Orman ve su varlıkları için harekete geçme çağrısı

TEMA Vakfı gönüllüleri, 21 Mart Dünya Ormancılık Günü ve Orman Haftası ile 22 Mart Dünya Su Günü’nü Türkiye’nin çeşitli noktalarında gerçekleştirdikleri etkinliklerle kutlayacak.

tema vakfı Orman ve su varlıkları için harekete geçme çağrısı türkiye karadeniz ormanları
Fotoğraf: Karadeniz Ormanları

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 2016 Dünya Su Günü’nün teması “Su ve İstihdam”, Dünya Ormancılık Günü’nün teması ise “Ormanlar ve Su” olarak belirlendi. TEMA Vakfı gönüllüleri bu kapsamda “Su Zinciri Farkındalık Yürüyüşleri”, tanıtım ve bilgilendirme stantları ile eğitim etkinlikleri düzenliyor. Farklı şehirlerde gerçekleştirilen etkinliklerde gönüllüler, yaşamın temel kaynağı su ile orman ekosistemlerinin arasındaki etkileşimin önemine dikkat çekiyor.

Dünya Su Günü ve Dünya Ormancılık Günü kapsamında bilgiler veren TEMA Vakfı Genel Müdürü Doç. Dr. Barış Karapınar, bugün dünyada çalışan nüfusun neredeyse yarısını oluşturan 1.5 milyar insanın su ile ilgili ya da tamamen suya bağımlı sektörlerde çalıştığının altını çizdi. Karapınar, BM’nin 2016 yılı teması su ve istihdamla suyun miktarı ve kalitesinin çalışan bireyleri, toplumları ve ekonomileri nasıl etkilediğine dikkat çektiğini ifade etti.


Toplam su tüketimi yüzde 40 artacak

2050 yılında dünya nüfusunun 9 milyarı geçeceğini vurgulayan TEMA Vakfı Genel Müdürü: “2025’ten itibaren 1.8 milyardan fazla insanın su kıtlığına maruz kalacağı tahmin ediliyor. Hala dünyada su tüketiminin %71’i, Türkiye’de ise %73’ü tarım sektöründe gerçekleşiyor. 2050 yılına kadar Fırat-Dicle Havzası’nda %10, Akdeniz Bölgesi Havzaları’nda %37, Konya Havzası’nda ise %70 oranında azalma olabileceği ön görülüyor. 1995 yılında dünyada 253 milyon hektar alanda, 2010 yılında ise 290 milyon hektar alanda sulamalı tarım yapıldı. 2025 yılında sulamalı tarım yapılan alanın 30 milyon hektara ulaşması bekleniyor. Artan sulamalı tarımla birlikte 2050 yılına kadar tarımın ihtiyacı olan su miktarı yüzde 19 oranında artacaktır” dedi.

İklim değişikliği nedeniyle Türkiye’yi kuraklıklar ve su kıtlığı bekliyor

Karapınar, iklim değişikliği nedeniyle Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgede ortalama yağışların azaldığının ve kuraklıkların sıklığının ve yoğunluğunun arttığının altını çizdi. “Türkiye’nin iklim değişikliğinin su varlıkları etkisine kırılganlığı çok yüksek. Hem tarım, gıda, hayvancılık alanlarında hem de şehirlerimizdeki su kıtlığı riski giderek artıyor. Bu alanda iklim değişikliği etkilerine uyum çalışmalarının acil bir şekilde önceliklendirilmesi gerekiyor” dedi.

