Öğrenciler 20 Ocak’ta ilk dönemi bitirerek tatile giriyor. Karne alacak çocukların yanı sıra ebeveynler büyük bir heyecan yaşıyor.
Özellikle ebeveynlerinin beklentilerini karşılayamayacaklarını düşünen çocuklarda kaygı bozuklukları ve birçok psikolojik sorun da görülebiliyor. Yükselen kaygı düzeyi de önemli sorunlara neden oluyor.
Koç Üniversitesi Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Yrd. Doç. Dr. Ali Sarper Taşkıran, bu dönemde ebeveynlere önemli görevler düştüğünü belirterek, ‘Karneler alındığında başarısız olduğu görülen öğrencilere nasıl davranılmalı, hangi davranışlar çocukların motivasyonunu artırır ve başarısızlıklarının üstesinden gelmesine yardımcı olur’ gibi önerilerde bulunuyor.
Okul çağında bütün öğrencilerin en büyük hayali tatil dönemidir. Aylarca dersler, sınavlar derken yorulan öğrenciler, rahatlayacakları, diledikleri gibi oyun oynayacakları tatil dönemini iple çeker. Aynı zamanda bu dönem karne kaygısını beraberinde getirir.
Ebeveynlerinin beklentilerini karşılayamayacaklarını düşünen çocuklarda kaygı düzeyleri yükselebilir. Yrd. Doç. Dr. Ali Sarper Taşkıran, çocukların karne döneminde yaşadıkları kaygıya ve bu konuda ebeveynlerin rolüne dikkat çekiyor.
Yrd. Doç. Dr. Sarper Taşkıran, kaygı duygusunun erken okul sürecinde yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladığını ve az miktarda kaygının aslında sağlıklı olduğunu da belirtiyor. Yrd. Doç. Dr. Saprer Taşkıran, “Az miktarda kaygı daha dikkatli olmayı ve işlerin üstesinden daha kolay gelmeyi sağlar, yeni şeyler öğrenmeye katkı yapar. Ancak kaygı bir kişinin işlevselliğini veya etkin çalışmasını engelliyorsa, o zaman bu bir soruna dönüşmüş demektir” dedi.
Özellikle ilköğretim çağındaki çocukların öğrenmeye hazır ve istekli olduklarına vurgu yapan Yrd. Doç. Dr. Ali Sarper Taşkıran, çocukların öğrenmeye olan isteklerini kaybetmemelerinin önemine dikkat çekerek, çocuklarda yüksek kaygının etkilerini şöyle sıralıyor;
- Baş etme becerilerini küçümser ve olası tehdit karşısında önceden huzursuzluk duyar,
- Oyunları, rekabetçi sporlara; öğrenme keyfini, yapılması gereken bir zorunluluğa; sosyal aktiviteleri ise özgeçmişlere eklenmesi gereken tecrübelere dönüştürür,
- Başarmanın her zaman mutlak ve önemli olduğunu düşünmeye başlar,
- Rekabetçi ortamda, kendilerini hiç durmamak, hep daha iyisini başarmak zorunda hisseder,
- Bir zaman sonra bu çocuklar sadece başardıkları şeylerle var olabileceklerini düşünür,
- Dikkat, öğrenme ve bellek fonksiyonları olumsuz etkilenir,
- Okuduğunu anlayamama, bildiklerini unutma, düşüncelerini organize etmekte güçlük gibi sorunlar ortaya çıkar,
- Huzursuzluk, sinir, endişe, iç sıkıntısı ve başaramama hissi gibi duygulara neden olur,
- Çocuktan, çocuğa değişebilmekle birlikte, en sık çarpıntı, terleme, titreme, boğazda düğümlenme hissi, ağız kuruluğu, karın ağrısı, mide bulantısı, baş ağrısı ve baş dönmesi belirtileri yaşanabilir,
- Çocukların kapasitelerinin altında performans sergilemelerine,
Artan kaygı güvensizliği beraberinde getirir
Kaygı düzeyinin artmasının çocuğun kendine olan güveninde de önemli sorunlar getirdiğini hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Ali Sarper Taşkıran, güveni azalan çocukların ders çalışmayı ertelemeye, sınav ve okul ile ilgili konuşmaktan kaçınmaya başladıklarını belirtti. Taşkın konuyla ilgili şu bilgileri aktardı:
Kendini daha mutsuz hissetmeye ve bu durumdan sorumlu tutmaya başlar. Bütün bu süreç, kaygının daha da artması, depresif ve hırçın bir ruh halinin eklenmesiyle sonuçlanır. Çocukta kaygı düzeyinin yüksek olduğunun fark edilmesi zaman alabilir, hatta bazen uzun süre fark edilmeyebilir.
