İndigo Çocugun Kalbi -1

Ağacın gövdesine sırtını dayayıp, dizlerini karnına dogru çekmiş öylece oturuyordu. Kalbi, huzursuzluk ve çaresizlik içinde kıvranıyor, kendini bilinmezliklerin içinde boğuluyormuş gibi hissediyordu. Yanlızlıktan yorulmuştu. Olması gereken herşey varken neden bu his içerisinde acı çekiyordu. Nedenini bilmedigi bir çok duyguyu aynı anda yaşıyordu. Ağlamak, mesajını tüm dünyaya aktarmak istiyordu.

Star-Baby

Sözsüz İletişim

Oyun oynamak istemiyordu. Çok saçma geliyordu ona arkadaşlarının oynadıkları evcilik, doktorculuk, şarkıcılık, -mış gibi bir sürü oyun. O kadar çok enerji hissediyordu ki içinde, koşmak, hayvanlarla oynamak, ağaçlarla kurabildigi o telapatik iletişimin rahatlığını yaşamak istiyordu.


Herkes sürekli konuşmak istiyordu, susmayı bilen yoktu. Bir sussalardı aslında algılayabilirlerdi susarak iletişim kurulabilineceğini.

2949731451_e658aaa953

Aslında kendisi bunu denemişti ama çevredekilerde bir telaş bir telaş. Geç mi konuşacak, doktora mı götürsek acaba? O da korkmuştu bu telaştan, onların istedigi gibi yapayım bari diyerek hemen konuşmaya başlamıştı. Çünkü biliyordu başına gelecekleri, geçen bir arkadaşının yanına götürmüştü annesi onu, onunla hiç konuşmadan oturuyorlardı. Tek iletişimin konuşmayla olduğunu düşündüklerinden, çevredekiler öyle olduğunu zannediyorlardı. Arkadaşına hasta diyorlardı. Doktora götürmüşler bir sürü küçük şeker gibi ilaçlar vermişlerdi. Çok üzüldü onun adına. İlaç dedikleri şey onun konuşmadan iletişim kurmasını da, sezgisini yok edecekti. Neden konuşmuyorsun ki diye sordu arkadaşına, yapmak istemiyorum ben onlarla iletişimdeyim, herşeylerini zaten anlıyorum sadece onlar beni duymayı bilmiyor ama birgün benimle iletişime geçmeyi ögrenecekler demişti. Bunları söylerken her ne kadar istegini yapıyor gibi görünsede arkadaşının çok acı çektigini biliyordu. Sen niye onların yolunu seçip kendin gibi davranmıyorsun ki diye sordu arkadaşı. O an kalbinde yine o tarif edemedigi ağırlıgı hissetti. Acaba hangi yol iyiydi?

LeadTheWay_2-IndigoChildren

Koşarak annesinin yanına gitti. Bir sürü kadın sürekli birşeylerden, başkalarından bahsediyorlardı. O kadar çok gereksiz yere enerji harcıyorlardı ki, çok sıkıldı onlardan. Oradan kaçmak ağaçlarla, kuşlarla, karıncalarla muhabbet etmek istiyordu. Yapamayacağını sıkıntıyla hissetti. Bari eve gitmek için tutturayım, tavşanımla oynarım diye geçirdi içinden. Sinsice bir gülümseme ile annesine eve gidelim dedi. Annesi tamam gideceğiz daha erken diye cevap verdi onun başını okşayarak. Bu şekilde onu bir süre daha oyalamayı düşünüyordu. Ah anneceğim dedi çocuk içinden, ne düşünüyorsan hepsini biliyorum. Bunları aklından geçirirken başladı ağlamaya. Eve gidelim ben tavşanımı özledim, ben tavşanımı özledim diye tutturdu. En azından bu durum süreci hızlandıracaktı.

