Dürüst olmak… Evet, birbirimize karşı yapılması gereken tek şey! İnsanoğlu için ilk kez bu kadar tedirgin oldum. Sinemaya gitmek yerine sokaklarda birkaç saat insanları izlerseniz, çevrenizi gözlemlerseniz, rezaletin derecesini hissedeceksiniz. Ben bu yaşta etraftaki insanlardan sıkıldım. Gerçekten yaşamamı engelliyor gibiler!
Dış bir göz ile birbirimizi takip etmek ne kadar garip değil mi? Hepimiz, gördüğümüz kişiler hakkında fikirler üretiyoruz. Bazıları ile birlikte yaşamamıza rağmen, onlara karşı ne kadar dürüst olduğumuz tartışılır. Kaçımız, selam bile vermek istemediğimiz kişiler ile muhatap olmak zorunda kalıyoruz? Ya da yüzüne gülüp, içinde o kişiyi sevmeyen kimse yok mu? Gözümüzden düşmesine rağmen, yüreğimizde sakladıklarımızda var bence. Eminim gençlik ya da yetişkinlik dönemlerimizde, sevdiğimiz birinin hatırı için, aslında iyi anlaşabileceğimiz birine sırt çevirmişizdir.
Bunun bir farklı sürümünü de hepimiz yaşamışızdır; yani yeni tanıştığımız biri için, ondan hoşnut olmayan sevdiğimiz bir arkadaşımıza da sırt çevirmişizdir. Kaçımız sokaklarda yeni birileriyle tanışmadı? Ve bu sayının yüzde kaçı sokaklarda tanıştıklarından zarar görmedi? Otobüs seyahatlerinde kaçımız istemeden yan koltukta oturanın boğucu sohbetine maruz kaldık? Eminim hepimizin kalabalık ortamlarda sevmediği kişiler oluyordur fakat kendimizce gerginlik yaşanmasın diye düşünüp, o kişinin zararlarını göz ardı ettiğimiz ve aynı ortamda bulunduğumuz da oluyordur. Bize zararı dokunmuş bile olsa hafızamızdan ismini silemediklerimiz yok mu? Ya yolda yürürken istemeden selam verdiklerimiz, ardından arkasından atıp tuttuklarımız?
En önemli nokta şu; karakterine uygun düşmeyen insanlarla samimi olmak zorunda kalan yüzde bence hayli fazla. Soruları yanıtlayınca birçoğunun cevabı “evet” ve bana hak verdiniz öyle değil mi? Çarpık diyaloglara ve dolambaçlı ilişkilere sahibiz. Entrika tutkumuz ve kendi çıkarlarımız bunun sorumluları bence. Birde kafasında bize karşı tilki besleyenler var. İşimizi bozmak, dengemizi kaybetmemize sebep olmak için. Bu işe öyle fazla zaman ayıranlar var ki, beyin okuma yeteneği olmayanlar bile, onların kafalarında kurdukları hayvanat bahçesini görebilir, tilkilerini sayabilirler. Elinde mecazi bir bıçak, sokakta dolaşan o kadar çok duygu ve düşünce katili var ki. Birçoğuna “seri katil” mertebesi hafif kalır.
Göründüğünden daha zeki ya da daha merhametli kimsenin olduğuna inanmıyor, tam tersine hepimizin göründüğümüzden daha düşük zekâ seviyelerine sahip olduğumuzu ve daha acımasız bireyler olduğumuzu düşünüyorum. İnkâr etmemek gerek, hepimiz görüntüde en üst seviye gözüküyoruz. Fakat iç dünyasında bunu vasatın üzerine kaçımız taşıyabilir bilemiyorum. Sadece cevabın “hepimiz” olmadığından eminim. Zaten gözlemlerim de beni fazlasıyla destekliyor.
