Kur’an’da Reenkarnasyon İzleri (2)

Ruh göçü kavramı, kıyamet kavramını kabul eden diğer tektanrılı dinlerde olduğu gibi, İslam’da da geleneksel olarak yoktur. Buna karşılık özellikle Batıniler Kuran’da bu kavramla ilişkili gördükleri bazı “üstü kapalı” (sembolik) ifadeler olduğunu ileri sürerler. Fakat geleneksel İslam’da bu ayetlerin böyle yorumlanmasının doğru olmadığı, anlamlarının böyle olmadığı ifade edilir.

kuran kerim reenkarnasyon yeniden doğuş var mı ayetler

Kur’an’da özellikle tekrarlanan ayetler vardır. Sanıldığının aksine bunlar pekiştirilmek için değildir. Kur’an zaten kutsal bir metindir ve yazılan bir kelime bile tekrar tekrar okunacağından pekişecektir. Tekrar edilen anlatımların bazı kriptolara işaret ettiğinin fark edilmesi için bunu yapmaktadır. Bize ipuçları bırakmaktadır.

Reenkarnasyon kavramının tarihi

Reenkarnasyonla ilgili tarihi bilgilere dönüp baktığımızda, Pisagor, Platon gibi kadim felsefeciler tarafından dile getirildiğini görmekteyiz. Ancak köken itibariyle çok daha eskiye Mısır, Kelt, Maya, İnka gibi uygarlıklara kadar izi sürülebilmektedir. Ancak örneğin Mısır’da bu kavram bir süre sonra yanlış anlaşılmış ve aynı bedenle geri dönüleceğine inanıldığından bedenin bozulmamasına önem verilmiş ve mumyalama işlemi gerçekleştirilmiştir.


Müslümanlık öncesi Türk inanışında da yeniden doğuşa inanılmaktadır. Uygurlar, tekrar doğma olgusuna sansar demektedirler. Yakut Türkleri, Çukçiler ve Yukagirler de, insanın üç “can”ı olduğuna inanırlar. Ölüm olayında biri mezarda kalır, biri “gölgeler diyarı”na iner, üçüncüsü “Göğe” çıkar. İnsanın “gölge can”ı öte-alemin eşiğini bekleyen eşik bekçisine rastlar; sonra kayıkla öte yakaya geçer. Gölgeler diyarı’nda ölü, yeryüzünde sürdüğü yaşamı sürer. Ölüler, bir süre sonra, yeryüzünde tekrar doğabilirler.

Ruh göçü kavramı

Ruh göçünden bahseden en erken Taoist belgeler Han Sülalesi dönemine dayanır. Bu belgelerde “Lao Zi’nin Üç Hükümdar ve Beş İmparator Dönemi”nden itibaren farklı dönemlerde farklı kişiler olarak yaşadığı anlatılır. Taoizm’in kutsal kitaplarından Chuang Tzu’da (M.Ö.4.yy.) şöyle denir:

“Doğum başlangıç değildir, ölüm de son değildir. Var oluş sınırsız, sonsuzdur; bir başlangıç noktası olmayan süreklilik söz konusudur. Sınırı olmayan var oluş (varlık) uzaydır. Başlangıç noktası olmayan süreklilik zamandır. Doğum da vardır, ölüm de; biri dışarı doğru olan sonuçtur, diğeri içeriye doğru olan sonuçtur. Böylece, biçimini görmeksizin, ‘İlahî Olanın Kapısı’ndan bir içeri bir dışarı geçilir.” (Zhuang Zi, 23)

Grek kültüründe, Kökeni tam olarak bilinmemekteyse de birçok araştırmacı Orfe ve Pisagor’la başladığı düşüncesindedir. Sokrat vePlaton da ruh göçüne inanmışlar ve Pisagor ile Platon reenkarnasyon doktrinini çevrelerine inisiyatik eğitimle açıklamışlardır. Birçok eski kaynak Pisagor’un önceki yaşamlarını hatırlayabildiğini doğrulamaktadır.

Orfe’den ve Pisagor’dan esinlenen akımlar Roma uygarlığında her zaman mevcut olmuşlardır.

Roma uygarlığında ruh göçü kavramına inananlar özellikle maddi durumu iyi sınıflar, filozoflar ve sanatçılardan oluşuyordu. Virgilius ünlü “Aeneide” eserinde ruh göçüne birçok yerde göndermelerde bulunur.

Ruh göçü doktrini kıyamet inanışına sahip geleneksel Musevilikte bulunmamakla birlikte, popüler Musevi inanışlarında ruh göçü kavramına ilişkin bazı unsurların yer aldığı görülmektedir. Örneğin birçok Yahudi; adem’in önce Nuh, sonra İbrahim, sonra Musa olduğuna inanır. Ayrıca vaktiyle inisiyatik bir örgütlenme içinde olmuş Essenileradlı Yahudi topluluğunun ruh göçünü kabul ettiği bilinmektedir.

Öte yandan Yahudilerin mistik ve ezoterik tradisyonu olan Kabala’da ruh göçü kavramının bulunduğu görülür. Ruh göçüne özellikle Sha’ar Ha’Gilgulim‘de değinilmektedir. İbranicede bu kavram ruhların devreleri anlamında kullanılan Gilgulei Ha Neshamot terimiyle ifade edilir. Eserde ruhların tekamül için çeşitli enkarnasyonlardan (doğumlardan, yaşamlardan) geçmesi gerektiği kavramı işlenir.

Hristiyanlıkta 19.yy.da doğmuş birçok akım ruh göçü inanışını benimsemiş durumdadır.

