Uyanmana sebep olan her şeye bir borcun var hayatta. Teşekkür etmen gereken, iz bırakan, iz bıraktıran, anını paylaştığın her şeye minnet edeceğin bir ömrün var…
Ruhunuza enjekte hırslarınız var
Duy duyabilirsen, karanlık odaların ardındaki itirafları. Gör o görünmeyenleri. Al çıkar aralarından gizlenenleri. Tut bak, önce kendine sonra yine kendine…
Çok da alışık olmadığımız durumlarda hayatın bize oynadığı oyunları algılayamama problemi çekiyoruz. Çekmekle kalmıyor, bizzat şahit oluyoruz! Nasıl hayallerimiz vardı oysaki, hepsi peşi sıra uçup giden hayatta…
Kendini çok abartma konusunda yanlışlarımız var hep. Algıyı kırmak mesele. Kıramıyoruz. Hırslarımız da var. Olmazsa olmaz! Hırssız insan mı olur? Her şeye bulaşan hırslarımız, gün gelip hayatımıza da ortak olmayı ister oldu. Kovmak ile hoş görmek arasındaki farka yanaşırsa, oldukça korkunç sonuçlara neden olabilir. Kimin yok ki…
Ruhunuza enjekte hırslarınız var! Evet, öyle hissiz, öyle lakayt, öyle boşvermişliğinizin göstergesi. Hani ya olur yahut olmasa da olurlarınızın ışığında ilerleyen ruhunuzu okşayan güzel hırslarınız…
Belki de bir gün başınıza bu kadar bela olacağını varsayamayacağınız güzellikteki kişiliğiniz… Hayatta neyden korkup neye aman! Dediğiniz her ne varsa belki de şuan onun içindesiniz. Belki de kendinize oynuyorsunuz, kandırıyorsunuz kendinizi. Ben mi? Elbette kandırıyorum kendimi! Size bunları söylerken kendi düşüncelerim doğrultusunda yaşıyorum ben de hayatı. Zaman zaman kandırıyoruz kendimizi. Ama neden? İnsanlara daha mutlu yahut güzel görünmek için mi? Güçlü durmak için mi? Yıkılmadık ayaktayız yahu! Pozları, hayatla dalga geçtiğinize inandığınız, içinizin kan ağladığını hissettirmeyecek hep ben en iyiyim fasılları…
İyisiniz, iyi… Sandığınızdan da iyisiniz hem de. Tutsak hayallerinizin gölgesinde, esir ruhlarınızla takılıyorsunuz. Sandırıyorsunuz. İzletiyorsunuz. Buna ihtiyaç duyuyorsunuz. Düşüncelerinize sahip çıkmadığınız için kendinize kızıyorsunuz. Belli mi? Hiç etmiyorsunuz! Dünya dönüyor, bu şekilde. Bir varsayımmış bu hayat. Bir tecrübe, bir kader…
Kararlarımızı sorgulamaya fırsat bulmadan ilerliyor zaman. Kararsızlığımızın kıyısında, hiç olmazsalara sığınıp biliyoruz kendimizi. Nerede olduğumuzu biliyor muyuz?
Neredeyiz biz?
Gökyüzüne çok yakınız, uzansak bulutlara dokunacak kadar yüksekteyiz,
Her an yere düşecek kadar yerdeyiz,
Kimsenin ulaşamayacağı kadar uzak bir yerdeyiz,
Her an herkesin görebileceği kadar yakın bir yerdeyiz,
Yolun sonunu görebilecek kadar cesur,
İleriye gidemeyecek kadar esiriz, kendimize,
Kararlarımızı sorgulayacak kadar dürüst,
Kendimizi bile kandıracak kadar yalancı,
Uzansak dokunabilecek kadar yakın, yıldızlar kadar uzak bir yerdeyiz,
Başkaldırabilecek kadar cesur, başımızı kaldıramayacağımız kadar esir bir yerdeyiz…
***
Hayat yolcuğunda itiraf edemediklerimiz