15 Temmuz: Ya hainsin, ya korkak, ya kincisin, ya hiççi

Yıllarca Gazze’nin, Irak’ın, Suriye’nin bombalanmasını plazma televizyonlarımızdan seyredip halimize şükrettik. İyi ki bizim çocuklarımız ölmüyor, iyi ki bizim şehirlerimiz bombalanmıyor, iyi ki bedenlerimiz parçalara ayrılmadan toprağa girebiliyordu…

15 Temmuz: Ya hainsin, ya korkak, ya kincisin, ya hiççi

15 Temmuz’da dünyanın birçok ülkesinde yıllardır tüm acımasızlığıyla devam eden savaşların bir gecelik kısa fragmanını kendi ülkemizde yaşadık.

Bu defa plazma televizyonlarımızdan değil, canlı canlı gözlerimizle izledik savaş uçaklarının geçişini. Helikopter mermilerinin gecenin karanlığında nasıl ışık saçtığını gördük. Patlama seslerini, silah seslerini hoparlörden duymadık bu defa. Hatta nasıl bir acı vereceğini hiç bilmeden üzerine yürüdük kurşunların. 55 ton ağırlığın bizi asfalta karıştıracağını bile bile tankların önüne yattık. Salanın birlik ve beraberlik için de okunduğunu öğrendik. Halep oldu, Bağdat oldu, Gazze oldu ülkemiz. Ne için? Demokrasi, özgürlük, istiklal, istikbal, bayrak, iman, ezan, vatan…

Hainler

Bu ifade hiçbir zaman hoşuma gitmedi, hiçbir zaman samimi bulmadım. Kimse bazı ortak değerlere itaat etmek zorunda değil. O yüzden burada bahsettiğim hainlik; o insanların kendi sahiplendiği değerlerine ihanetidir, vatana değil. Herkes kendi değerine sahip çıkmak zorundadır. Bu bir erdemdir.


15 Temmuz akşamı yaşadığımız şey demokrasimize, özgürlüğümüze, inançlarımıza, canımıza kastediyordu. 15 Temmuz’a kadar kendini demokrat diye tanımlayan, her fırsatta özgürlükleri için ayaklanan, isyan eden “direnen” bazı insanların, o akşam en ufak bir tepki göstermemesi, milliyetçiyim, vatanseverim diyen bazı insanların evlerinden çıkmaması, dindar, imanı bütün bazı insanların şehitliğe koşmaması… Bu insanların samimiyetsizliğini ve değerlerine olan sadakatsizliğini gösterdi.

O gün gördük ‘demokratım, özgürlükçüyüm, dindarım, milliyetçiyim’ diyen insanların bankalara, marketlere koştuğunu. Sığınaklara  indiğini, köylerine kaçtıklarını… “Yeter artık bitsin şu olaylar da kim geliyorsa gelsin” diyeninden “Bak yaa, halkı sokağa çağırıyor şerefsiz!” diyenine kadar. Yazık ki onlar kendi değerleri için koşamadılar cepheye. Davasında samimi insanlar kurşunlandı o gece.

Korkaklar

Çıkmasanız da sokağa dönecekti o namlular size de. Vuracaktı sizi de 12.7 mm’lik kurşunlar. Ölmeseniz de yaşatacaklardı sizi dizlerinizin üzerinde. Belki çok çok korktuğunuz şeriatı getirirlerdi, belki ülkenizi emperyalistlere açar, belki iç savaşa sokarlardı sizi; siz istemeseniz de. Ya da bir cunta ülkesi olurdu vatanınız ve kaybederdiniz demokrasinizi, özgürlüğünüzü, iradenizi…

Haklısınız. Candan değerli değil ya bunların hiçbiri. Yaşardınız askerle de, şeriatla da, diktatörlükle de. Doğru, o gün ölmediniz. Ama kazanılmasaydı o mücadele, bugün ölebilirdiniz bir iç savaşta veya bir postalın altında, dizlerinizin üzerinde.

Kinciler

Çokça demokrasiye inanan, çokça oy kullanan, çokça muhalif ve çokça umutlu diğerleri… 14 yıldır kendini kinle, öfkeyle, intikamla dolduran insanlar… Tüm samimiyetimizle söylüyoruz ki haklı olabilirler, dilediğini söyleyebilir ve düşünebilirler. Ama yine tüm samimiyetimizle söylüyoruz ki 15 Temmuz onlara da yönelikti. Ama onlar tüm birikmiş nefretleriyle ve belki büyük bir keyifle seyrettiler o geceyi…


Kimin ne yaptığına, neyi amaçladığına, ne olacağına değil; sadece ve sadece “nihayet, kurtulduk, gidiyorlar” diyerek yine o umutlarını devam ettirdiler. Daha sonra hırs ve nefretin körelttiği zihinleri onlara bunun sadece bir tiyatro olduğunu söyletti. Yalan haberlere itibar edip paylaşarak kinlerini körüklemeye devam ettiler. Çünkü Erdoğan nefreti bunu gerektirirdi.

Hiççiler

Uzun süre burada gördüm kendimi. Onlarca bomba patladı şehrimde, yüzlerce insan öldü. Hiç tepki vermedim. Alışılmışlıktan öte alışmaya dahi çalışmamış gibi… Ne bir canın, ne bir değerin hükmü yok burada. Her şey olabilir ve hiç bir şey olmaz burada. Çok ruhsuz, çok savaşsız, çok anlamsız, çok değersiz… Kuyuya düşüp üzülmeyenlerin, kuyudan çıkıp sevinmeyenlerin yeri burası. Yalnız huzur ve barış zamanının felsefesi…

15 Temmuz gecesi insanlık onurunu, değerlerini, vicdanlarını, inançlarını el üstünde tutan, (ülkücü, islamcı, kemalist, devrimci, sağcı, solcu, Sünni, Alevi, şafi, Kürt, Türk, Laz, Roman…) bir noktada buluşabilen, fikirlerine, seçimlerine, değerlerine sahip çıkan ve bunun için mücadele veren herkese teşekkürler…

Fark edelim ki; bazımız demokrasi, özgürlük için verdi bu mücadeleyi. Bazımız dini inancının gereği için, şehitlik için, bazısı ülküsü, vatan sevgisi için, bazısı vicdanı, yaşamı, onuru için…

Değerlerine ihanet eden,
Değerlerine sahip çıkmaktan korkan,
Nefretini değerlerinden önde tutan,
Hiçbir değeri sahiplenmeyen kimse ölmedi ama kaybettiler.


**

ABD – PKK – FETÖ ihanet zinciri

İhanetin adı: Mürted

‘15 Temmuz’ Birlik Günü mü?

Demokrasi, insan hakları ve Çarşı’nın ‘Karşı’lığının bittiği gün

Demire karşı duran koca yüreklerin darbesi

Darbe girişiminin öncesi ve sonrası

Cuntayı yıkmaya nasıl karar verdim?

Bir darbe girişiminin anatomisi

Darbe dabbe olmasın!


Emre Yavuz
1993 Ankara doğumlu. Kırıkkale Üniversitesi Radyo Televizyon programcılığı bölümü mezunu. Fotoğraf, kısa film, klip ve belgesel çekimleri gibi alanlarda çalıştı. TRT’de staj yaptı. Halen Ankara Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümünde öğrenimine devam ediyor. Ayrıca yabancı diller yüksek okulunda İngilizce eğitimi alıyor. Atletizm, basketbol, futbol, söz yazarlığı ve müzik ilgi alanları arasında.