Yüksek beklentilerini satan bilge

Mutluysan ummadığın için mutlusun, beklemediğin için ağzın kulaklarında. Belki de huzura kavuşmak için ummayı bırakmalı, bir bilgenin söylediği gibi yaşamalısın, “düşük beklenti, egonun terbiyesidir.”

beklenti

Beklenti ile tatminin ters orantılı olması, en garip tezatlardan biridir. “Hiç ummadığım bir anda karşıma çıktı” diye şaşırıyorsun ya bazen, şaşılacak bir durum yok aslında, zaten umsaydın karşına çıkmayacaktı. Çıksaydı bile hayal gücünü fazla çalıştırdığın için fark etmeyecektin, yanından öylece geçip gidecekti. Kısacası şu an ummadığın için mutlusun, beklemediğin için ağzın kulaklarında. Belki de huzura kavuşmak için ummayı bırakmalı, bir bilgenin söylediği gibi yaşamalısın, “düşük beklenti, egonun terbiyesidir.”

Bazen Tanrının varlığını böyle gösterdiğini düşünüyorum.

Umutsuzluğa düştüğünde seni neşeye boğuyor. Bazen de aksine, heyecanla beklediğin haberler katiyen gelmiyor. Bu duruma alıştım. Madem sistemi eleştirmek günah, o halde sözleşme koşullarını kabul ediyorum Tanrım. An itibariyle beklentimi deniz seviyesine çekiyorum. Bir iş teklifi aldığımda maaşın asgari ücret olacağını varsayacağım. Yabancı numara arıyorsa muhtemelen dolandırıcıdır, uzak bir akraba arıyorsa birileri ölmüştür, o özel kadın beni sevdiğini söylüyorsa kafası karışıktır, tuttuğum takım maçı önde götürüyorsa uzatmalarda yenilecektir, tüm gözler üzerimdeyse fermuarım açık kalmıştır. Her an en kötüye hazırlanacağım ve senden ödül mahiyetinde sözleşmemizi gözden geçirmeni, bana küçük sürprizler yapmanı bekleyeceğim. Amin.


Tespitlerimin sıra dışı olmadığının farkındayım.

Lakin, hayatın kurgulanmış olan bu tezatlığını daha yeni kavradım. Bir akşam eve dönüş yolunda markete uğramıştım. Donmuş gıda ve abur cuburla sepetimi doldururken, höşmerim adında bir tatlı gördüm. Peynir tatlısıymış, merak edip aldım. O gece inanılmazdı. Böyle muhteşem bir lezzet tatmamıştım. Sarımtırak rengi ve irmiğin peynirle birleşen o kekremsi tadı dimağıma mıh gibi kazınmıştı. Ertesi gün uyanır uyanmaz markete koştum ama höşmerim tükenmişti. Tam bir hafta gelmesini bekledim. Beklentim öyle yükselmişti ki rüyalarımda höşmerim görüyordum. Kalan ömrümü höşmerim yiyerek geçirecek, hatta işverenimden maaşımı höşmerim olarak ödemesini isteyecektim.

beklentiNihayet markete höşmerim geldi ve hayal kırıklığına uğradım. Hayalimdeki gibi değildi, çünkü önce beklentimin sıfıra inmesi gerekiyordu. Ve bu, ön yargılarım yüzünden artık mümkün değildi.

Okulun ilk gününün, ilk iş yerinin, ilk arkadaşın, ilk aşkın, ilk sevişmenin ve hayatımızda altın bir yaprak gibi duran tüm ilklerin unutulmaz olmasının nedeni buydu.


Çoğu zaman beklentimiz düşük olmuştu. Hepsine “haydi hayırlısı” deyip zifiri karanlık bir suya dalar gibi başlamıştık.

Ya da uçuk beklentilerle girmiş ve duvara toslamıştık.

Biliyorum Tanrım, en çok da mazisi güzel insanlar mutsuzluğa meyillidir. Hayatını karton toplayarak sürdüren genç bile metanetini korurken, parlak yaşamış yıldızlar uyuşturucuya sarılırlar. Zira umduklarını mütemadiyen bulmuşlar, beklentilerini yeniden çıkamayacakları zirvelerde bırakmışlardır. Aynı hatalara düşmeyeceğim. Elimden geldiğince en kötüsüne hazırlanacağım. Beklentilerimi saptarken gece kulüplerine ve tatil köylerine baktığım gibi, hastanelere ve mezarlıklara da bakacağım.

Öldüğümde de cehenneme gideceğimi varsayacağım. (Ne kadar mütevazı bir kulum, değil mi?)

Sözleşmeyi okumadan kabul ediyorum Tanrım. Beklentimi de deniz seviyesine çekiyorum. Ruhumun rakımı sıfır artık. Yaşamaya bir de böyle başlıyorum.


Haydi hayırlısı.

Din, atlar ve tantuni


İsmail Pişer
İzmir’de doğdum, Denizli ve Eskişehir’de büyüdüm, Mersin ve Ankara’da okudum, Konya’da ve birçok şehirde yıllarımı geçirdim. Belki biraz göçebe ruhlu olduğumdan, kendimi hiçbir vilayete ait hissetmedim. Hepinizin aşina olduğu o boşluk duygusu, bana yazma tutkusu olarak sirayet etti. Bolca öykü ve deneme yazdım. Yazmak para kazandırmıyor çoğu zaman ama akıl sağlığı için gerçekten hayati olabiliyor.