Aykırı: Zeynep Dilek Çetiner – Mehmet Çetiner sergisi

Galeri Ark, yeni yıla 7 Ocak – 5 Şubat 2017 tarihleri arasında gerçekleşecek, soyut söylem de üretim yapan; birbirlerinden farklı üsluplarıyla, kendi dillerini oluşturmuş iki sanatçı Zeynep Dilek Çetiner ve Mehmet Çetiner’in “Aykırı” adlı ortak sergileriyle merhaba diyor.

Zeynep Dilek Çetiner - Mehmet Çetiner: "Aykırı" sergisi

Sergi, Türk soyut resim geleneğinde bir kuşağı temsil eden iki sanatçının uzun zamana yayılan birikimlerinin, sanatsal ifadede belirledikleri yolu, birlikte ama farklı dillerle, gösterdikleri son dönem üretimlerini içeren bir özeti niteliğinde.

Neden “Aykırı”

“Aykırı”, çünkü her gün değişen sanatsal modaların ve güncel eğilimlerin kolaycılığını eleştiren ve soyut yaratımı, sonsuz söz söyleme yolu olarak benimseyip, bu günü kurtarmayı reddeden bir duruşun hikayesi…


“Aykırı”, çünkü kadınla erkek doğasındaki alışverişin, paylaşımın ve bu tanımların karşıtında yer alan uzlaşmazlığının sonucu…

“Aykırı”, çünkü ortak bir yaşamı paylaşan iki sanatçının, benzer sanatsal anlayış içinde birbirlerinden tamamen farklı üsluplarının tanımı…

Zeynep Dilek Çetiner’in soyut lirizmi içeren, ritimli kompozisyonları; kadın olma -değişkenlik – duygusal olma halini ve Mehmet Çetiner’in kontürleri net kapalı formlarla oluşturduğu kompozisyonları, izleyiciye erkek olma – mantık – akılcılık halini sorgulatıyor… İçlerindeki sırlarıyla birlikte…

Zeynep Dilek Çetiner ve Mehmet Çetiner, Galeri Ark’ta 7 Ocak – 5 Şubat 2017 tarihleri arasında izlenebilecek sergilerinde, sanata ve yaşama dair olanı aynı anda dile getiriyorlar. Yan yana, birlikte, eş zamanda ama inatçı, farklı, aykırı kavramlarıyla, genel geçer yargıların, belli bakış açılarının dışında da yaşayabileceğini göstererek…

Aykırı

Zeynep Dilek Çetiner ve Mehmet Çetiner’in ortak sergilerinin üst başlığı “Aykırı.”

Çağrışımları çoğaltacak, salt söylenişinde kendi tezatını yaratacak bu kelime, tam da sanat üretiminin mantığı gibi dilin ve zihnin soyutlama eğiliminin karşılıklarından biridir.

Aykırı; aynı anda, karşı duruşu, uyumsuzu, süreğen bir inadı, sıradanın dışında olanı çağırır.

Uzun yıllardır izlediğim sanatçılardan olan Zeynep Dilek Çetiner ve Mehmet Çetiner’in üretimleri ve uzun soluklu yürüyüşleri için elbette ki başka tanımlar da ileri sürülebilir. Bununla birlikte bunca zamanı birlikte geçiren, üreten, devinen iki sanatçının beklenilenin aksine böylesine farklı ifade biçimlerini benimsemiş olmaları bile serginin bu kelime ile özdeşliğini anlatmaya yeter.

Soyut ifade biçiminde birbirlerinden farklı üsluplar benimsemiş olmalarına karşın Zeynep Dilek Çetiner ve Mehmet Çetiner’in sanatsal birikimlerinde kendi dillerini takip eden, onun üstüne yeniden düzenlemeler yapan, kendinden yola çıkarak değiştiren dönüştüren bir tavır takındıklarının altını çizmek gerek.

Mehmet Çetiner, ilk bakışta hissedilen ölçülü hatta bazen matematiksel algılanacak kompozisyonlarında biçimleri dönüştürürken kendine dair olanı olabildiğince formun arkasına gizleyerek gösterir. Onun yapıtlarında renk çoğu zaman biçimin tamamlayıcı ögesi olarak görülür.


