzaylı mı? Ünlü ufolog ve tıp doktoru Dr. Greer’in incelediği Atacama çolünde bulunan insansılın analizleri açıklandı. Stanford Üniversite’sinde bilim insanlarının eşliğinde yapılan araştırmalar çok ilginç sonuçlar içeriyor.

Atacama Humanoid - İskelet uzaylı mı insan mı?

İskelet uzaylıya mı insana mı ait?

Geçtiğimiz günlerde hayli şaşırtıcı bir haber gündeme bomba gibi düştü. Ünlü ufolog ve tıbbi doktor olan Dr. Steven Greer bir rapor ile Atacama bölgesinde bulunan küçük insan formu bir canlının incelendiğini dile getirdi ve bunun Dünya dışı yaşamla alakası olabileceğini dile getirdi. Ayrıca daha yeni medyada yerini almış Dr. Greer’in önderliğinde çekilen Sirius belgelesinde de bu konu işlendi. Bulunan iskeletin uzaylı mı insan mı olduğu tartışılıyor.

Gündemde küçük uzaylı olarak yer alan bu canlıya “Atacama humanoid” yani “Atacama insansılı” deniyor. 2012 yılının yazında Dr. Greer’in eline geçen bu insansılın ön incelemeleri geçtiğimiz Nisan ayında açıklandı.


“Ata” ismi verilen bu insansıl, Atacama çölünde Şili’de bulunmuştu ve sadece 13 cm boyunda bir “varlıktı”. Steven Greer, Stanford Üniversitesinin önde gelen araştırmacıları olan Dr.Garry Nolan ve Dr.Ralph Lachman ile geçtiğimiz ayda ön genetik araştırmalar ve iskelet yapısının incelenmesi gerçekleştirildi. Genetik incelemeler çeşitli dokulardan ve sağlam olarak varlıktan elde edilen kemik iliğinde yapıldı. Vücut kurumuş halde olsa da iç yapılar korunmuş vaziyette olduğu bildirilmiştir. Elde edilen sonuçlar ise oldukça şaşırtıcı.

Atacama Humonid'i 13 cm veya 6 inç
Atacama Humonid’i 13 cm veya 6 inç

Bu iskelete sahip insansılın 6-8 yıl yaşadığı tespit edildi ve kesinlikle biyolojik olarak yaşamış gerçek bir canlı. Yani sağlıklı bir şekilde bu kadar yıl yaşayabilmişti. Bu sonuç varlığın mutasyona uğramamış bir insan ya da bir insanın fetüsü olamayacağını kanıtladı. Sadece 10 omurgası olan bu varlık (Normal insanlarda 12 bazen 11 adet bulunur), kafa yapısı olarak insandan daha farklı. Üst tepesi daha geniş.. En ilginci ise genetik olarak incelediğinde insan olmayan primat cinsine değil (yani maymun ve şempanze cinslerine değil), bizim türümüz olan Homo sapiens’e çok yakın olduğu tespit edilmiş durumda. Kısacası bu varlık her ne ise, bize yapısal olarak çok benziyor ve muhtemelen bizim zeka seviyemize sahip.

Ölüm sebebinin, kafasının arkasına aldığı darbe olduğu tahmin ediliyor. Kemik yapısı ise 6-7 yaşındaki bir bireyin kemik yapısına uygun. Dr. Nolan’ın raporuna göre genetik olarak hiçbir cücelik belirtisi yok yani bu cücelik hastalığına sahip bir insan değil. Cücelik genlerinde de yani cüceliğe sebep olan genlerde de bir mutasyon saptanmadığı belirtiliyor ayrıca Dr. Lachman’ın incelemelerine göre kemik yapısında da bir sorun yok ve insandan farklılıklar dışında kemiğe dayalı bir hastalık yok. Kısacası bu varlık her ne ise onun doğası bu şekilde. Böyle doğmuş ve bu şekilde yaşamış ve evrimleşmiş, ölmese belki de yaşamaya devam edecekti. Böylesi bir varlığın yaşamış olduğunu hayal etmek oldukça heyecan verici.

Tabi ki bu araştırmalar daha bir başlangıç. 1-2 yıl sürecek olan genetik araştırmalar varlığın sırrıyla ilgili daha fazla bilgiyi bizlere sunacak. Ama bu kadar bilgi dahi insanın sorgulamasına sebep olabiliyor.

