Kendi Favori Rekorunu Seç

1929 yılında 12 dalla başlayıp bugün itibarıyla 24 dala ulaşmış Oscar Ödülleri Pazar gecesi sahiplerini bulacak.

Baştan söyleyeyim, bu bir tahmin yazısı değil. Sonuçlar açıklandığında kimsenin hesap vermediği bir sistemde en kolay şeydir aslında tahminde bulunmak. Ben ise zor olanı seçtim, size ayna tuttum. Amacım Oscar’ın rekorlarına farklı bir pencereden bakmak.

oscar ödülleri akademi awards

Sinema dünyasının peşinden koştuğu Oscar ödül heykelciğini Metro Goldwyn Mayer’in sanat yönetmeni Cedric Gibbons tasarlamış. Zat-ı muhterem olimpiyat bayrağından esinlenerek film yazarları, yönetmenler, yapımcılar, oyuncular ve teknisyenleri temsil eden beş parçalı bir film makarası üstünde elinde kılıcıyla dikilen bir şövalye taslağı çizmiş; George Stanley de bu taslağa son şeklini vermiş. Heykelcik 34 santim boyunda, 4 kilo ağırlığında, 24 ayar altınla kaplı.


Oscar heykelciği nasıl ortaya çıktı?

İşte bu ödülü dağıtmak için her yılın Şubat ayında sadece kurul üyelerinin katıldığı bir yarışma yapılıyor. Üyelik için ön koşul ise sinema alanında seçkin bir kariyere sahip olmak. Akademi üyeleri; süresi 40 dakikadan uzun, Los Angeles sınırları içinde en az bir sinemada paralı gösterimi gerçekleşmiş ve bu gösterimi en az bir hafta sürmüş olan filmler arasından adaylarını önerirler. Al takke ver külah yapılan oylamalar ile de ödüller sahiplerini bulur. 400 dolara mal olan heykelciği kazananlar bu ödülü satamazlar eğer ödülden kurtulmak istiyorlarsa Akademi’ye 1 dolar karşılığında iade edebilirler. Ödüle neden Oscar dendiğini konusunda da çeşitli söylentiler var: Bir söylentiye göre, Bette Davis’in heykelciği ilk kocası Oscar Nelson ile özdeşleştirmesi; başka bir söylentiye göre ise Akademinin kütüphanesinde görevli Margaret Herrick’in heykelciği amcası Oscar’a benzetmesi. İster kocana ister amcana benzet, ederi 1 dolar yani.

Bu filmlerin arasında Oscar’ın Flush Royal’i diye tabir edilen En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo, En İyi Aktör ve En İyi Aktris kategorilerinin hepsinde birden ödül alan It Happened One Night / Bir Gecede Oldu (1934), One Flew Over the Cuckoo’s Nest / Guguk Kuşu (1975) ve The Silence of the Lambs / Kuzuların Sessizliği (1991) gibi filmler olduğu gibi; sadece En İyi Film dalında aday gösterilip bir tek onu alan Grand Hotel / Büyük Otel (1932) gibi bir film de var.

Yine bu filmlerin arasında 11 dalda birden ödül alan Ben-Hur (1959), Titanic (1997) ve The Lord of the Rings: The Return of the King / Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü (2003) olduğu gibi; The Turning Point / Dönüm Noktası (1977) ve The Color Purple / Mor Renk (1985) gibi 11 dalda aday olup da hiçbirini kazanamayarak Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olanlar da var. (1)

Ödül alan kişiler arasında Walt Disney gibi 22 ödülle en çok Oscar kazanan kişi olma unvanına sahip olan da var; Kevin O’Connell gibi 20 kez aday gösterilmesine rağmen bir tekini bile alamadan dönen de…”Vermeyince Mabut, ne eylesin Mahmut?” demişler. (2)

Katharine Hepburn gibi 4 kez verilen En İyi Aktris ödülünün üstüne mal bulmuş mağribi (3) gibi atlayan da var; George Scott gibi kazandığı halde ertesi günü iade eden de…

Tatum O’Neal gibi daha henüz 10 yaşındayken ödülü alan da var; Christopher Plummer gibi 82 yaşındayken ucundan yakalayan da…

“Deveyi yük değil zelber yıkarmış” (4) ya Ennio Morricone’yi de 500’den fazla film müziğinin bestecisi olmak yıkmış. Zavallı Ennio hiç ödül kazanamamış. Halbuki Beatrice Straight’e Network / Şebeke (1976) filmindeki 5 dakika 40 saniyelik performansı ile ödül vermişler. Bundan utanmış olacaklar ki; 2007 senesinde Morricone’ye teselli olsun diye film müziği sanatına verdiği katkılardan dolayı Akademi Onur Ödülü verilmiş.


