Maria Dimitrova Kılıçlıoğlu Baraz der ki “Türkiye’de sanatçı olabilmek için; veya sanatçının gelişimini incelediğimizde, yolun vahametini göz önünde bulundurup, yürümeyi göze almak gerçekten müthiş bir cesaret istiyor. Bu cesaret kişide yoksa evrenselliğe yükselen basamaklardan maalesef aşağı kayıp yok olup gidecektir.”

Adı Maria Dimitrova Kılıçlıoğlu Baraz. Geçen ay Comtemporary İstanbul 2014’ü, Yazı İşleri Müdürümüz Hale Karaarslan ile gezerken, eserlerinin parıltısı gözümüze çarptı ilk. Yakından incelediğimizde, eserlerindeki detay ve inceliğe hayran olduk. Hemen yanımıza geldi, kendini tanıttı ve incelediğimiz eserini anlatmaya başladı. Kahkahası, sohbeti ve Türkiye’de sanat ile ilgili tespitleri aynı eserleri ve kendisi gibi zarif, narin…
Röportaj: Maria Dimitrova Kılıçlıoğlu Baraz
Okuyucularımız için kendinizi tanıtır mısınız?
Maria Dimitrova: Bulgaristan’da sanatçı bir aileden geliyorum. Prof. Dimitır Dimov atölyede doğdum ve 18 yaşımda Bulgaristan’da okudum sonra bir Türk mimarla evlendim ve İstanbul’a geldim sene 1978 eşim babama verdiği sözü tuttu ve ben İstanbul’da Mimar Sinan Üniversitesi’ni kazandım, kaydoldum ve okumaya başladım… O sırada babamı kaybettim ve özlem diyerek heykele başladım.

Dünya tarihinde üretilmiş bütün sanat eserleri arasından “En etkilendiğim veya beğendiğim budur” dediğiniz bir eser var mı? Neden etkileniyorsunuz veya beğeniyorsunuz, sizin için özel bir anlamı var mı?

Heykelde şöyle bir şey var. Bir an için, tamamlanan bir heykelin canlandığını düşünün… Bugün heykellerin çoğu canlanırsa, yürüyemezler, hepsi olduğu yerde kalırlar. Proposiyonsuzluktan kalkamazlar. Proposiyon benim için çok önemli; çünkü bize öğretilen Yunan heykelleri en estetik ve en proposiyonlu heykellerdi. Phidias’ın çalıştığı bir heykelde, proposiyon en önem verdiği şeydi. Ne kadar çağdaş tarzda bir heykel yaparsanız yapın, mutlaka bunun canlanacağını hayal edin. Bir heykel, iyi olmadığı zaman ne yürüyebilir ne de canlanabilir. Ben bir heykelin canlanıp, bu evde yürüdüğünü de düşünüyorum bazen.
Kendi ürettiğiniz eserlerden size özel olan ve/ve ya en beğendiğiniz bir eseriniz var mı? Neden sizin için özel anlatır mısınız?
Maria Dimitrova: Kitabımın kapağıdır. Mala Mala’nın kim olduğunu araştırıyordum. Bir rüyada gördüm onu. Kitabın çıkmasına on gün kala yazarı Gülseli İnal beni aradı ve Asurlular hakkında araştırmaları bulunan İranlı bir müellifin yazılarında Asurluların dört tanrıçalı bir kentleri olduğunu okumuş. Bu dört tanrıçanın birinin adı Mala’ymış, hem de bu gizler, sırlar tanrıçasıymış. Akabinde ben bu tanrıçanın heykelini oyar, başını yapıyorum. Göz boşluklarına mıknatıs gibi, yerleştirdiğim iki akuamarin taşı baba yadigarıdır bana. Erkek kardeşim bu iki taşı Sofya’da bir kibrit kutusu içinde bana getirmişti babamın mirası olarak. O heykel şimdi kitabımın kapak sayfasında. “Aslında ben yeni bir şey yaratmıyorum. Sadece anımsıyorum. Durmadan hatırlıyorum. Her şeyin planlanmış olduğunun bilincindeyim. Bizler aracıyız.”
Türkiye’de sanatı ve Türkiye’de yaşayan insanların sanata bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de üretilen sanat eserlerini, Türk sanatçılarını ve sanat eleştirmenlerini nasıl görüyorsunuz?