Bu varlık, bu şekilde insan değmemiş bir yerde yaşadıysa, kim bilir Dünya’mız nelere ev sahipliği yapıyor, insan bunu düşünmeden edemiyor. Ayrıca varlığın “ne” olduğu da ayrı bir soru işareti. Dr.Greer bu varlığın bir uzaylı olduğu konusunda ısrarcı. Çevre bölgede (Atacama bölgesinde) çok fazla ufo ve küçük insanların görüldüğüne dair raporlar var. Bu ufo görülmeleri ile varlıklar arasında bağlantı olduğunu düşünüyor ve bu bilginin “Yaşam uzaydan gelen temaslarla mı oldu” sorusuna yöneltmesinin gerektiğini ileri sürüyor.

Stanford Üniversitesi - Dr. Steve Greer
Dr. Steven Greer

Yaşam Dünya’dan daha eski

Dr.Greer’in raporunda belirtilen bir diğer çarpıcı bilgi ise yaşam ile ilgili. İki araştırmacının yaptığı hesaplamalara göre Dünya’da ki yaşam yaklaşık 10 milyar yaşında lakin Dünya’nın oluşumu sadece 4.5 milyar yıl öncesine dayanıyor. Yani yaşam ve DNA bilgisi, Dünya’dan iki kat daha eski. Bu da yaşam gerçekten uzaydan mı geldi veya yaşamın sırrı nedir sorusunu sormaya itiyor bizi. (buradan detayları öğrenebilirsiniz)

atacama humanoid insansı uzaylı iskelet

İlerleyen zamanlarda Atacama insansılının sırrı elbet daha çok açığa kavuşacaktır. Ama şimdiden birçok soru akla geliyor. Bu bir uzaylı mı yoksa Başka bir insan türü mü? Ya da elflerin,cücelerin geçtiği mitlerin kaynağı mı, yoksa Amerika’nın zihin bulandırma yöntemlerinden biri mi? Başka insansıllar da mevcut mu? Hepsi muhakkak açığa kavuşacaktır.

Aşağıda daha detaylı bilgi ve resimler için Steven Greer’in raporunun çevirisini aktarıyorum. Ayrıca bilimsel çalışmalar sonucu elde edilen Dr.Nolan ve Dr.Lachman’ın da raporlarına da metin içinde ulaşabilirsiniz;

Stanford Üniversitesi Araştırması

Atacama Humanoid’i (İnsansılı) Hala Bir Gizem

Steven M. Greer MD

22 Nisan 2013

Stanford üniversitesinin önde gelen araştırmacıları tarafından yapılan altı aylık araştırmadan sonra, Atacama Humanoid’i hala derin bir sır olarak kalmaktadır.

Humanoid ilk olarak Şili Bölgesinde, uzak mevkideki Atacama çölünde 2003 yılında keşfedildi ama “örneğin” varlığını, İspanya Barselona’da ki mumya benzeri yapıdaki Humanoid’i inceleme teklifi gelene kadar, 2009 yılına kadar öğrenmemiştim. 2012 yazında,  INSTITUTO DE INVESTIGACIONES Y ESTUDIOS EXOBIOLÓGICOS başkanı Ramón Navia-Osorio Villar, nezaketle takımıma humanoid üzerinde testler yapma izini verdi.

İspanya Barselona’ya, Stanford Üniversitesinde test etmek üzere, detaylı X-Ray incelemeleri, CAT taramaları ve genetik örneklerin alınması için 2012 Eylülünün sonlarında seyahat ettik.

Stanford Üniversitesi Tıp fakültesi, Mikrobiyoloji ve immünoloji bölümündeki Dr. Garry Nolan, Rachord ve  Harris A. Carlota profesörü,  İnsan benzeri örneği inceleyen ekibe yöneticilik yaptı. Dna örnekleri almak için protokolleri ve Dr. Ralph Lachman‘ın ve ayrıca Stanford üniversitesinin danışmanlığını o önerdi. İskelet anomalilerinin uygun değerlendirmesi için, tam olarak hangi X-ray ve CT taramalarının gerekli olduklarını bildirdi.

Stanford üniversitesinde bir bilimadamı ve profesör olan ve ayrıca “ Radiology of Syndromes, Metabolic Disorders and Skeletal Dysplasias” yazarı olarak, İskelet abnormalileri ve displazisi üzerinde Dünyanın önde gelen uzmanlarından biri olan Dr. Lachman, X rayler, Cat taramaları ve Humanoid’in fotoğraflarını inceledi.

atacama humanoid insansı uzaylı iskelet

Humanoid’in iki sağ ön kaburganın distal uç kısmından cerrahi diseksiyon yöntemiyle, mükemmel DNA örnekleri temin ettik. Kemik iliği ve kafatasından alınan diğer materyal, steril cerrahi prosedürler altında alındı ve doğrudan Dr.Nolan tarafından temin edilen steril kaplara aktarıldı.

