Ne kadar çok sahipleniyoruz birbirimizi. Sahiplenmeyi öğrenmişiz hepimiz, başka türlüsünü hiç bilemiyoruz.
Dünyaya gelişimizle başlıyor sahiplenilişimiz. Önce anne ve babamız bizi sahipleniyor onların çocukları olmamız nedeniyle ne derserse onu yapıyoruz ve bunu öğrenerek büyüyoruz. Çıkarımımız sahiplenilmemiz.
Sonra bunun değerli olduğunu zannetmeye başlıyoruz. Birileri bizi sahiplenmezse önemli olmadığımızı düşünerek, değersizlik duygusuna düşüyoruz. Dolayısıyla kaybetmemek için kazanmak adına bizde birilerine, bir şeylere sahip çıkmaya başlıyoruz. Bir döngüdür bu şekilde dönüp duruyor.
Sahiplenme nasıl bir döngüdür?
Oysaki hiç düşünmüyoruz ki birilerine sahip çıkarken aslında onları acizleştirip, pasifleştirerek kendimize bağımlı kılıyoruz. Hatta öylesine bağlanıyoruz ki sonrada kaybetme korkusu ile baş etmek zorunda kalıyoruz.
Bir kısır döngü anlayacağınız bu durum. Öğrenmiş olduğumuz bu durum bize bereberinde bazı haklarımız olduğu inancını da getiriyor. Birilerinin ebeveyni olmak ya da birilerinin eşi, kardeşi vs olmak bize onları koruma, kollama hakkını veriyor düşüncesiyle onların hayatlarına hükmetmeye başlıyoruz farkında olmadan.
Doğal bir durummuş gibi gözüken bu gerçeklikte özgürlük denilen duygu her iki taraf içinde imkansız hale geliyor. Gelişen döngü bir tarafa sorumluluk yüklerken diğer tarafa da bağımlılık yüklüyor.
Sahipleneceğiz derken istemeden zarar vermiş olabilir miyiz birbirimize?
İkili ilişkilerde bu durum sapkın ilişkilerin oluşmasına neden olabiliyor. Sahiplenmenin bir sınır çizgisi olmadığında bazen o kişinin tamamen kendimize ait olduğuna inandığımızda onu korumak adına kimsenin onun yanına yaklaşmasına izin vermeyebiliyoruz. Böylece aşırı bir kıskançlık duygusu ortaya çıkmış oluyor . Bu duyguyla başetmeyi bilmiyorsak hem kendimize hem de karşımızdakine zarar verebiliyoruz. Hayat bir cehennemden farksız hale gelebiliyor.
Evliliklerde bazen “ Sen benim malımsın ” söylemini işitmişsinizdir. Maddi ve manevi anlamda bir sahiplenme söz konusudur bu söylemde . Kişi sahiplendiği kişiyi adeta yok saymaktadır. Kendine muhtaç ve bazen kendine bağımlı kılmaktadır.
Birini sahiplenmek onu ne kadar özgür kılar?
Birini sahiplendiğimizde artık sahiplenilen kişinin özgürlüğünden söz edemeyiz. Çünkü kişi eğer buna izin veriyorsa hangi konumda olursa olsun kendisi olma şansını yitirmiş demektir. Birisi bize ne yapacağımızı ve nasıl yapacağımızı sevgi adına, koruma ve kollama adına da yapıyor da olsa bizi kendi gerçekliğimizden uzaklaştırıyor demektir. Başkasının gerçekliğine tabi oluyoruz anlamına gelmektedir ki bu kişinin kim olduğu önemli değildir. Ben yoksam özgürlüğüm de yoktur.
Sevmek, özgür bırakmaktır.
Sahiplenilmeyi biz istiyor olabilir miyiz?
Gençler arasında eş arayışı içinde olanların aradıkları kriterler arasında “sahiplenilme isteği” ön plandadır. “Bana sahip çıksın, beni korusun , kollasın” alışageldik söylemlerdir. Baştan acizleşmeyi kabul edilmesidir bu durum. Bazen de “ilişkiye sahip çıksın” söylemini duyarız ki bu durum tamamen farklıdır. İlişkinin sorumluluğunu alsın anlamına gelmektedir ki bu iki kişinin oluşturduğu bir bütünde bireylerin ferdi sorumluklarıdır; gereklidir.
Peki hakikat nedir?
Her varlık tek ve biriciktir. Özeldir, önemlidir. Bu nedenle ne kimseye bağlıdır ne de bağımlıdır. Doğuştan özgürdür ve hiç kimsenin hiç kimseyi ne nedenle olursa olsun sahiplenmeye, acizleştirmeye, bağımlı kılmaya ve özgürlüğünü elinden almaya hakkı yoktur. Farkedelim, farkettirelim!