Bunlar arasında spiritüalistler, okültizmdenesinlenen teozofi, antropozofi gibi akımlar sayılabilir. Özellikle teozoflar ve New Age Hristiyanları geçmişteki birçok din ve inanışta ruh göçü kavramının yer almış olduğunu ileri sürerler. Onlara göre, ilkHristiyanlar reenkarnasyona inanmaktaydı, fakat yanlış çeviriler ve önyargılar bu inanışın yer aldığı metinlerin kaybolmasına veya tahrif edilmesine neden olmuştur.

Nitekim II. İstanbul Konsilinde bu inanış politik nedenlerle sansürlenmiş ve « heretik »  olarak ilan edilmiştir. Politik nedenler arasında, Doğu Roma İmparatorluğu ile Batı Roma İmparatorluğu arasındaki iktidar çatışması, ilk yüzyıllardaki farklı kiliseler ve patrikler arasındaki güç çatışması ve özellikle Hristiyanlık öğretisinin henüz hararetli münakaşalar yaşadığı dönemdeki origencilik, monofizizm, nasturilik, ortodoksluk vs. farklı teolojikgörüşler arasındaki çatışmalar sayılabilir.

İlk Hristiyanların ruh göçüne inandığını ileri süren teozoflar ve Batılı spiritüalistlerİncil’lerdeki bazı pasajları da iddialarına örnek olarak gösterirler. “Kilise Babaları”nın çoğu ruh göçü inanışını mahkum etmişlerse de, bu inanışa ait birçok imalı söz halen kayıtlarda bulunmaktadır. Örneğin Kilise Babaları’nın en etkilisi sayılan Augustinus İtiraflar’ında şöyle der:

Söyle bana Tanrım, söyle bana çocukluğum daha önce yaşamış olduğum, önceki ölümümle ayrılmış olduğum bir neslin devamı mıdır? (…) Bu yaşamdan önce neredeydim ey Tanrım, başka bir bedende mi?


Augustinus Contra Academicos diyaloglarında ise şöyle der:

Tüm felsefenin en saf ve en aydınlığı olan Platon’un mesajı sonunda hatanın gölgesini dağıttı ve şimdi özellikle Plotin’de parlıyor. Belki de üstadına benzeyen Platoncu Plotin onunla vaktiyle aynı dönemde yaşamıştır ve hatta belki de Platon Plotin olarak yeniden doğmuştur.

Ruh göçünü kabul eden akımlardan biri de Gnostisizm’dir. Gnostikler, özellikle Ürdün, Anadolu ve Mısır’da yaşamışlardır. Gnostik öğretiler çeşitli olmakla birlikte ortak hareket noktalarının şu ilkelerde toplandığı söylenebilir:

  • Hakikatlere ulaşabilmede dinler yetersizdir.
  • Hakiki bilgiler, yani hakikate ait ya da hakikate yakın bilgiler ancak ruhsal ve psişik gelişim yoluyla edinilebilir.
  • Ruh ölümsüzdür. Ruh dünya yaşamında bir tür hapishane yaşamı geçirmektedir.
  • Gerçek olan, fiziksel dünya yaşamı değil, ruhsal yaşamdır.
  • Dünya dualite ilkesinin geçerli olduğu bir gelişim ortamıdır.
  • Ruhsal gelişim yolunda en önemli bilgi kaynaklarından biri, ruhsal alemden ruhsal irtibatlarla alınabilecek yüksek bilgiler içeren tebliğlerdir ki, bunlar ruhsal bakımdan seçkin insanlara verilir.

Ruh göçü İslam’da kavramı var mıdır?

Kıyamet kavramını kabul eden diğer tektanrılı dinlerde olduğu gibi, İslam’da da geleneksel olarak ruh göçü kavramı yoktur. Buna karşılık özellikle Batıniler Kuran’da bu kavramla ilişkili gördükleri bazı « üstü kapalı » (sembolik) ifadeler olduğunu ileri sürerler. Fakat geleneksel İslam’da bu ayetlerin böyle yorumlanmasının doğru olmadığı, anlamlarının böyle olmadığı ifade edilir.

İslam’ın ezoterik öğretisi Sufizm’de reenkarnasyonu kabul eden metinler bulunmaktadır. Örneğin İranlı büyük sufi üstadı Bahram Elahi, « Kemal Yolu » eserinde kişinin ruhsal tekamül yolundaki kurtuluşa ermesi için yaklaşık 50.000 yıl boyunca çeşitli bedenlerde reenkarne olması gerektiğini açıklamaktadır. Fakat kitaptaki ifadeleri başka şekillerde de yorumlanabilir. Mevlana Celaleddin Rumi’nin ve Yunus Emre’nin şu sözlerinde de reenkarnasyonun ima edildiği ileri sürülmektedir:

Ben de cansız varlıkken öldüm, yetişip gelişen bitki oldum; bitkiyken öldüm, hayvan biçiminde tezahür ettim. Hayvanlıktan geçip öldüm, insan oldum; öyleyse ölmekten korkmak niye? Hiç daha kötüye dönüştüğüm, alçaldığım görüldü mü? (Mevlana Celaleddin Rumi)

Ete kemiğe büründüm, Yunus olarak göründüm (…) Her dem yeni doğarız, bizden kim usanası. (Yunus Emre)

Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz. (Hz. Muhammed)

Öte yandan Şii mezheplerin birçoğunda gnostisizmin etkileri görülmektedir ki, bunlardan bazıları ruh göçüne inanmaktadır. ÖrneğinDürzîlikte bu inanış mevcuttur. Bununla birlikte geleneksel İslam, bu öğretiyi İslamiyet kapsamında görmez.

Yazı dizisinin devamı:

Kur’an’da Reenkarnasyon İzleri (1)

Kur’an’da Reenkarnasyon İzleri (2) – Bu bölümdesiniz

Kur’an’da Reenkarnasyon İzleri (3)


Kuran’da Reenkarnasyon İzleri (4)