Peki, ben bu kadar küçümsüyorum da ben farklı mıyım? Hayır! Ben de ilk bölümdekilerin birçoğunu yaşadım. Hatta bende bir süre tilkiler besleyip, düşünce ve duygu katilliği yaptım. Fakat bir zaman sonra sadece etrafa değil, kendime de dış bir göz ile bakabilmeyi başardım. Anlatamam size, ben dâhil hepimiz ne kadar korkunç gözüküyoruz. Her gün de bir adım daha ileri gidiyoruz. Vicdan yapıp bunları yazmıyorum. Hatta şimdi bencillik yapıp bazı teklifler bile sunacağım, bu korkunç tabloya daha fazla maruz kalmayayım ve kalmayalım diye…
Dürüst başladım dürüst devam etsin
Aslında insanlara pek değer vermem. Bu kendime bile çoğu zaman böyledir. Fakat benim felsefemin aynısına sahip birçok insan var ki; dışarıdan son derece korkunç görünüyoruz demektir. Nedir sorun anlamadım…
Kadınlar yaptıkları makyajdan ötürü, erkekler de taktıkları kravat yüzünden kötü gözükseydi, eminim çözüm çok daha kolay olabilirdi. Ancak sorun karakteristik ve büyük! Çözüm için bireysel yürütebileceğimiz ve toplu sonuç alabileceğimiz bir şey bir yol bulmak gerek. Böylece herkes olduğu yerden bir katkıda bulunmuş olur. Aslında basit gözüküyor fakat içten içe de zor bir çözüm. Çünkü olayın püf noktası “dürüst” olabilmek. Evet, yapılması gereken tek şey birbirimize karşı dürüst olmak.
Ne zaman ilk bölümdekilerin çoğunu yaşamamaya başlarız. Tilkileri öldürür, katilleri de zapt ederiz; görev büyük ölçüde tamamlanır. Tabir-i caiz ise kartları açık oynamaya gayret edelim. Aksi halde, birbirimizin yoluna ister istemez açtığımız delikler, ozonda ki deliği sollayacaktır eminim. Evet bende bir süre berbattım, mecazi katillerden oldum. Bu da belki benim şartlı tahliye dönemimdir.
Neyse ne! İnsanoğlu için ilk kez bu kadar tedirgin oldum. Sunduğum çözüm de zor değil, hatta ben bile taşın altına elimi sokmaya hazırım. Sinemada film yerine, birkaç saat sokaklarda insanları izlerseniz, çevrenizi gözlemlerseniz, rezaletin derecesini hissedeceksiniz… Ben bu yaşta etraftaki insanlardan sıkıldım. Gerçekten yaşamamı engelliyor gibiler! “Yaşamasan ne olur, bana ne ?” demeyin. İşte böyle diye diye bu hale geldik. Şunu da bilin, benim gibi düşünen birçok akranım var. Bir ile başlar, binlerce hayat kurtarırız belki de kim bilir.
Tekrar inşa edelim önce kendimizi, sonra düzeni. Bana ve diğer gençlere güzel bir gelecek yaratalım. Siz yetişkinlerde ikinci baharınızı doyasıya yaşayın. Güzel olmaz mı? Yoksa bu düzende daha fazla insan üremesin ve sıkıntı çekmesin diye ben çocuk yapmam. Yapmak isteyenlere de hiç tavsiye etmem.
Çünkü şu sıralar ne yetenek biziz, ne de yemekteyiz. Hepimiz “erozyondayız”! Hem de televizyon ekranında değil, yaşam sürdürdüğümüz yerde, dünyada! İnsanlık kavramı uçan halının üzerine binmiş, elimizden kayıp gidiyor uzaklara. Biz de uçan halı teknolojisini daha keşfetmedik diye baş edemeyiz sanıp, salıvermişiz sanki onu…
Kısacık bir yazı, ferman tadında. Artık nereye kadar ulaşır, kimler umursar bilemem. Fakat kullanmayı sevmediğim bir tabir dilimin ucunda. Söylemeden geçemeyeceğim. “Sonumuz hayır olsun”.
İlgili yazılar
İnsan ilişkilerinin kusurlu dayanağı: Menfaat
İlişkilerde Güven Sorunu ve İzdivaç Programları
Gerçeklik ve ilişkiler: Biz kendi izlerimizi süren ruhlarız!