21. yüzyıl Islahatları: Pembe Taksi

Tarih derslerinden hatırlarsınız 16. yüzyıl, 17. yüzyıl, 18. yüzyıl diyerek giden dönemin ıslahat ve reformlarını. Amaca varmadan ve sorunların kaynağına ulaşılmadan yapılan yüzeysel ıslahatlar.

İşte size bir 21. yüzyıl ıslahatı: ‘Pembe Taksi’

pembe taksi uygulaması çözüm mü

Pembe Taksi çözüm mü?

Pembe Taksi projesi, her ne kadar Sivas’ta yaşayan kadınlara korkusuzca seyahat imkanı sağlasa da, içerik olarak çözüm olmaktan çok uzak. Pembe taksi, dünya ülkeleri arasında da bir hayli yaygın bir sistemmiş ve Türkiye’de bir ilk olarak Sivas’ta karşımıza çıktı.

***


Caydırıcı önlemler alınmadığı sürece ve aileden sorumlu birimlerin evlenecek olan kişilerin bilinçlenmesi yönünde, çocukların eğitim ve gelişim süreciyle yakından ilgilenilmediği sürece ve sosyal bir hareket ve bilinç sağlanmadığı sürece bu tür ıslahatlar kadın erkek ayrımını pekiştirmekten başka bir işe yaramayacak.

Çok matah bir şeymiş gibi sağa sola butonlar yerleştirmek, alarm sistemleri takmak, taksileri pembeye kırmızıya boyamak gibi gibi işlere kalkışmak, bize mahsus olarak tarihe geçecek.

Kadın erkek ayrımını her evde her şehirde her mekanda her saatte belirginleştirmekten, vurgulamaktan ve daha çok ayrıştırmaktan başka bir sonucu da olmayacak.

Kaynaştırmak, saygıyı sevgiyi sağlamak, konfor ve koruma sağlamak yerine toplumsal ayıbımızı sadece kabul ediyor ve bu tür ayrıştırıcı önlemler alıyoruz.

Mahkemelerin yargı kararları ortada…

Göstermelik yasalarla iyi hal ve ağır tahrik kapılarını açmak, siyasi iktidar ve muhalefetin bu konular üzerinde irade göstermemesi, müfredatta bu şiddetin son bulması aile içi şiddet ve eşitlik konularına derslerde ağırlık verilememesi, toplumsal bilinci artırmak için kamusal çalışmaların verimsiz kalması gibi örneklerin artması bu döngünün hız kazanmasına katkı sağlayacak ve aşağıdaki verilere sonuç olacaktır.

Kadına yönelik şiddet: Türkiye’de 2010 ve 2015 yılları arasında 1,134 ve Özgecan Aslan’dan (11 Şubat 2015) bu yana ise 314 kadın cinayeti işlenmiş.

Yukarıda verdiğim verinin gerçek rakamların altında olduğuna emin olmakla birlikte nedenlerini de açıklayabilirim.

Nedenlerden bir tanesini, bakış açısı olarak değerlendirirsek yetkili kişilerden şöyle bir cümle ile karşılaşıyoruz:


“Kadın cinayet oranlarında bir artış olmadı, aksine bir düşüş yaşandı.”

Bu cümleyi her bir birey, hangi kanalı izliyorsa izlesin akşam ana haber bültenlerinde ‘Erkek Terörü‘ başlığı ile sündüre-sündüre çürütecek kadar karşılaşıyor.

Geçelim bir diğer nedene; kadına yönelik şiddet konusunda kurumsal bir zaafımız var! Nasıl mı? Veriye dayalı herhangi bir sosyal politika izlenmiyor olması istatistikleri güvenilir olması konusunda zorluyor. Ne ulusal ne de uluslar arası veritabanlarında yıllar içinde kaç kadının kaç cinayetin kurbanı olduğu raporlanamıyor.

Durum böyle olunca nedenlerden bir tanesi de istatistiklerin doğruluğu hakkındaki şüpheleri kuvvetlendiriyor. Hatta bir ilimizle mahkemelik olan TÜİK örneği manşetlerde.

Suça, suçluya, maktule ve mağdur olana dokunmak yerine… Bir müddet suçlu içeride tutuluyor, suç unutuluyor, maktul toprak altında yatıyor, mağdur ise korkuları ile yaşıyor son nefesini ne zaman vereceği sorusu ile …

Cevabı bilen ise yok!

İlgili yazılar

Kadın cinayetleri ve tecavüze ceza indirimi yapılmayacak

Kadınlar ve Maduniyet (1)


Kadın Cinayeti: Ölü Seçiciler


Nihal Çalışkan
1980 Nisan doğumlu. Kendini ve hayatı keşif sürecinde, hayatına giren her bir ruhta kendini buluyor. Dünün dünde kaldığını hatırlatıyor bazen kendine, bugünü, anı yaşamanın keyfini sürmek en büyük derdi. Bilinmeyen on yüz bin ihtimalli yarına umutla ve keyifle ve neşeyle ve merakla gözlerini dikmiş durumda. Bilinmeyeni öğrenmek, görünmeyeni görmek, duyulmayanı duymak çabasında. Farkındalıklarını artırıyor ve şifa ve şefkat ile bazen hırçın, bazen deli dolu, bazen sakin, bazen çocuk gibi bazen çok keyifli ve bazen de uzun uzun susarak sadece sevmeyi bilen kalbi ile yaşıyor…