İstedigini elde etmişti. Yolda yürürlerken annesi hep böyle yapıyorsun. Gittigimiz hiçbir yerde oturmuyorsun. Eve geleni istemiyorsun. Her yerde seni ne kadar huysuz çocuk bu diye ayıplıyorlar. Nasıl çocuksun sen diye bağırıyordu. O da üzülmüş numarası yaparak içinden kahkaha atıyordu.


Eve girdiklerinde hemen tavşanına koştu. O da çok sevinmişti. Ne oldu yine annen burnundan soluyor dedi tavşan gülerek. Ne yapayım zaten kimse beni anlamıyor her an acı içince kıvranıyorum kalbimi çok yorgun hissediyorum. Onun için ne farkeder ki burada da kötü enerjiler içinde kendini yoruyor orada da. Bari burada sadece kendi kötü enerjisi içinde oluyor dedi çocuk umursamaz bir tavırla. Sen boşver de bana doga’nın kurallarını anlatıyordun anlatsana dedi ve kendi dünyalarına geri döndüler.

Aynı zaman da babası gelmiş iş yerinde yaşadıgı olayları anlatıyordu. Çok kolay işleri nasılda büyütüyorlardı. Aslında bir yardım isteselerdi ondan, hemen herşeyi anlatacaktı onlara ve kolaylıkla çözeceklerdi herşeyi. Ama ona çok komik davranıyorlardı. Ona oyuncaklar alıyorlardı bin bir hevesle, o da onları kırmamak için sevinmiş rolü yapıyordu. Bir süre oynuyor, sonra da sıkıldım bundan deyip atıyordu kenara. Ah bir anlasalardı onu. Nasıl kolay olacaktı her şey.

Annesinin babasına onu şikayet ettigini duyarken, yine koskaca bir ümitsizlik içinde kıvrandı. Annesi başladı anlatmaya. Bugün gittigimiz yerde yine tutturdu ben tavşanımı özledim diye. Gerçi çok kızmadım çünkü biliyorsun çocuk hasta, hiç konuşmuyor, yanında kimse olmadıgında ortada kırılacak ne varsa onları kırıyormuş. Vallahi şükrettim halimize dedi kulak memisini sıkıp sehpaya vurarak.

Oyuncağıyla oynuyordu ama aklı annesinin söylediklerinde kalmıştı. Aslında farkında olamadıkları şeyler için kendi adlarına üzülmelilerdi. Evet arkadaşı herşeyi kırıyordu ama kontrol edemiyordu ki enerjilerini. Hepsini gözlerinde topluyor bakıncada kırıyordu. Ama bunu sadece gözleri ile yaptıgını görseler, herhalde arkadaşını o sözde iyileşilmeye gidilen yere götürürlerdi. Yine bir sürü ilaç dedikleri şeylerden verirlerdi. Bunları düşünürken yine ümitsizlige kapıldı. Arkadaşı sadece enerjisini tüm vücuduna yaymayı ve kullanmayı ögrenmeliydi. Ona egzersiz yaptırılması gerekiyordu. Doğaya çıkmak zorundaydı ki enerji akışını kontrol edebilsin. Annesinin hiç birşey oynayamadı ki çocukla dedigi cümlede kulaklarında çınlıyordu. Kalbi çok acıdı. Aglamak istedi. Kendisini yorgun ve hayal kırıklığı içinde hissediyordu. O sırada elindeki oyuncagı kırdıgını farketti, güçlerimi kontrol etmeliyim yoksa banada o saçma şeylerden verirler diye korkmaya başlamıştı ki, babasının bağırmasıyla kendine geldi. Yine mi kırdın o oyuncagı, bir daha sana oyuncak yok. Ne alırsak bir günde kırıyorsun.

nature kids children pond lonely jetty 3872x2592 wallpaper_www.wallpaperfo.com_36


Hüngür hüngür ağlamaya başladı ama babasının söylediklerine degildi bu ağlayış, kalbindeki, beynindeki şeyleri içinde tutmak zorunda olmasınaydı…