Kendimize ben kimim sorusunu sorduğumuzda içimizde bizi yanıtlayacak o kadar çok kimlik var ki. Oysa biz kendimizin sadece bir ben’den oluştuğumuzu zannederiz. Ego adını verdiğimiz bu kimlik öz değer ihtiyacındadır.
Egosal benlik, ihtiyaçlar hiyerarşisine çalışır
Egosal benliğimizin ihtiyaçları; fiziksel (karnımızın doyması, görünüşümüz ), güvenlik (yaşadığımız mekan, yaşadığımız çevre), sevgi, saygı, kendini gerçekleştirmek, katkıda bulunmak, özgüven ve öz saygıdır. Kendi içsel imajımızda Egonun boyutunu tespit etmek önemlidir. İçsel dünyamızda egomuza verdiğimiz anlam eğer gereğinden büyük ya da küçük olursa sorun yaratır. Egomuz büyüdüğünde aşağılayan davranışlara, küçüldüğünde de değersizliğe dönüşür.
Gerçekte ego bizim zihnimizde onunla ilgili yarattığımız yanılsamadan başka bir şey değildir. Kendimizi egosal benliğimizle ifade ettiğimizde dış dünyadan ayrı olarak görürüz. Dış dünyadan aldığımız tetiklerle kendi iç dünyamızı oluştururuz. Örneğin eğer güzelliğimiz bizim için önemli ise ve kendimizi güzelliğimizle var ediyorsak dış dünyadan güzelliğimizle ilgili gelecek olan bir geri bildirimle kendi özdeğerimizi belirleriz. Eğer beğenilmiyorsak özdeğerimiz zedelenir ki bunun anlamı biz değersizizdir ve egomuzu gereğinden küçük olarak algılıyor olmamızdır. Dolayısıyla ruh halimiz egomuz ile ilişkilidir.
Oysaki içeride birden fazla kimliklerimiz vardır ve her biri kendi içinde gelişim gösterir. Kendimizi ifade ederken hangi kimlikte olduğumuz önemlidir. Örneğin iş hayatımızda iş kimliğimizi kullanırız. Evli isek eş kimliğimiz devrededir. Anne ve babalarımızın yanında evlat kimliğini kullanırız. Eğer çocuğumuz varsa ebeveyn kimliği kendini gösterir. Kimlikler tek tek oluşur. Örneğin evlat kimliği doğuşta oluşur. Eş kimliği evlilikle başlar. Çalışma hayatımız başladığında iş kimliğimiz oluşur. Arkadaş kimliğimiz ilk arkadaşlığımızla başlar.
Kimliklerimiz davranışlarımızla, yeteneklerimizle, anlamlarımızla oluşur. Kimlikler oluştukları yaşta kalırlar. Erken yaşta oluşan kimlikler daha güçlüdür. Her kimliğimizin sahip olduğu kaynaklar farklıdır ve birbirlerinin kaynaklarını bilmezler. Egosal benliğimizde ise durum farklıdır o diğer kimliklerimizi bilmez ama kaynaklarını bilir.
Kimliklerden biri kaybedildiğinde içimizde boşluk oluşur. Eğer diğer kimliklerimiz yeterince güçlüyse boşluk hissedilmez. Bu durumda ego dengededir. Eğer diğer kimliklerimiz yeterince güçlü değilse bu boşluğu egosal benlik doldurur ve ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır.
Yeni birisiyle tanıştığımızda onu tek bir kimlikte değerlendirmek onu tanımamız için yeterli değildir. Doğrusu, karşımızdaki kişiyi bütün olarak kabul etmektir. Karşımızdakinin egosal (ben) kimliğini fark etmek de önemlidir. Bunu anlamak için onun algı eşiklerine dikkat etmek yeterlidir.
Kimliklerin karışmaması önemlidir. Kimlikler kendilerini farklı ortamlarda ortaya çıkarırlar. Bazen aynı zamanda farklı kimliklerimizle kendimizi ifade etmemiz gerekebilir. Çünkü her kimlikteki rollerimiz farklıdır ve birbirine karışması durumunda sorun yaratabilir. Örneğin evlat kimliğini eş kimliğinde kullanmak gibi.
İçimizdeki en önemli kimliklerimizden bir tanesi de ruhsal kimliğimizdir. Ruhsal kimliğimiz bizim hayata bakışımızı ve verdiğimiz anlamı ifade eder. Ruhsal kimlik ego benliğin ötesine geçmektir. Bütün canlılarla, evrenle bir olmaktır. Ruhsal kimliklerini kullanmaya başlayanlar ruhsal boyuta çıkmaya başladıkça yaşamı daha güzel algılamaya başlarlar.
Farkındalık, kimliklerimizi doğru yerde ve zamanda kullanmamızı sağlar. Bu sayede yaşamımızda mutlu olabilir, yaşamdan haz alabilir ve bir şeyler üreterek kendimizi ifade edebiliriz. Kendimizi tam olarak tanımak ve yaşamdaki yerimizi tam olarak algılayabilmek için içimize girebilmeli ve ego benliğimizin ötesine geçebilmeliyiz. Bu sayede cennetimizi yaratabiliriz.