Hayal Etmekten Hiçbir Zaman Vazgeçme!

Sen, önce hayal et. Sonra niyet et. Tevekkül ile beraber dua et. En olmadı sabret… Ve sonrası mı? Sonrası da, yalnızca ama yalnızca seyret…

Birlik ve beraberliğimizi en güzel şekliyle ödüllendirmek için bu şenliğe siz değerli okuyucularımı da davet ediyorum.
Birlik ve beraberliğimizi en güzel şekliyle ödüllendirmek için bu şenliğe siz değerli okuyucularımı da davet ediyorum.

Bir yol var önümde, bir türlü ilerleyemediğim.
Bir ses var içimde, ne söylediğini duyamadığım.
Bir ben var şu koca dünyada, yönünü çizmeyi bile beceremediğim…

Diye başlarken düşüncelerim, doğruldum yerimden ve baktım aynaya…

Sen bu musun? Yapabileceklerin bu kadar mı acaba? Evet, sokaklarda çılgınca yağan bir ateş, dillerde ise birbirini inciten ve bitip tükenmek bilmeyen ateş dolusu sözcükler… Oysa, bir karıncanın küçük varlığı kadar narin olsa da hakikatin; bir nebze dahi olsa bu ateşi söndürebilirsin.


Nasıl mı?

Sen, önce hayal et.
Sonra niyet et. Tevekkül ile beraber dua et.
En olmadı sabret Tuğba…
Ve sonrası mı?
Sonrası da, yalnızca ama yalnızca seyret…

Dedim ve bir hayal ile çıktım yola. Biliyordum, hayallerin de tıpkı bir dua gibi olduğunu.

Yine biliyordum ki, ne kadar çok ister, ne kadar çok hayal edersem en güzel şekliyle bana geleceğini.

Az gittim, uz gittim. Dere tepe düz gittim. Önce bir kalem aldım elime ve verdim karşıma çıkan ilk çocuğa. Görseniz gözlerinde ki bayram sevincini… O vakit hissettim karıncanın suyu taşırken içinde ki heyecanı.

Sonra bir baktım, beni gören birkaç kişi kalemin yanına defter getirdi, Onları görenler, ‘bu defterler kitapsız olmaz’ dedi. Kitaplar, kütüphaneye dönüştü. Sonra ‘evet okumak güzel şey, ama okumak için sağlık gerek’ dedik. Bu sefer de çocukların üşüyen varlığına mont, bot, giyim ve sıcak bir huzur verdik.

Bu huzuru görenler “E bu çocukların içinde yürüyemeyenler var, onlara ayak gerek” dedi ve ellerinde tekerlekli, akülü sandalyelerle gidip çocuklara ayak verdik.

Sonra, “Bu çocukların karnı aç, ailelerinin ve onların boğazından lokma geçmez” dediler, bizde onları dinleyip, çocukların mutfağına, sofrasına aş verdik. Doktorlar düştü yola. Hastalara sağlık, zenginler çıktı yola; okuyamayanlara okul verdik.

Şimdi ardıma bakıyorum da, binlerce çocuk, binlerce insanın dualarını sırtlanmışız omzumuza. Her günümüz huzur… Her günümüz bereket…

Hani ben bir karıncayım demiştim ya bu hayal yolculuğunda;  şimdi bakıyorum da hayaller gerçek olmuş, karınca ise kendine kocaman büyük bir ordu kurmuş.


Sokaklardaki ateşi, dillerdeki gıybet dolu ateşli sözcükleri belki bitiremedim ama; hiç yoktan binlerce çocuğun geleceeğine umut ve paylaşım ruhu verdik bu orduyla.

Hani alaycı bir ifadeyle  bana gülen gözler vardı da şöyle diyordu ya;

“Senin gücün yeter mi, bu ateşi söndürmeye?”

Şimdi yanımda ve onlarda bu karınca ordusunun en büyük kahramanı oldu.

Tarih 23 Ağustos Pazar günü. O gün için de yine benim büyük hayallerim var.

Çünkü, kelebek misali koca bir ömrü 1 güne sığdırmaya niyetlendim. Nasıl mı? 1 yılda yaşadığımız bütün güzellikleri, 1 güne sığdırıp da coşkuyla kutlayıp,  nice paylaşım yüklü askerler toplayarak…

Belki şimdilik, bir ilçenin nüfusu  kadar yol kat ettik. Ama gün gelecek il, sonrasında ise ülke olacağız. O ülkeyi ise bu paylaşım yüklü askerlerle doyurup, huzuru, güzelliği en tepelere konduracağız.

Bana bu yolculukta yardım eden tüm dostlarıma teşekkür ederim.

Ayrıca; 23 Ağustos Pazar günü saat 15:00-20:00 arası Kadıköy Özgürlük Parkı Açık Hava Tiyatrosu’nda yapacağımız şenlikte bize destek veren İNDİGO DERGİSİ, YABAN TV, YABAN AKADEMİ, YABAN STORE, SAHA MEDYA, TURKISH PRESS (Londra Dergisi), TURKISH FORUM (Dünya Türkler Birliği), ATLANTİS KİTAP, EGE PHARMA, KOSTÜMCÜM, MADO CADDEBOSTAN, CARNAVAL TURCO‘ya çok teşekkür ederim.

Sizlerin de desteğiyle eminim bu şenlik çok mu çok güzel olacak diyor, tekrardan prensip edindiğim şu sözümü sizinle paylaşıyorum.

Hayallerde tıpkı bir dua gibidir.
Ne kadar çok ister ve ne kadar çok hayal edersen;
En güzel şekliyle sana gelir.


Destek ve katılım için iletişim: Tuğba ALTUN | [email protected]