Adli belgelendirme prosedürleri kullanılarak, Ekim 2012’de Washington DC’de Dr.Nolan tarafından bu kanıt, bana elden teslim edildi. Dr.Nolan “antik” veya eski DNA’yı incelemek için gerekli olan protokolleri oldukça detaylı bir şekilde oluşturdu.  Bu araştırmanın son derece özel (spesifik) bir alanıdır ve bu alanda uzmanlığa sahip dünyanın önde gelen bilim adamları, büyük çabalarla Dr.Nolan ile görüş alışverişinde bulundu.

Atacama Humonid’i 13 cm veya 6 inçtir, vücut oldukça kurumuş ama tamamen el değmemiş ve bozulmamış haldedir. CAT taramaları açık bir şekilde iç göğüs organlarını (akciğerler kalp yapısının kalanlarından gözükenler) göstermektedir. (Buradan CAT taramasına bakabilirsiniz) Burada kesinlikle örneğin yaşayan (gerçek) bir organizma olduğuna dair hiçbir şüphe yoktur ve bu örnekte herhangi bir aldatmaca yoktur. Bu gerçek Stanford’dan Dr.Nolan ve Dr.Lachman tarafından teyit edilmiştir.

atacama humanoid insansı uzaylı iskelet

Örneğin sadece 10 kaburgası var, bu henüz insanlarda bulunmayan bir bulgudur ve örneğin çok olağandışı bir kafatası var. Kafatasının üst bölümünün (cranial vault) normal insanlarda bulunana nispeten çok daha büyük olduğu fark edildi. Kemikler oldukça iyi gelişmiştir ve bunlar fetusa ait değildir. (aşağıda  görülüyor). Örnek boyunca görülen birden fazla iskelet anomalileri vardır. Önemli olarak çene kemiğinde (mandibula) olgun, fetal olmayan, dişler görülmektedir. sağ kol kemiğinde (üst kol, humerus) bir kırık görülmektedir, ayrıca sağ arka-yan (posterior-lateral) kafatasında konkav bir kırık vardır ve muhtemelen bu ölüm nedenidir.

Önemli olarak; Dr.Lachman, Humonoid’in herhangi bir bilinen deformiti, genetik bozukluk, iskelet displazisi veya herhangi bilinen başka bir insan anormalliği olmadığı sonucuna varmıştır. Buna rağmen, bugüne kadar en şaşırtıcı sonuç şudur: Dr.Lachman humanoid’in 6-8 yaşına kadar yaşadığı sonucuna varmıştır. (Dr.Lachman’ın tam raporuna buradan bakabilirsiniz). Bu dizlerdeki epifizyal plakaların incelenmesi ve bunların çeşitli yaşlardaki normal insanlarla karşılaştırılmasıyla tahakkuk edilmiştir.

Ayrıca bu sunumlar ve bir dizi bulgulara göre, hiçbir bilinen insan cücelik formu olmadığını belirtmiştir.  6-8 yıl yaşayıp sadece 6 inch uzunluğunda kalması mümkün olan bilinen hiçbir insan yoktur.


Barselona’daki Manchon Radyoloji merkezinden Dr. Manchon’da X-Rayleri incelemiş ve bu örneğin kesin surette fetus olamayacağı ve bir yıl veya daha fazla ve muhtemelen birkaç yıl yaşamış olabileceği sonucuna varmıştır.

Daha önceleri, bazı yerlerde bu humanoid’in fetus olabileceğine dair yanlış raporlar yayınlanmıştır.

Dr.Lachman’ın araştırmaları ve Dr.Manchon’un incelemerinin sonuçlarına göre açık bir şekilde öyle bir vaka olamaz. Fetus X rayleriyle yapılan karşılaştırmalar, insan fetüs iskelet gelişimi ile Atacama humanoid’in X rayleri arasında kayda değer farklılıklar olduğunu göstermektedir.

Stanford Üniversitesinde Dr.Nolan tarafından itinalı ve uzman bir DNA ekstraksiyonu gerçekleştirildi. Oldukça yüksek kalite ve miktarda DNA, başarıyla ekstrakte ve analiz edildi.

