X-Men: Geçmiş Günler Gelecek

X-Men serisinin son filmi olan Geçmiş Günler Gelecek, 23 Mayıs tarihinde vizyona girdi. Bilim kurgu türünün baş köşedeki yerlerinden birini almış olan X-Men’in en iyi filminin bu olduğunu söyleyebiliriz.

X-Men

Bryan Singer’in yönetmenlik koltuğunda oturduğu filmin gerek senaryosu gerek çekimleri çok başarılı. Üzerinde iyi çalışıldığı belli ve serinin tüm felsefesini de hatırlatması bakımından önemli bir iş olmuş.

İnsanlık, kendisini mutantlara karşı korumanın yolunu onlardan biri olan Raven’in genini kullanarak, gözcü robotlar üretmekte bulmuştur. Böylece mutantlardan daha güçlü olan bu savaşçılar, her şey kontrol altında tutmaya ve mutantların sonunu getirmeye başlamıştır. X-Men’lerse bu yeni düşmanlarından kurtulmanın çaresini zamanda birkaç dakika geriye giderek, gizlenmekte buluyorlardır. Film de, bunu anlatan bir sahneyle başlıyor ve başlangıçta nefesleri kesiyor.


Mutantlar artık öyle bir noktaya gelmişlerdir ki, bu savaşı kökünden bitirmek zorundadırlar. Hatta kökünden hiç başlatmamak, demek daha doğru olacak. Tek çare, bulundukları zaman olan 2023 yılından elli yıl geriye giderek, Sentinel isimli bu gözcü robotların üretilmesine neden olan olayı önlemektir. Yani şekil değiştirebilen mutant Raven’in silah üreticisi Bolivar Trask’e olan nefretini değiştirmek ve onu öldürmesini önlemek… Trask rolünü ise Game Of Thrones’da cüce Lannister olarak tanıdığımız Peter Dinklage oynuyor. Geçmişe giderek, Profesör Charles ile Eric’i yani Magneto’yu uyararak, bu görevi üstlenense Logan olacaktır. Tabii onların genç hallerini…

İlk sahnenin dışında Eric’in hapishaneden kurtarılma sahnesi de nefes kesiyor ve özellikle ağır çekim görüntüler harikulade. Filmi üç boyutlu olmasınınsa işe yaradığı ender sahnelerden birisi de bu olmuş zaten. Ancak bu sahnenin biraz Matrix’i andırdığını da söylemeden geçmeyelim.X-Men Afiş

Geçmiş Günler Gelecek, tüm seriye ve tüm X-Men karakterlerine karşı bir selamlama olmuş aynı zamanda…


Çünkü her şeyin olup bittiği bir elli yılın sonunda Jane ve Storm gibi karakterleri de görmek, X-Men hayranlarını mutlu ediyor.

Film, hayatta yapılan tercihlerin nelere yol açabileceğini veya neleri değiştirebileceğini göstermesi bakımından önemli bir mesaj veriyor. Bir insanın ölmesi veya yaşaması, bazen onun canından çok daha fazla anlam taşır.

Bunun yanı sıra bu filmin bir başka özelliği ise iki ezeli düşman olan Profesör X ile Magneto’nun aynı safta yer alması olmuş. Gün gelir, egoların ve ihtirasların bir önemi kalmaz. Önemli olan bu ihtirasların toprağın altında mı, yoksa üstünde mi bittiğidir…

İlk iki X-Men filmini yönetmiş olan Bryan Singer’ın 14 yıl aradan sonra yeniden X-Men’in kamera arkasına geçmesi, hiç kuşku yok ki filme güç katmış.


Uzun zaman sonra vizyona girmiş olan iyi bir bilim kurgu film izlemek istiyorsanız X-Men iyi bir tercih olacak. Unutmayın, her tercih başka bir hayattır…