Motor tutkusu: Dört teker beden, iki teker ruh taşır

Motor sürmek… Motosiklet, bir vasıta değil yaşam tarzıdır. Felsefesini kavramamışsan anca varmak için binersin. Yook… Amaç yolda olmaksa eğer, varmayı ötelersin.

Motor sürmek... Felsefesini kavramamışsan anca varmak için binersin. Yook… Amaç yolda olmaksa eğer, varmayı ötelersin...

Ve… Bir gün kendini yoldan geçen motorlara bakarken bulursun, hayat felsefen değişir.

Zira, motor sürmek;

Dengedir… Denge için hareket gerekir. Ama asla geri değil, hep ileri. Demir kafes sürücüleri arasında karşılaştığın geri kafalılığa motorcular arasında pek tanık olmazsın. Nedeni budur işte.


Mütevaziliktir… Durduk yerde ayakların yerden kesilirse yatırırsın motoru.

Kendini tanımaktır… Rauf Gerz, tecrübe için “limitlerini bilmektir” der. Herkesin limiti kendinedir. Kimse kimsenin limitine karışmaz.

Mental spordur…. Bir tür zihin egzersizidir. Federasyonu bile vardır. Arabanın tam tersidir. Arabada ayaklarınla yaptıklarını motorda ellerinle yaparsın.

Gaz ve fren arabada sağ ayaktayken motorda sağ eldedir. Debriyaj arabada sol ayaktayken motorda sol ele geçer. Arabada sağ elle değiştirdiğin vitesi motorda sol ayakla değiştirirsin. Yanlışlıkla sağ ayağını basarsan, arka freni sıkar, kaydırırsın motoru. Bedeli ağır olur.

Bilinçtir… Demirden kafesin içindeyken yapacağın tampon tampona kazaların motordaki en hafif karşılığı bacak kırığıdır. Bunu bilir temkini bir an olsun elden bırakmazsın.

Kuralcılıktır… Viraja nasıl girileceğiyle nasıl çıkılacağının kuralları bellidir. Kuralları uygulamazsan zift gibi yapışırsın asfalta.

Paylaşmaktır… Çift kişiliktir. Bir üçüncü kişiye yer yoktur motorda.

Uyumdur… Artçınla uyum gerektirir. Demir kafes içinde yan koltukta ruj sürmeye benzemez motorun sepetinde oturmak. Viraja girerken sürücüyle yatman, çıkarken de doğrulman gerekir.

Disiplindir… Başıbozukluk yoktur. Grup sürüşlerinde kimse başını alıp gitmez, kimse kimseyi sollamaz. Lidere itaat vardır.

O an orada olmaktır… Gevşemeye izin vermemektir. Motor kazalarının %70’inin ilk ve son 2 km’de meydana geldiğini bilmek, tedbiri bir an olsun elden bırakmamaktır.

Dört teker beden iki teker ruh taşır

Doğayı sevmektir… Demir kafesin içinde klimayı açıp tek bir menekşe kokusu bile duymadan yolda gitmeye benzemez motor sürmek. Yol boyu egzoz da koklarsın, çam da.  O yüzden yeşilcidir motorcular.

Kıymet bilmektir… Önemsemediğin şeylerin gerçekte ne kadar önemli ve lüks olduğunun farkına varmaktır.

Olgunluktur… Demir kafes sürücülerinin yol verme nedeniyle ettiği kavgalara motorcular arasında tanık olmazsın.

Dayanıklılıktır… 40 derece sıcakta korumalı kıyafetleri giyip boğaz trafiğinde adım adım ilerlemektir.


Sabırdır… Sonu gelmez virajlarda motoru bir sağa bir sola yatırmaktan usanmamaktır.

Estetiktir… Bandananı montuna, montunu kaskına uydurmaktır. Zevksizliğe tanık olmazsın.

Milliyetçiliktir… Ulusal bayramlarda kortej oluşturmak, selende koca koca Türk bayraklarını dalgalandırmaktır. Ata’yı anmadan tek bir 10 Kasım bile geçirmemektir.

Keyiftir… İçmeyen, alkol ile motorun yan yana gelmeyeceğini bildiği için içmez. Yoksa motor sürmeyeceksen, rakı şişesinde balık olmaktır.

Kolaycılığa kaçmamaktır… Demir kafese çakar taktırıp emniyet şeridini ihlal eden namert olacağına, babalar gibi motoruna binip emniyet şeridini sonuna kadar hak etmektir.

Geleceği görmektir… Viyadüklerdeki tünellerin sakinliğine aldanmamak, tünel çıkışında karşılaşacağın rüzgara hazırlıklı olmaktır.

Sorumluluk almaktır… Yağan yağmurdan bile kendinin sorumlu olduğunu bilmektir.

Boş konuşmamaktır… Hız göstergesine bakıp “Abi bu kaç yapıyo?” diyene burun kıvırıp başını çevirmektir.

Peşin hükümlü olmamaktır… Dövmeli, zincirli, bandanalı adam, şirket CEO’su çıktığında şaşırmamaktır.

Nezakettir… Sana yol veren demir kafes sürücüsünü selamlamaktır.

Dostluktur… Uzun yolda karşılaştığın iki tekerleri kornayla selamlamaktır.

Sevgidir… Sevdiklerinin kıymetini bilmektir. Onları bir daha hiç göremeyecekmiş gibi yaşamak, bir daha hiç elini tutamayacakmış gibi bırakmamaktır.

Anı yaşamaktır… Zamanı unutmaktır… “Carpe diem”dir.

Özetle hayat, Neyzen Tevfik’in dediği gibi üç buçukla dört arasındadır. Ya üç buçuk atarsın ya da dört dörtlük yaşarsın.


Hayatı dört dörtlük yaşayanların yolu ve farı her daim açık olsun.

Araba kullanma becerisi: Kadınlar vs erkekler


Taner Erim
1966 yılında İstanbul'da doğan yazar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Hava Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde hekim olarak görev yaptıktan sonra 2010 yılında emekli olmuştur. Halen özel sektörde kulak burun boğaz uzmanı ve bir yüksek öğretim kurumunda öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan yazarın ilgi alanları siyasi tarih, sinema ve motosiklettir.