Bugüne kadar sadece DNA’nın priliminer analizleri tamamlandı ve Dr.Nolan, tam manuel analizlerden önce bir yıl veya daha fazla sürebileceğini ve konfirmasyonların gerçekleşebileceğini bildirdi.

Dr.Nolan’ın belirtikleri; “Dna yüksek kalitede ve ciddiye alınmayacak çok az degredasyon (bozulma) gösteriyor”

Dr.Nolan ayrıca şunu belirtiyor: “Sekans analizi açık bir şekilde numuneni bir tür yeni dünya primat örneği olmadığını ortaya koyuyor”

Önemli olarak Dr.Nolan şunları tespit etmiştir; “Preliminer sonuçlar göstermektedir ki, primordiyal (ilkel) cücelik veya cüceliğin diğer formlarının bilinen genleriyle genellikle alakalı olan proteinleri kodlayan genlerin tahrifatıyla istatistiksel olarak bir ilişki yoktur. Eğer örnekte gözlemlenen semptomlar için genetik temeller varsa, bu çözünürlük seviyesinde ve analizin bu seviyesinde rastgele mutasyonlar anlaşılır (açık) değildir.”

Şu belirtilmelidir ki, Neanderthaller : %99.5 oranında insanlarla benzerlik gösterir ve şempanzeler ve maymunlar %96-97 oranında benzerdir.

Bu tarihten itibaren, genotipler fenotiplerle uyuşmayacak gibi gözükmektedir. (genetiklerin fiziksel ifade ediliş formları manasındadır)

Bu gizemin cevabı, DNA’nın gelecek analizlerinde ve bulunanların hakemli yayınlar vasıtasıyla bildirilmesinde yatmaktadır.

atacama humanoid insansı uzaylı iskelet

Dr. Nolan’ın raporu (buradan tam rapora ulaşabilirsiniz) daha fazla araştırmanın gerekliliğinin bildirilmesiyle sonuçlanmaktadır:

“Priliminer (öncü) raporlar, son zamanlarda kullanılabilir olan biyomedikal teknolojilerin, kaynağı bilinmeyen genetik bozukluklar ile alakalı, insan örnekleriyle ilişkilerinin arkeolojik ve antropolojik analizlerinin nasıl kolayca uygulanabileceğini göstermektedir. Bu rapor, mutasyonların doğaları veya bu insan örneğindeki bozukluğun altında yatan nedenle alakalı resmi bir sonuç değildir. Şu andaki veri (konservatif olarak) 15 katlı tüm genom dizilemeyi temsil etmektir ve kesin sonuçlar için bu yetersizdir. Gelecek planlarında, kuramsal rastgele mutasyonun sekanslamasını amaç edinen nokta için 50 kat WHS okuma içeren örneğin devam eden çalışmaları içermektedir. Gözlemlenen sekans varyasyonlarının, son zamanlarda geliştirilmiş etnik odaklı genonik veritabanlarıyla karşılaştırması planlanmıştır. DNA’nın tam analizi ve genetikleri, morfolojiye bağlayacak çalışmalar, uygun hakemli makale olarak, akredite olmuş bilimsel bir dergide ortaya konacaktır. Sonuçlar bağımsız olarak yayınlanmadan önce teyit edilecektir.”

Klinik olarak, ortaya çıkan şudur; humanoid asırlar önce, on yıllarca yaşamıştır (kesin tarih bilinmemektedir ama son zamanlarda yaşayan bir örnek değildir). 6 inch boyutunda ki bir bebeğin veya çocuğunda, 6-8 yaşına kadar, Dünya’nın böyle bir sapa ve gelişmemiş bölümünde nasıl yaşayabildiğini anlamak oldukça zor.  Hatta bugün bile en iyi Yenidoğan yoğun bakım üntesinde, bu tarz bir örneği canlı tutmak oldukça zor olacaktır. Bir acil hekimi olarak, önemli derecede Anensefali ile deforme olmuş prematüre bebekleri naklettirmişimdir ve bu kadar küçük ve narin bir humanoid’in nasıl olacağına şaşırdım. Tıbbi olarak konuşursak, eğer bu sadece deforme olmuş bir insansa, 6-8 yaşına kadar yaşayabilecek uygunlukta gözükmemektedir. Klinisyen olarak, diğer doktorlarla konuştuğum gibi, konuşmak gerekirse, bu boyuttaki bir insan fetüsünün, 6 saat yaşayabilmesi bile şüphelidir.

Ne kadar süre önce yaşadı ve nasıl modern medikal teknolojilerden ve tesislerden tamamen mahrum böyle bir ilkel alanda, bu çocuk yaşayabilir? Ve kiminle? Kesinlikle bu noktada cevaplanması gereken daha çok fazla soru var.

