Kürt halkı belki zaman zaman sosyal yaşam içerisinde bekledikleri ile karşılaşmamış ya da beklediklerini karşılayamamış olabilir; ancak devlet tarafından yapılanları göz ardı etmemek de gerekir. Türkiye’nin yıllardır süregelen bir olgusu… Kürt realitasinin var olduğu Türkiye’de “Türkiye partisi olacağız!” söyleminde bulunan HDP’nin politik hareketi, siyasi arenada kimliğini muhafaza ederken ne olmalı, nasıl olmalıdır?
Türkiye’deki HDP ve Kürt realitesi
Türkiye’nin derin tarihine inildiğinde karşımızda bir Kürt olgusunun var olduğunu görebiliriz…
Son yüzyıla bakıldığında Türkiye’de Kürt kavramının bazı zihinlerde “dışlanmış”, “ötekileştirmiş”, “yok sayılmış” nitelendirmeleri barındırdığını görmek mümkün olmaktadır…
Tarihte yaşanmış Türkiye’deki bazı acılar gerek ulusal gerekse uluslararası diplomatik mecrada yankı bulmuş ve bu olayların kaşınmasına neden olmuştur diyebiliriz…
Bilindiği üzere ölü doğmuş olan bir anlaşma olan Sevr ile Kürt halkının bir kısmında yıllardır süregelen bir düşünce vardır… Nedir bu düşünce? Bu düşünce bağımsız bir Kürdistan devleti…
Bu düşünce Büyük Önderin yapmış olduğu “Türk” tanımlamasına taban tabana zıt siyasi bir söylemdir. Zaten bir kısım Kürt milliyetçisinin Mustafa Kemal‘i kabul etmemesi de bu yüzdendir… Aslında geçmişe bakıldığında her uç gruplar Mustafa Kemal’i kabul etmekte zorlanıyorlar, hatta kabul etmiyorlar…
“Dinci” zihniyetteki insanlar da Kürt Milliyetçiliği yapan insanlar da Atatürk’ü yok saymaya çalışıyorlar; ki Mustafa Kemal bu zıt kutupları ortak bir kimlikte buluşturmaya çalışmış olsa da…
Kimine göre Kürtler, yıllardır eziliyor, ötekileştiriliyor belki de yok sayılıyor; fakat diğer taraftan bakıldığında şöyle sorular soruluyor: “Kürtler neden ötekileştirilsin? Yok sayılsa Kürtler siyasette nasıl yer alabilir? Nasıl devletin üst kademelerinde kendine yer bulur?”
Tüm bunlar, baktığınız zaman bulunduğunuz tarafla ilgili; belki de bir “taraf”tan bakmak yerine “bir” yerden bakılabilse toplumdaki yumuşama, bütünleşme çok daha hızlı olacaktır…
Evet, Kürt halkı belki zaman zaman sosyal yaşam içerisinde bekledikleri ile karşılaşmamış ya da beklediklerini karşılayamamış olabilir; ancak devlet tarafından yapılanları göz ardı etmemek de gerekir…
Kürt halkına yönelik adımların geliştiği dönem Turgut Özal ile kuvvet kazanmış, onunla daha biçimlenmiştir ki zaten SHP’nin 1989 yılındaki Kürt raporu bazı adımların yıllar önce atıldığını ifade ediyor…
Bir toplum içinde herhangi bir etnik grubu, dini grupları ve bu grupların taleplerini yok sayamaz ve görmezlikten gelemezsiniz. Aksi bir manevra ise devletin demokratik, hukuk yapısıyla çelişkileri kendi içinde barındıracaktır.
Bu yüzden son 15 yıla bakıldığında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kürt halkına yönelik attığı demokratik adımlar bazı gelişmelerin daha da hızlandığını göstermiştir.
Bugünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde Kürt politikasına yönelik atılan adımlar Türkiye’deki Kürt dinamizmine katkı sağlamıştır. Bu politika kapsamında demokratik çözüm önerileri Kürt halkının sosyal yaşamına cevap olabilecek adımlardı diyebiliriz…
Evet, AKP’nin bu adımı Kürt politikasında bir başarıdır; ancak sistematik gidiş yolundaki politika hataları da olmadı değil…
Şu unutulmamalıdır ki karşımızda hücrelerimize nüfuz etmiş bir “Kürt sorunu” var ki bugün maalesef şehitlerimiz olmaktadır. Devlet olarak bunu bilerek hareket edip Kürt halkının sesi olabilecek siyasi iradesi olan HDP’ye mecliste olanak vermelidir. 4 milyon küsur oy almış bir partiyi yok saymak akıl dışı olacaktır.
Türkiye’nin, Kürt realitesinin varlığını devlet olarak benimsemiş olması, atılacak adımlarda çözümü hızlandıracaktır; ancak şunu da unutmamak gerekiyor ki devletin karşısına mevzi edinip devletle çatışma halinde olmak da kabul edilebilir bir durum değil!
HDP, almış olduğu oya sahip çıkarak kati suretle PKK ile olan yakınlaşmasını kesip siyaset arenasında siyaset üretmelidir. Silahlı güç oluşturup veya bu güce destek vererek çözüme ulaşılabileceği düşüncesini de ortadan kaldırmalıdır.
Ülkenin başındaki siyasi aktörleri veya bu aktörlerin parti politikaları bir kesim tarafından benimsenmemiş olabilir; ancak halkın siyasi iradesine de saygı duyulmalıdır. Hangi terör örgütü olursa olsun (PKK, DHKP-C, MLKP vb.) devletin silahlı gücüne tecavüzde bulunamaz…
Bu çerçevede halkın oyunu alıp meclise giren HDP; PKK veya bunun sınır dışı uzantıları olan PYD, YPG gibi örgütler ile arasına duvar örmelidir. PKK gibi bir örgütün terör eylemelerinde beslenmemelidir! Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne kurşun sıkan tüm terör örgütlerinin karşısında olmalıdır, olmalıdır ki “Türkiye partisi olacağım!” ifadesini kanıtlasın…
HDP, Türkiye’nin bir partisi olduğunu kabullenip veya kabul edip Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne hizmet etmelidir. Aksi politikaları, daha önceki Kürt partilerinden farksız olmadığı sonucunu ortaya çıkaracaktır.
Türk – Kürt halkının kendi aralarında kız alıp vermiş bir toplumda artık kanlar akmasından ziyade birbiriyle iç içe olmuş, içselleşmiş ve Mustafa Kemal Atatürk’ün önemle vurguladığı bir Türk toplumuna ihtiyaç vardır…
İlgili yazılar
Türk Kürt Kardeştir Sloganı ve Türkler