Zeynep Dilek Çetiner - Mehmet Çetiner: "Aykırı" sergisi

Tuval ilk bakışta tartışmasız, net bir sözün karşılığı gibidir. Öte yandan bazen sertleşen bu kompoze anlayışı, içinde ikinci bir dili barındırır. Bilinen formlarla kaynaşan harfler, şekiller simgesel bir anlatımın eşlikçileri, sanatçının kendine dair olanı açık ettiği sessiz bir dilin deyişleridir. Kusursuz geometrinin karşılığı daire, kendisiyle birleştiğinde kusursuz form vesica pisces’ı oluşturur.

Yaşamın ilkselliğine ve döngüsüne dair bir okuma yapılabilir bu formlar üzerinden ama elbette ki yalnız olmadıklarında. Yüzeydeki harfler ve burçların simgesel karşılıkları geometri ile bir araya geldiğinde yorumu destekler.

Çetiner’in kullandığı bu harfler rastgele seçilmemişlerdir. Onlar, eşi ve oğlu gibi sanatçının yaşamındaki önemli insanların isimlerinden yola çıkarak kompozisyona dahil edilmiştir ve burç işaretleri ile bu özel kişileri, onların yaşamdaki vazgeçilmezliklerini ötesi yaşantı üzerinden bir kader bağını simgelemektedir. Yapıtlar, mistik bir ruhun pür algılayışıyla sanatın ve yaşamın döngüsüne dair onlarca göndermeyi barındırır.

Zeynep Dilek Çetiner’in yapıtları çoğu zaman birer dönüm noktasına işaret eder. Salt büyük olayların değil, küçük dönüşümlerin, yaşamın bir sonrasını belirleyen algı değişimlerinin göstergesidir bu yapıtlar.

Resim üzerine araştırmalar, form ve rengin olasılıklarına, sınırlarına dair göndermelere dönüşür. Mekana bağlı kalmak, anne olmak, dışarı çıkmak, sınırlanmak, engellenmek, oynamak, neşeyi çoğaltmak; plastik dilin ötesinde sanatçının yaşamsal yolculuğunun ve bunun sanatsal diline yansıyışının duraklarından sadece birkaçıdır.

Yüzeyde ögelerin birbirine sıkı ilişkilerle bağlı olduğu kompozisyon anlayışı bazen tamamen serbest bir dile dönüşür. Doğaçlama ile gelişen bir dönemden sonra renkler azalır. Zamanın, değişimin yeni anlatımı bazen sadece siyah beyaz olur. Bazen geniş boyamaların yerini transparan geçişler alır.

Kompozisyonun salt tek malzemeyle yetinmeyeceğinin sonrasında yüzeyden dışarı taşmak isteyeceğinin habercisi işler gelir ardından. Dilek Çetiner’in son yapıtlarındaki kolaj çağrışımları da tek bir alana sığmayan enerjinin dönüşümüdür.

Ya da başka bir tanımla; malzemenin ötesinde malzemenin çağrışımıyla yakalanan estetik bir tat. Onun her dönemi bir önceki ile bağ kursa da birbirinden farklıdır. Dönemleri birbirine bağlayan en belirgin ifade ise kuşkusuz lirik anlatımıdır.

Soyut, öyküselliği dışlar, görünen dünyaya referans vermez, bununla birlikte soyut yaratım; Kandinsky’de olduğu gibi ruhsal bir dünyaya, müzikselliğe; Malevich gibi geometrinin saf duyguyu ifade ettiği düşüncesine ya da Moholy Nagy gibi aklın, tasarımın ve deneyselliğin yol göstericiliğine açılır. Bu alandaki her yaratım düşünülenin aksine olabildiğince çok yorum içerir.

Öykülemeci anlayıştan farklı olarak soyut anlatım, dilin nesnel referanslarının dışına çıkar. Aklın soyutlamacı eğilimini, ruhun sıçrayışlarını, simgeselliğin genişleyen göndermelerini kullanır.

Belki de bu yüzden, başlı başına soyut yaratım, her ne kadar çoktan gelenek içindeki yerini almış olsa da hep biraz ayrıksı, aykırı durur.


Soyut ifadeyi benimsemiş iki sanatçının aykırı tanımlaması bizi yeniden en başa götürür. Sanat tarihinin tekrar tekrar karıştırılması gereken çekmecelerinden bireysel yaratımın arkeolojisine…

Roger Ballen Retrospektifi yılın son sergisi


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.