türkiye çölleşme kuraklık artıyor

Türkiye’deki su varlıkları tehdit altında

Karapınar, TEMA Vakfı’nın bu yılki Dünya Su Günü’ne özel olarak hazırladığı ‘Türkiye Su Varlıklarına Yönelik Tehditler Haritası’ndan da bahsederek şunları söyledi: “Bu sene il temsilcilerimiz ile kısa sürede çok önemli bir çalışma gerçekleştirdik. Türkiye’de kirlenme ve kuruma tehdidi altındaki su varlıklarımızı tespit etmeye çalıştık. Şu ana kadar 33 ilden 59 ayrı su varlığına dair tehdit bize bildirildi. Bu tehditlerin 35’i su varlığının niteliğine yönelik; 22 adet akarsu kirlenmesi, 12 adet göl kirlenmesi ve 1 adet biyoçeşitlilikte azalma gibi konuları kapsıyor. Su varlığının miktarına yönelik tehditlerden oluşan 20 adedi ise 16 adet göl kuruması, 2 adet akarsu kuruması ve 2 adet yer altı sularının tükenmesi gibi sorunları içeriyor. Su varlığına erişime engel olacak 4 tehditten 2’si barajlar ve HES’lere ilişkin, diğer 2’si ise sağlıklı içme suyuna erişime dair problemi konu alıyor.

Su varlıklarına yönelik tehditleri haritalandırmaya devam edeceklerini aktaran Karapınar “Tabi ki Türkiye’de yok olma ve kirlenme tehdidi altında olan çok sayıda başka su varlığı da bulunuyor. Bu çalışma sadece küçük bir kısmını belgeliyor. Biz bu çalışmayı temsilcilerimizin ve gönüllülerimizin katkıları ile geliştirmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.


Her geçen saniyede bir futbol sahası kadar orman yok oluyor

TEMA Vakfı Genel Müdürü Karapınar, dünyanın 1990-2015 yılları arasında toplam ormanlık alanının %3’ünü kaybettiğini, son beş yılda da yıllık 5.8 milyon hektar doğal orman alanının yok olduğunu, orman tahribatının en fazla tropik ve yarı tropik bölgelerde düşük gelirli ülkelerde gerçekleştiğini aktardı. Karapınar, “Bu durum her geçen saniyede bir futbol sahası büyüklüğünde ormanın yok olması anlamına geliyor. Ormanlar sadece bir ağaç topluluğu değil, içerisinde çok sayıda canlının beraber yaşadığı, çevre koşullarıyla canlılar arasında etkileşimin bulunduğu bir ekosistem. Ormanları korumak ağaçlarla birlikte ormanda yaşayan binlerce canlı türünün yaşam alanlarına ve yaşamlarına sahip çıkmak anlamına geliyor. Türkiye’de ise 21.5 milyon hektar orman alanının yüzde 48’i erozyona maruz kalıyor” dedi.

hes karadeniz orman su kıtlığı kuraklık çölleşme

Ormanlar akarsu rejimlerini dengeliyor, su kalitesini artırıyor

Orman varlıklarının önemine vurgu yapan Karapınar, “Dünyadaki temiz suyun % 75’i ormanların beslediği havzalardan geliyor. Ormanlar insan sağlığı ve refahı için önemli ekolojik hizmetler sunuyor. Dünyada 1.6 milyar insan orman alanları sayesinde yaşamını sürdürüyor. Ormanlar dünya genelinde insanların geçim şartlarının iyileştirilmesi ve beslenmeleri gibi konularda önemli rol oynuyor. Kuraklık, yangınlar, ormansızlaşma gibi iklim değişikliğinin olumsuz etkileri, orman ekosistemlerinin işleyişini değiştirerek, sosyal ve ekonomik değişikliklere de sebep oluyor” diyerek sözlerini sürdürdü.

Su ve orman varlıkları korunmalı ve geliştirilmeli

“TEMA Vakfı olarak doğanın bir parçası olan insanın, su ve orman varlıklarını önce koruması ve ardından geliştirme konusunda çalışması gerektiğini vurguluyoruz” diyen Karapınar, “Türkiye’de suya dair 40’ı aşkın yasal düzenleme bulunuyor. Su varlığımızın sürdürülebilirliğini sağlamak için bir Su Yasası’na ihtiyaç olduğu açıkça görülüyor. Türkiye’de üstün ekosistem yararını koruyacak nitelikteki bir Su Yasası çıkarılmasının önemine bir kez daha dikkat çekiyoruz. Öte yandan orman alanları için de gereken hassasiyetin gösterilmesi, doğa haklarının gözetilmesini istiyoruz” dedi.

İlgili yazılar

Türkiye kuruyor: 900 yılın en kötü kuraklık dönemi


TEMA’dan önemli Artvin Cerattepe açıklaması


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.