AKP iktidarının guguklaşmış hukuku!

AKP iktidarının garabete uğramış, guguklaşmış hukuku… Cumhuriyet Gazetesi yazarlarını FETÖ / PKK kapsamında tutuklayacaksınız, bu soruşturmanın başına da FETÖ’den yargılanan bir savcıyı getireceksiniz? Gülmenizi nasıl yaparsınız?

AKP iktidarının guguklaşmış hukuku!

AKP iktidarının guguklaşmış hukuku!

Nereden başlasam, hangi birini ifade etsem bilemiyorum…

Samimi olmak gerekirse Türkiye hiç ama hiç iyi gitmiyor!


AKP’li yetkililerin daha doğrusu hükumet yetkililerinin televizyonlara çıkıp konuşmalarına bakmamak gerekir. Ülke yönetimi makinisti olmayan bir treni andırıyor. İlerleyen günlerde ülke siyaseti nereye evrilir, hangi yöne dümenini kırar bilinmez…

Son yaşanan olaylara baktığınızda Türkiye’de tam bir hukuk garabeti yaşandığını görüyorsunuz. Hukuk da dahi birçok organda kimin eli kimin cebinde belli değil!

Bu AKP’nin hukukuna güven olur mu, olmaz tabi!

HDP milletvekilleri içeri atılıyor, AKP’liler diyor ki: “Bırakın kardeşim, hukuk görevini yapsın. Hukuka güvenmiyor musunuz?”

Cevabı çok basit: Güvenmiyorum!

Bakın size bir şey hatırlatacağım…

Yıllar önce bu AKP’nin yine aynı söylemi vardı. Ergenekon Davası görüldüğü sıralarda AKP’li biri çıktı ve yukarıda ifade ettiğim cümleleri sarf etti.

Hatta o dönemde İtalya’daki “Temiz Eller Operasyonu”nu gündeme getirip yargıya inanmalarını istemişti. Hatta şu an AKP yönetimi tarafından “O zat” konumuna getirilen Bülent Arınç “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” dedi.

“Bağırsakları temizlenen” o günkü Türkiye’ye Genelkurmay Başkanlığı yapan İlker Başbuğ ‘terör lideri’ suçlaması ile tutuklanmıştı…

Başbuğ cezaevinde yattı, dışarı çıktı. Sonra bir baktık ki İlker Başbuğ “terörist (!)” değil gerçekten (!) Genelkurmay Başkanı’ymış!

15 Temmuz darbe girişimi gerçekleşti. Bir de baktık ki o dönemde yargı mensubu olup İlker Başbuğ’u terörist ilan edenler 15 Temmuz’dan sonra bir anda kendileri terörist oldular.

Siz, AKP’lilerin “yargıya güvenin” söylemine inanır mısınız ya da böyle bir yargıya güvenebilir misiniz?

Şimdi bu AKP çıkıp “idam gelebilir” diyor. Kardeşim bu ülkede idam midam olmaz, olamaz. Yargının siyasallaştığı bir Türkiye ortamında idam değil, ancak cinayet olur ve bunu, yargı bizzat kendisi gerçekleştirir! Eğer İlker Başbuğ’un yargılandığı dönemde idam olmuş olsaydı Sayın Başbuğ bugün “terör liderliği” suçlaması ile idam edilecekti.

O gün Gülen’in yargıçları vardı, bugün AKP’nin yargıçları var. Türkiye’de bağımsız bir yargı var diyenin aklına şaşarım. Olduğunu iddia eden biri varsa da gelsin külahıma anlatsın!


AKP, MHP, CHP işbirliği içerisinde dokunulmazlıkları kaldıracaksınız, HDP milletvekillerini içeri atacaksınız sonra da bu ülkede “hukuk var” diyeceksiniz.

Hadi oradan!

Adama sorarlar:

Bu adamlar teröre yardım, yataklık ettiyse 14 yıl boyunca siz ne yaptınız?

Bu adamlar teröre yardım ettiyse Dolmabahçe görüşmelerini nereye koyacağız?

Habur Olayı sırasında teröristleri Türkiye’ye sokan o günün siyasilerini, hukuk adamlarını ne yapacaksınız?

Durumun özeti şöyle: O gün işime böyle geliyordu, bugün böyle geliyor; o gün canım öyle istiyordu, bugün böyle!

Cumhuriyet Gazetesi yazarlarına ne demeli?

Karikatür çizen Musa Kart dahi tutuklandı!

Bu soruşturmayı yapan savcı kim?

Savcı Murat İnam…

İnam, FETÖ kapsamında yargılanan bir savcı…

15 Temmuz darbe girişiminden sonra başta Adalet Bakanı Bekir Bozdağ olmak üzere birçok AKP’li, ABD ve Avrupa’ya gidip FETÖ’yü anlatmaya çalıştılar ve sonra “O kadar kanıt var, bize inanmıyorlar” diyerek bu ülkelere kızdılar…

E be kardeşim, sen gidip Cumhuriyet Gazetesi’ni soruşturmak için FETÖ’cü olduğundan şüphelenilen, yargılanan bir adamı savcı diye getirirsen bırak Avrupa’yı sana oy veren AKP’liler bile inanmaz!..

Böyle bir durumda yargının güvenilirliğine gölge düşmez mi?


AKP’nin bu hukuk sistemine, kimse de kusura bakmasın ama ağızla da gülünmez be kardeşim!..

AKP’nin yeni Türkiye’si: Aladağ yangını

Öğrenci yurtları: Cemaatlerin legal örgütlenme yöntemi


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…