Ramon Navia-Osoria Villar’dan gelen raporlardan dolayı gizem daha da karmaşıktır. Bölgeyi ziyaret etmiş ve yerli halktan bilgi almış olan bu adam, yerel bölgedeki yerli halkın UFO – uzaylı ve bu humanoid’in genel tasvirlerine uyan, çok küçük yaşayan yaratık gözlemleri arasında bir bağlantı kurmuştur. Orada ayrıca başka el değmemiş humanoidlerin çeşitli sapa alanlar ve bölgelerde saklanmış olduklarına dair raporlar vardır. Ama yine de bu raporlar teyit edilmemiştir.

Bu davayla ilgili daha fazla araştırma yapmak oldukça elzemdir. Dna çalışmaları gerçekten çok erken aşamadadır ve bizlerin daha fazla humaniod örneğinin olup olmadığını görmek ve gerçekten orada devam eden UFO/ET aktivitelerinin raporları olup olmadığını tespit etmek için Atacama çölüne bilimsel keşife ihtiyacımız var.

Hipotezler ve düşünceler

Genetik bu humanoid ile insan arasındaki bağlantıyı göstermeye devam ederse, bu ne anlama gelir? Bizler Atacama Humanoid’in bir ET olduğunu söyleyemeyiz. Ayrıca herhangi bilinen  -ya da kilinik olarak akla uygun- yaşayabilecek türde bir insan olduğunu da söylemeyiz. Öyleyse bu kim? O bir sır olarak kalmaya devam ediyor ve belki -sadece belki- kim olduğumuzla ilgili daha fazla keşife açılan bir kapı olabilir.

Son zamanlarda bazı bilimadamları (buradan bakabilirsiniz) DNA üzerinde çalışıyorlar ve DNA’nın yaklaşık 10 milyar yıl civarında olduğunu bilgisayar analizleriyle buldular -ama Dünya bu sürenin yarı zamanından daha kısa süre kadar mevcuttur-.(Yaklaşık 4.5 milyar yıl) Belki de hayat gerçekten evrenseldir ve temaslar, bir dünyadan başka bir dünyaya yaşamı yayıyordur.

Diğer bilim adamlarıyla insan genomonun epigenetik artışının* ihtimalini tartışıyorum. Atacama Humanoid’i sözde bir melez midir? Hepimiz bazı tip melezler miyiz? Bu milyonlarca yıl boyunca dünya dışı uygarlıklar ile temas sonucu meydana gelmiş olabilir mi? Birkaç yıl önce tanımlanmış belirtileri reddeden bir kaynak bana, Ulasal güvenlik ajansı dökümanında gördüklerini belirtmişti ki orada Modern insanlıkta sonuçlanan, geçmişte insan genomunda 64 adet epigenetik artış olduğu sonucu vardı. Bu mümkün olabilir mi?

Jet propulsio Labratoru (JPL) bilim adamı bir keresinde bana Mars’ın üzerinde ve yakınlarında cisimlerin bulunmasının sonuçlarını söylemişti -Astronot Buzz Aldrin’in** incelememiz için Mars’a geri gitmemizi istediği obelisklere benzeyen cisimler– Belki ET’ler ve insanlar arasında antik bir bağlantıyı gösterebilecek olmasından dolayı-  ve bu nedenle bilgilerin gizli tutulduğunu söylemişti. Ona nedenini sorduğumda, o bana “Çünkü Dünya üzerindeki bütün köktendinci ortodoks inanç sistemlerinin temelleri yıkılabilir” diye cevap vermişti

Bilimi takip etmek için meselelerin hakikatleri takip edilmeli. Bu durumdan daha ileriye gitmek için gerekli olan şey zihni açmaktır ki böylece, hep birlikte hala gizli olan bir çok şey hakkındaki hakikati keşfedebiliriz.

 

*Epigenetik; Bir alışkanlık, fenotip değişikliği veya travmanın genlere tesir ederek bir sonraki nesle taşınmasıdır. Örneğin bir kişinin beslenme tarzı, alışkanlıkları ve muhtemel sağlık sorunları onun çocuğu ve torunlarına genetik olarak aktarılabilir ve onların sağlığını etkileyebilir.


**Astronot Buzz Aldrin: Ufo gördüğünü ve uzaylıların var olabileceğini açıklamıştır.

Uzaylılar Gerçek mi? Uzaylılar Aramızda Olabilir mi?