Çocuk aklımda, büyük olan korkularım vardı.
Büyüdüm, şimdi korkularım felaket senaryoları…
Masallarda bile kötü ve korku dolu bir dünya
Çocukluğumda en büyük korkum, ezanın arkasından verilen sela sesinde anne veya babamın isimlerini duymaktı. Seladaki isimleri Allah söylüyor sanıyordum ve her sabah yorganın altına saklanıp ailemden birinin ölmemiş olması için dua ediyordum. Ta ki annem bana selanın aslını anlatana kadar. Annemin açıklamalarından sonra, bir tek korkum kalmıştı artık, o da klozetten aniden bir canavar çıkıvermesiydi ki bunun üzerine hayal gücümün sınırları yoktu.
Düşünün ki, binlerce dişi olan ve kulaklarındaki vakumlarla insanları kendine çeken bir yaratık, hayali canavarlarımın arasında en masumuydu. Şimdilerde dünya üzerinde gördüğüm canavarlar, benim hayal gücümün de çok ötesinde. Kim öngörebilirdi ki bunca dökülen kanı? Kim çocukken bilebilirdi ki, dünyada masallardaki o kötü karakterlerden bile çok daha kötü insanlar olduğunu? Ya ben, bilebilir miydim büyüdüğümde hayali canavarlarımı özleyeceğimi?
“Çocukluğumuzda daima bir an vardır ki, kapı açılır ve geleceği içeri alır.”
— Graham Greene
O zamanlar korkularımın üzerine giderek, cesaretli olduğumu sanırdım. Belki de öyleydim. Ama şuan korktuğum her ne varsa düşünmek bile istemiyorum. Yüzlerce, binlerce insanın bombalarla parçalanarak ölebileceği, eşlerin herhangi bir sebeple ya da sebepsiz birbirini katledilebileceği, gece dışarıya çıkan bir kadın cinayetinin normal sayılabileceği, insanların canlı canlı kesilerek parçalara ayrılabileceği, açlıktan, ihmalden veya umursamazlıktan hayatlarını kaybedebileceği, seri katillerin yanı başımızda gezdiği ve paranın yanında insan hayatının pul kadar değeri olmadığı bir dünyaya doğru gitmemiz… Korkularımın üzerine gitmeye zerre kadar cesaretim yok. Artık cesarete ihtiyacımız olan tek nokta, bir şeyleri değiştirme fırsatımızın olduğu andır.
En kötü masallar bile gerçeklerden daha güzeldir.
Her çocuk, masallarla büyür ya da olması istenen budur. Ama küçükken korktuğumuz, sevmediğimiz o kahramanlar bile gerçeklerle yüzleştiğimizdeki kadar kötü olamaz.
Mesela;
Gargamel, kedisi Azman’a zarar veren birinin kafasını baltayla parçalamazdı.
Pamuk prensesin kötü üvey annesi, pamuk prenses yakışıklı prensle konuşuyor diye onu evinin bahçesinde kazdığı iki metre derinliğindeki çukurda canlı ve elleri bağlı vaziyette gömüp ölüme terk etmezdi.
Rumpelstiltskin, yardım ettiği genç kızdan yardımı karşılığında ilk doğacak çocuğunu istemişti. Genç kız bebeğini vermek istemediğinde Rumpelstiltskin yeni doğan o bebeği boğduktan sonra boğazını kesmezdi. Nitekim öyle de yaptı. Sadece çekip gitti.
Çünkü çocuklara korkunç şeyler anlatamazsınız, onların hayallerine vahşetleri sığdıramazsınız. Çünkü onlar masumdur ve masum kalmaları için uğraşır her anne baba. Doğru davranışlar ve güzel huylar edinsinler ister. Ama masallarda asla olamayacak her şey var bugün dünyada. Çocuklara anlatmaya bile korktuğumuz bir gelecek bırakacağız.
En kötüsü ne olabilir diye düşünüyordum da… Herhalde bizlerden üç, dört nesil sonrasının bu zamanları özlemle anması olacaktır. Umarım onlar bizlerin vahşet günlerini bir yerlerde okuduklarında iyi ki değişen bir şeyler olmuş derler.
Ütopik hayallerim yok gelecek için ama dilerim ki en kötü masallar kadar güzel bir dünyaya gözlerini açar yeni doğanlar…
İlgili yazılar
Kötü Adamlara Kara Sevdalı Ülke: Türkiye
Kötülüğün Sıradanlığı ve Türkiye
Bütün Despotlukların En Kötüsü Fikirlerin Kalpsiz Tiranlığı