Yollar, dünyanın dört bir tarafını sararlar. Kimi yollar belli bir yerden sonra ayrılır kimi yollar birleşir, kimi uzundur kimi kısa, kimi huzurludur kimi çetin. Ama hepsi en nihayetinde bir sonuca varır.
Bazen dört yol kesişir ki kavşak denir buna, bazen yollar paralel gider. Her yol bir yolcuya gebedir. Her yolcu da bir yaşam dolusu anıya… Anılarda ayrı dünyalara dönüşür zamanla. Dünyalar da kitaplara, efsanelere ve dinlere… O yüzden bu kadar yol vardır ya. Ne kadar insan varsa o kadar yol vardır ve bir o kadar da yolcu…
Yollar kişiye özgü ve özel
Her insan hayata gözlerini açtığında saf bir bilinçle doğar. Bu bilincin arkasındaki yüksek potansiyel bebeğin kendini tanımasıyla artar ve potansiyel olmaktan çıkıp yaşama akar. İşte tam bu noktada yaşamın kendi kuralları ortaya çıkar. Eski gelenek ve kabilelerde her kişi belli bir yaşa geldiğinde bir sınavdan geçmek zorunda kalırdı. Ya bir ava çıkar bir ayı kaplan, ya o kabilede kutsal olan neyse onu avlar, ya da ismini kazanacak başarılı bir eylemde bulunmak durumunda olurdu. Ne olursa olsun çoğu eski gelenekte bir gencin kendini keşfetmesi ve bu keşifle bir etikete sahip olması önemliydi. Çünkü bu genç bu keşifle kendi yolunu bulacak ve bu yolda adım adım ilerleyecekti.
Modern zamanda böyle bir olanak tabi ki yok. Genelde gençler için bunlar oks, öss, kpss tarzı sınavlar olsa da hayatın bunlardan daha girift yöntemleri vardır. Haliyle sistem değişince seçilen yollarda da değişimler meydana gelmiştir. Artık kimisi yolunu para, kimisi saygı, kimisi kariyer üzerine kurmaktır. Buna paralel olarak ta yolun yolcusu da adım adım ilerlemektedir amacına. Dedik ya, her yol güzeldir zor da olsa kolay da. Bunlara nazaran farklılıklar da buradan doğuyor. Her yolcu kendi yolunun doğruluğuna inanıyor. Gerçekten de her yolcunun yürüdüğü yol doğrudur. Çünkü yollar kişiye özgü ve özeldir. O yolda o kişi dışından başkaları yürüyemez. O yüzden sık sık “Senin yerinde olsaydım dayanamazdım, ya da şöyle yapmayı tercih ederdim.” gibi farklı açılardan bakıyoruz. Çünkü o yol bizim yolumuz değil. İş böyle olunca, ne kadar yol varsa, hepsi bir o kadar doğru olmasına rağmen diğer yollar onaylamıyor veya yalanlıyoruz. Yargılıyor, kınıyor, üzerine de umursamamayı, görmemeyi seçerek kendimizce aşağılıyoruz.
Newton fiziği mantığına göre bir sistem ya 1’dir ya 0.
Çağımızda bu kadar hızlı bir yükseliş aşaması olmadan önce siyah ve beyaz dışında bir realitenin varlığını düşünmüyorduk. Her ne kadar eski öğretiler “Her iş hayrına varır. En nihayetinde her şey sizin hayrınıza döner” deseler de buna inanamıyorduk. Ya siyahtır ya beyaz ortası yoktur diyerek bu bilinci daha içselleştirememiştik. Bu bilinç ta ki kuantum fiziği bize aynı anda hem siyahın hem beyazın var olduğunu kanıtlayana kadar sürdü. O zaman genel olarak eski öğretileri daha iyi anlayabildik. 1 ve 0’ın yanında hem 1 hem 0 var olabiliyormuş, bunu öğrendik. Bu da felsefi açıdan yeni bakış açıları kazandırdı. Demek ki yanlış yol yoktu. Evet, belki uzunu ya da kısası vardı ama her yol aynı yere çıkıyordu, bunu fark ettik. Haliyle herkes aynı anda tüm yollarda var olduğunu kavradı.
Bu yüzden aşağıda bahsettiğim “genellemeler” aslında hepimizin yürüdüğü yollardır. Bu yollar arasında sık sık geçiş yapıyoruz, bazen de bunların yanında kendimize yeni bir yol açıyoruz. Haliyle kesin bir yoldan bahsetmek imkânsızlaşıyor. Yine de ben aşağıda eski kültürlerin genel başlıklar altında açıkladığı yollardan bahsetmek istiyorum. Bunun sebebi bazen hangi yolda yürüdüğümüzü keşfetmek ve bunlar dışında hangi yolun bize şimdilik daha yakın olduğunu gözlemlemektir. Ama şunu tekrarlamakta fayda var, hepimiz mutlaka bu yollarda zaman içinde kısa süreliğine de olsa yürüyoruz ve hepimiz klasik tabirle “bu yollardan” geçiyoruz.