Pek çok kişide yaş ilerledikçe göz sağlığı ile ilgili sorunlar giderek artıyor. Bu bilgi dahilinde dünyada yer alan 39 milyonu aşkın görme engelli kişinin yüzde 65’inin 50 yaş üzerinde olduğu öne sürülüyor.
Acıbadem Ankara Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Emrah Altıparmak, düzenli yaptırılan göz taramaları sayesinde pek çok göz hastalıklarının ve görme kayıplarının önüne geçilebileceğinin altını çiziyor.
Uluslararası Körlüğü Önleme Ajansı (IAPB), daha çok ileri yaşta görülen ve görme kayıplarına neden olabilen birtakım göz sağlığı sorunlarının düzenli kontrol sayesinde önüne geçilebileceğini savunuyor. Özellikle 40 yaş üstü kişilerin yıllık göz kontrolünü düzenli şekilde yaptırmaları gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Emrah Altıparmak, glokom (göz tansiyonu hastalığı), maküla dejeneransı (sarı nokta hastalığı) ve katarakt gibi göz rahatsızlıklarında, erken tanı ve tedavi ile görme kayıplarının önüne geçilebileceğini söylüyor.
Erken evrede belirti vermiyor, düzenli kontrolün önemi
Glokom hastalığında görme sinirini oluşturan hücrelerin yavaş yavaş ölümü söz konusu. Bu nedenle geri dönüşü olmayan bir hastalık olarak kabul edilen glokom, kalıcı görme kaybına da yol açabiliyor. Glokom, göz içindeki sıvının basıncını düşürmeye yönelik ilaçlar veya cerrahi uygulamalar ile tedavi ediliyor. Prof. Dr. Emrah Altıparmak, glokom hastalığının erken evrelerde bulgu vermediğini, kişinin fark edebilmesi için ancak ileri derecede görme kaybının olması gerektiğini vurguluyor. Hastalık ne kadar erken tespit edilirse görme kaybının o kadar az olacağını söyleyen Prof. Dr. Emrah Altıparmak, uzman bir göz hekimi tarafından yapılacak detaylı bir göz muayenesi ve göz tansiyonunun ölçülmesiyle ileri derecede görme kayıplarının önüne geçilebileceğini ifade ediyor.
Sarı nokta hastalığı
Maküla dejeneransı, 50-60 yaş üzerindeki kişilerde daha sık görülüyor. Halk arasında ‘Sarı nokta hastalığı’ olarak bilinen senil (yaşlılığa bağlı) maküla dejenerasyonunun da ilerleyen yaşla artan bir rahatsızlık olduğunu ifade eden Prof. Dr. Emrah Altıparmak, hastalığın altında yatan asıl problemi şöyle anlatıyor: “Metabolik olarak çok aktif olan ağ tabakanın atıklarını temizleyen retina pigment epiteli (RPE), artık bu işi eskisi kadar iyi yapamaz. Böylece görme keskinliğinden sorumlu olan ve içerdiği özel pigmentler nedeniyle sarı nokta adını alan ağ tabaka bölgesinde hasar oluşur.” Sarı nokta hastalığının kuru ve yaş olmak üzere iki türü bulunuyor. Kuru tip sarı nokta hastalığında bazı özel vitaminlerle tedavi uygulanıyor. Yaş tip sarı nokta hastalığı ise göz içine iğne ile uygulanan ilaçlarla tedavi ediliyor. Ancak her iki durumda da erken teşhis ve tedavi büyük önem taşıyor.
Kataraktın tedavisi, cerrahi
Katarakt ise, gözdeki lens bölgesinin esnekliği ve saydamlığı azaldığında, görme kabiliyetinin de azalmaya başlamasıyla oluşuyor. Prof. Dr. Emrah Altıparmak, kataraktın günümüzde en sık yapılan ameliyatlardan biri olduğunu söyleyerek, ‘Fakoemulsifikasyon’ adı verilen bir yöntem kullanıldığını dile getiriyor: “Halk arasında yanlışlıkla ‘Lazerle katarakt ameliyatı’ adını almış olan bu ameliyat, gerçekte, ses dalgalarının lensi parçalayıp sıvılaştırması ve göz içinden uzaklaştırmasına dayanıyor. Ameliyatın sonunda göze yapay bir mercek konuyor. Bu ameliyatın küçük deliklerden yapılabilmesi sayesinde, ameliyat sonrası iyileşme önemli ölçüde hızlanıyor.” Son yıllarda katarakt cerrahisindeki en önemli yenilik olan astigmatı düzeltebilen mercekler sayesinde, hem uzak hem de yakın görme sorunu çözülebiliyor. Böylece kişinin ameliyat sonrası gözlüğe olan bağımlılığı da büyük oranda azalıyor.