Türkiye’de müzeleri ve sanat galerilerini nasıl buluyorsunuz?
Maria Dimitrova: İstanbul’daki galerilerin sayısını bilmiyorum fakat 300’ün üzerinde galeri bulunduğundan söz ediliyor. Yılların sanat taciri Yahşi Baraz ile çalıştığım için çok mutluyum. Müzeler için, Avrupa sanat alanında çok ilerimizde. Onların hızına yetişebilmek için ellerinden gelen çabayı yapıyorlar ama daha çok yeni her şey. Türk sanatçılarına yeterince destek verildiği inancında değilim. Elbet bir gün o da olacak…
Türkiye’de sanatın gelişmesi için devletin veya sanatseverlerin ne gibi çalışmalar yapmasını arzu ediyorsunuz?
Maria Dimitrova: Devlet kesinlikle yardım etmelidir. Özgürce, sanat adamlarına yardım etmelidir. Sanatçılar özgürce yaratımlarını yapmaları ve sergileyebilmeli. Bu onların geleceğe verecek mesaj ve katkılarıyla birlikte eşsiz sanatsal vizyonlarını da geliştirdiğini düşünüyorum. Ulu önder Atatürk’ün sanata verdiği önem ve sanat için düşündüğü muhteşem düşünceleriyle bitirmek istiyorum.
Bir milletin kültür seviyesi, meydana getirdiği sanat eserleri ile ölçülür. Güzel sanatlara önem veren milletlerin dünya görüşleri de değişir. Güzel sanatlar alanında eserler veren milletler, diğer milletler karşısında saygınlık kazanırlar. Bu nedenle sanat alanındaki başarılar, millî kültürün yükselmesinde önemli rol oynar. — M. Kemal Atatürk.
Contemporary İstanbul 2014’ü nasıl buldunuz? Sergilenenler arasında ilginizi özellikle çeken bir eser var mı?

Contemporary İstanbul’un gelişmesi için 2015 senesine önerileriniz var mı?
Avrupa sanat alanında çok ilerimizde. Onların hızına yetişebilmek için elimizden gelen çabayı yapıyoruz. Her sene fuar için yeni heykeller yapıyorum. Dilerim ki yabancı galeriler artık en iyi eserlerine getirecekler… Sosyal medyanın sanat aktivitelerinin hızlı yayılmasına çok katkısı var ve süratle her şeyden haberdar oluyorlar. Bilgi hızlıca yayılıp insanlara ulaşıyor. Bu benim açımdan büyük bir gelişmedir. Eğitim alanında yavaş gelişen sanatın, bir şekilde kendi varlığını var ediyor. Durdurulamaz olan sanatın gelişim ve değişim evrelerine tanık oluyoruz. Yine de Contemporary İstanbul mutlaka görülmelidir, gezilmelidir… Sergiler ve fuarlar yapa yapa başaracağız.
Maria Dimitrova Kılıçlıoğlu Baraz’a değerli zamanı ve cevapları için İndigo Dergisi olarak çok teşekkür ediyoruz.
İlgili yazılar
Contemporary İstanbul (CI) Ruhunu Yansıtabildi mi?
Sanat Bu Olmalı Diyesim Geliyor: Hossein Edalatkhah
İbrahim Örs ile Ah Minel Aşk resim sergisi KAV’da
Ressam Rifat Koray Gökan’ın İtalya sergisi
Mehmet Turgul Anday’ın ARTAB resimleri Galeri Ark’ta


