Can Dündar samimi bir aydınlık savaşçısıdır

Can Dündar okura haklı olarak sorar; “Filmi eleştirmek için program yapanların, makale yazanların, söz söyleyenlerin, ‘meslek etiği gereği’ önce eleştirdikleri filmi görmeleri gerekmiyor muydu?”

Nazım Hikmet; “Bana kendimden başkasıyla konuşmak/ yasak” der; bir insanın kendi içindeki yalnızlığa sürgün edilmesi kadar ne kötü olabilir şu canım dünyamızda?

Elin kolun bağlanmışken soğuk hücrende mavi düşlerle ısınmaya çalışırken; dışarıda dostların türküsü kadar, düşmanın acımasız pusularda seni yok edememenin hırsı ile kendini yemesi…


Ve bir avuç gökyüzünün bahtiyarlığı…

Ve özgürlük şarkılarında aydınlık, gülen çocuk yüzleri düşlemek tüm karanlığın bekçilerine inat…

Radikal İslamcılar tarafından bombalanan Uğur Mumcu‘yu düşünmek kar soğuklarında…

“Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanlar…”

Etik değerlerinin içine tutuklu gazetecilerin samimiyetini sorgulamayı katanlar…
Tetikçi kalemler ile aydınlanma savaşçılarının ayrımına varamayanlar…
Bilmiyorlar, görmüyorlar, anlamıyorlar…

Serez Çarşısı duyarsızlığında elleriyle yüzünü kapatanların utancı, şafağı geciktirmekte on yıllardır…

Deve kuşları gibi başlarını kumlara saklamış, solucanların boğumlarını saymakta ve kalemleri önlerindeki beyaz kağıtları karalamaktadır.

can dündar-musta-indigoCan Dündar’ın, “Mustafa” filmi için Turgut Özakman’la (1 Eylül 1930/ 28 Eylül 2013) Milliyet Gazetesi adına yaptığı söyleşiyi okuduğumuzda; Kurtuluş Savaşı’nı ve Atatürk’ü en iyi anlatan Araştırmacı Yazar’ın bile yanılabildiğini görürüz.

11 Kasım 2008’deki o söyleşide Turgut Özakman:

‘Hayret, hayret, hayret!’
Birlikte izlemeye koyulduk.
İzledikçe gözlerine inanamadı.
“Böylesine acımasızca yerden yere vurulan, hakkında kampanyalar açılan film bu muydu?”
“Ne vardı ki bunda?”
“Hayret… hayret… hayret…” diye tepkisini gösterdi Turgut Hoca…
Bu kampanyanın nasıl açıldığına inanamadığını söyledi.
Önündeki internet mesajlarında suçlanan sahneler, filmde yoktu bile…
İzlerken sorular sordu, notlar aldı.
Eleştirileri, katılmadığı noktalar yok muydu?
Vardı; hem de pek çoktu.
Ama bunun iyi niyetli ve titiz bir çalışma olduğunu, bir “ilk film” olmasından kaynaklanan kimi beklentileri karşılayamamasının doğal sayılacağını, bazı küçük düzeltmeler yapılsa çok daha amacına uygun bir film haline gelebileceğini söyledi.
Bazı şeylerin söylenmesini “erken” ya da “zamansız” buluyordu. Bazı bilgilerin şu ortamda Atatürk’e zarar vermesinden korkuyordu. Ama film aleyhine karalama kampanyası yürütenlere, “Bu filme gitmeyin” diyenlere kesinlikle hak vermiyordu…
( Can Dündar- Turgut Özakman Söyleşisi; Milliyet Gazetesi 11 Kasım 2008)

can dündar-indigo dergi

Söyleşi sonrası Can Dündar okura haklı olarak sorar; “Filmi eleştirmek için program yapanların, makale yazanların, söz söyleyenlerin, ‘meslek etiği gereği’ önce eleştirdikleri filmi görmeleri gerekmiyor muydu?”

Meslek etiği gereği, iktidarın doğrularını desteklemek kadar, yanlışlarını eleştirmek de gazetecinin görevidir ve “Aydın” asla bir siyasetçi değildir; patron tetikçisi, ihale uzmanı ve güç odaklarının sözcüsü asla değildir.

Bugün bilmemiz gerekeni tekrar hatırlayalım: Can Dündar ve Erdem Gül, haber yaptıkları için tutuklandı!

Eleştirmek adına belden aşağı vurmalar doğru mudur?


Muhalif olmak, radikalizme kaymak mıdır? Düşman görülüyorsam, karşımdaki de benim gözümde imhası caiz düşman mıdır?

Salt muhalif olma adına, Kürt çocukları öldürülürken, Türk çocuklarını görmezden gelmek mi?

Bombalanan sokakları yazarken, AVM kültüründe sahte mutlulukların içinde huzurlu kahve saatleri mi?

Berkin Elvan ve annesi meydanlarda yuhalatılırken, çatıdan atılan diğer görüşteki insanların gerçekliğine inanmamak mı?

Gazeteler basılıp, yazarlar dövülürken; havuz medyalarında yapılan övgülere ses çıkartmamak mı?

Çözüm sürecinde iktidar lehine yazarken; çatışma döneminde aleyhine yazmamak mı?

Tüm bir halkı canlı kalkan olarak kullanan teröristin kalleşliği sorgulanırken, devletin eziyetine arkamızı dönmek mi?

IŞİD vahşetini görürken, Kürt katliamlarına sessiz kalmak mıdır samimiyet?

Can Dündar elbette eleştirilebilir, ki bu eleştiri ancak eşit koşullarda olmalıdır. Gazeteciler yaptıkları haberlerden dolayı tutuklanıp, yargılanırken, iktidarı haklı gören yazılarını öne çıkartıp, yaptığı filmi yargılayarak “Hadi canım!” demek ne kadar doğru?

O zaman sorarlar…

“İktidarı arkasına alan havuzcu yazarların tetikçiliğinden ne farkınız var ve yazdığınız, söylediğiniz tüm muhalif görüşlerde asıl samimi siz misiniz?” diye…

İlgili yazılar

Samimiyet, Can Dündar ve Mustafa Kemal

Can Dündar ve Erdem Gül Neden Tutuklandı?


Can Dündar’ı Tutuklayan İleri Demokrasi!

Mustafa Filmi ve Can Dündar