Çekildikten sonra Oscar almak için en uzun süre bekleyen film ise Limelight / Sahne Işıkları (1952) olmuş. Şarlo’nun bu filmi 21 yıl tekkeyi bekledikten sonra ancak çorbayı içebilmiş. En çok hasılat yapan film ise Avatar (2009) olmuş. Avantacılığı öğretiyor zannedildi herhalde.

Roman Holiday / Roma Tatili (1953) filmi için 1953 yılında verilmiş En İyi Uyarlama Senaryo  ödülünden ise şu anda iki adet var. Amerikan Aleyhtarı Aktiviteleri Soruşturma Komisyonu’nun komünist sempatizanı oldukları gerekçesi ile kara listeye aldığı yüzlerce  ABD’li sanatçı o dönem Hollywood’da iş bulamamışlardı. Bazıları yurt dışına giderken bazıları da takma isimlerle iş yapmak zorunda kalmışlardı. Filmin senaristi Dalton Trumbo da ismini kullanamadığı için senaryoya verilen Oscar ödülü, senaryonun yazılmasında yardımı olan arkadaşı Ian McLellan Hunter’a gitmişti. Yıllar sonra akademi günah çıkararak Trumbo’nun itibarını iade etti ve ödülü Hunter’dan geri alıp ölümünden 16 yıl sonra törenle Dalton Trumbo’nun eşine verdi. Bu arada Hunter’ın oğlu ödülü vermek istemeyince Trumbo’nun eşine ikinci bir Oscar verildi. Ne demişler: “Beleşte pazarlık olmaz”.

Gerçi yaşı at pazarında sorarlar ama En İyi Film ödülü alan Midnight Cowboy / Geceyarısı Kovboyu (1969) gösterime girdiğinde o zamanki değerlendirme sistemine göre ’17 yaşından küçükler seyredemez’ kategorisindeymiş. Sonradan pornografik  filmler piyasaya çıkmaya başlayınca Geceyarısı Kovboyu’nu birçok sinema göstermeyi reddetmiş, gazeteler reklamını almamış. Bunun üzerine 1971 yılında film ‘16 yaş altındaki çocuklar ebeveynleri nezaretinde seyredebilir’ kategorisine çıkarılmış. Ancak film bu derecelendirme değişikliğinden önce ödül aldığı için ‘17 yaşından küçükler seyredemez’ kategorisinde ödül alan ilk ve tek film olmuş.

Bir de John Wilson’un fikir babası olduğu, 35 yıldır yılın en kötü film, senaryo, yönetmen ve oyuncularına verilen Altın Ahududu Ödülleri var. Ödül adını altın olmasından değil altın rengi olmasından alıyor ve Oscar Ödülleri töreninden bir gün önce dağıtılıyor. Sylvester Stallone’den Kevin Costner’a, Sharon Stone’dan George Bush’a kadar birçok kişi bu ödüle layık görülmüş ancak kendileriyle barışık olan Tom Green, Halle Berry ve Sandra Bullock’tan başka ödülünü almaya giden olmamış. Şarkıcı olarak üstüne yok ama oyuncu olarak kötülerin en kötüsü Madonna olmuş. Madonna tam beş kez bu ödüle layık görülmüş. “Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz” derler.

John Mills’e, Ryan’s Daughter / İrlandalı Kız (1970) filminde oynadığı köyün sağır-dilsiz delisi ‘Michael’ rolü için 1971’de En iyi Yardımcı Aktör ödülü verilmiş. Filmde rolü gereği tek kelime konuşmayan John Mills ödülünü alırken az sözün insan süsü, çok sözün eşek yükü olduğunu düşünmüş olacak ki konuşma yapmayıp bir reverans ile yetinmiş. Bu da Oscar ödüllerindeki en kısa kabul konuşması olmuş. Tüm rekorların içinde favorim işte bu rekordur. Bu rekor öyle bir rekordur ki; kırılması mümkün değildir; olsa olsa ancak egale edilebilir.

Peki sizin favoriniz hangisi?

[divider]


1.Dimyat: Mısır’ın Akdeniz kıyısında bir limanı
2.Mabut: Tanrı
3.Mağribi: Kuzeybatı Afrikalı
4.Zelber: Yük üstüne atılan öteberi


 

Taner Erim
1966 yılında İstanbul'da doğan yazar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Hava Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde hekim olarak görev yaptıktan sonra 2010 yılında emekli olmuştur. Halen özel sektörde kulak burun boğaz uzmanı ve bir yüksek öğretim kurumunda öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan yazarın ilgi alanları siyasi tarih, sinema ve motosiklettir.