Atatürk’ün Müslüman, Eleni’nin Hristiyan olması… Dini ve sosyal kısıtlamalar dolayısıyla erken bitmesine mahkum olan büyük aşk… Mustafa Kemal ile Eleni’nin aşkını, birçok kişi Balkanların Romeo ve Juliet’i olarak değerlendiriyor…
1896 yılında Genç Harbiyeli Mustafa Kemal, askeri lisede okumak için Selanik’ten Manastır’a gelir.
Henüz 15 yaşında. Üç yıl okuduğuna göre. Aşkı yaşadığı dönem 15-18 yaş arası.
Anlatılanlara göre aşkları, Eleni ile göz göze gelmeleriyle başlar. Mustafa Kemal, güzel Eleni’yi balkonlarında otururken fark eder. Mustafa Kemal her gün evlerinin önünden geçermiş, Eleni de hep balkonda bizim delikanlıyı beklermiş.
Mustafa Kemal ve Eleni arasında güçlü bir aşk doğar. Biraz da yasaklı bir aşk…
Manastırlı güzel Eleni Karinte ve genç Mustafa Kemal birbirlerine aşık olmalarına rağmen kavuşazlar.
Eleni, Mustafa Kemal ile kaçmaya çalışırken babası yakalar ve Eleni’yi eve kapatarak zorla başka bir adamla evlendirmek ister. Bu aşkın doğruluğunu, ne Eleni’nin babası ne de Mustafa Kemal’in annesi onaylar…
Hikaye üzerine kuru söylenti çoktur… Gerçek ise Manastır’daki o tarihi evin balkonundaki Eleni’nin aşkının hala yaşıyor olması…
İşte Eleni Karinte’nin Mustafa Kemal’e yazdığı o mektup
Kemal Atatürk’e,
Bir zamanlar bir yerde…
Çok seneler geçti, ben hâlâ her gün senden haber bekliyorum.
Herhangi bir zamanda mektubumu alırsan, beni hatırla.
Kâğıttaki gözyaşlarımı göreceksin.
Yıllar geçiyor. Buralarda seninle ilgili çok şeyler konuşuluyor.
Bir şeyler oluyor.
Bu satırları okurken başka kadını seviyorsan, mektubumu yırt ve ona sor:
‘Manastırlı Eleni Karinte adında birinin, bir günlük tanıdığı ve âşık olduğu adama bütün ömrünü harcamış olduğuna inanıyor mu?’
Benim seni sevdiğim kadar, o kadını o kadar çok seviyorsan, kendisine hiçbir şey söyleme.
Senin kadar mutlu olmasını diliyorum.
Fakat balkondaki kızı hatırlıyorsan ve başkasını sevmiyorsan, seni beklediğimi ve ömrüm boyunca bekleyeceğimi bilmeni istiyorum.
Döneceğini, beni unutmayacağını biliyorum…
Babam vefat etti.
Beni senden ayırdığından tam bir yıl geçti, beni eve kapattı ve bir ay çıkmama izin vermedi.
Ağlıyordum. Biliyordum, tüm kilitleri ve hapisleri boşunaydı.
Beni evlendirecek adamı sadece bir kez gördüm ve kendisi bana onu sevebileceğimi söyledi.
Ben kendisine, ‘Hayır, ben sadece ilk aşkımı seviyorum’ dedim.
Bir daha da görmedim.
Babam beni hiçbir zaman affetmedi, ben de kendisini.
Ölmeden birkaç gün önce yanına çağırdığında, ‘Eleni, biliyorum yanlış yaptım, hiçbir zaman iyi bir baba olamadım’ dedi.
‘Affetmeni istemiyorum, sen de isteme benden, Allah ikimizi affetsin. Senin için en iyisini isterken en kötüsünü yaptım’ dedi.
Babam kötü bir adam değildi.
O zamanlardaki gibi artık genç ve güzel değilim.
Bütün hayatım bir gün içinde.
Ebediyen seni seven ve seni bekleyen Eleni Karinte’n…”
***
Bu güzel ülkemde her şey kötü gidebilir. En karanlık günleri yaşıyor olabilirsiniz. Umutsuzluğa boğulduğunuz durumlar olabilir. Acı çektiğiniz anlar, mücadele ile boğuştuğunuz vakitler, direniş gösterdiğiniz zamanlar olabilir. Ama bilinmesi gereken bir şey vardır ki; sevdiğiniz kadını kaybederseniz işte o zaman hayatınız boyunca hiçbir şey geri gelmez. Aşkınızın yasaklı olmasına hiç bir şekilde izin vermeyin…
Kaybedecek vaktiniz yok…
Bugün 14 Şubat…
Gidin sevdiğiniz kadının elini tutun…