Kaygılı çocuklar, öğretmen tarafından sadece sessiz sakin bir öğrenci olarak algılanabilirler. Bu konuda okuldaki öğretmenlerin ve ebeveynlerin dikkatli olmaları ve çocukları çok iyi bir şekilde gözlemlemeleri gerekir.
Özellikle sınav öncesi dönemde veya sınav sırasında ortaya çıkan fiziksel belirtiler gözle görülür bir şekilde performansı etkiliyorsa bir yardım alma zamanı gelmiş demektir. Çocuk çalışmasına ve mevcut bilgisine paralel bir başarı gösteremiyorsa bu durum da kaygıyla ilişkili olabilir.
Böyle seyreden olgularda çocukların evdeki performansı okuldakine göre çok daha iyi olması normaldir. Çocuğun kendini sakin ve iyi hissettiği bir zamanda sınav sırasındaki davranışları ve duygularıyla ilgili konuşularak, onun daha iyi anlaşılması sağlanabilir. Tüm bu gözlem ve sonuçlara göre, çocuğun kaygı düzeyinin yüksek olabileceği düşünülüyor ise çocuk ve ergen psikiyatrisi biriminden yardım almak yerinde olacaktır.
Ebeveynlere Öneriler:
- Çocuklar için rutinler önemlidir. Rutinleri olan çocuklar daha az kaygılanır. Kendi ders rutinlerini oluşturmakta zorlanan çocuklara yardımcı olmak, oturup birlikte bir program çıkartmak işe yarar. Bunu yaparken onun dinlenme ihtiyaçlarını da göz önüne almak gerekir. Program oluşturulduktan sonra uygulamada ona yardımcı olmak, “Haydi bakalım, ders yapma saatin geldi. Oynamayı bırakmak çok zor biliyorum ama bir saat sonra gene bir tur oynayabilirsin” gibi bol bol cesaret vermek iyi olur.
- Her çocuğun yaşına uygun kurallara ve sınırlara ihtiyacı vardır. Çocukları hedeflere yönlendirmek önemlidir. Fakat bunu yaparken baskı kurmamak gerekir. Cezalar yerine ödüller daha etkili olur. Dışardan sürekli müdahale etmek yerine çocukların içsel motivasyonlarını harekete geçirmeye çalışmak daha iyi sonuçlar alınmasını sağlar.
- Her çocuk doğru yaptığı bir davranıştan sonra övülmeyi hak eder. Onlara hem desteklendiklerini hissettirmek hem de kendilerini değerlendirmelerine yardımcı olmak önemlidir. “Sen bu yaptığın ödevle ilgili ne düşünüyorsun, sence nasıl olmuş? Evet, gerçekten harika yapmışsın, kendinle gurur duymalısın” gibi cümlelerle desteklenebilir.
- Bazen çocuk bir konuda başarmayı deniyorsa, sonuç mükemmel olmasa bile sadece bırakmadan deniyor olması takdir etmek için yeterli olmalıdır. “Matematiği sevmesen bile başında 1 saat oturduğunu ve elinden geleni yaptığını gördüm. Aferini hakkettin.” veya “Evet bu sefer 2 almış olabilirsin. Olsun, bir dahakine daha çok zaman ayırır, elinden geldiğince iyi çalışırsın. Bakalım daha fazla emek koyunca kendini geçebilecek misin?” denebilir.
- Hiç kimse mükemmel değildir. Her çocuğun daha iyi olduğu konular vardır. Önemli olan bu yetenekleri öne çıkartmak ve zorlanılan alanlar ile ilgili baş etmeyi öğrenmektir. Eğer çocuğumuza elinden gelenin en iyisini yapmayı öğretiyorsak, bu onun hayatında aldığı yüksek notlardan daha çok işine yarar.
- Okulda başarılı olmak uzun süreli bir maraton gibidir. Sadece bir dersteki başarı veya başarısızlık resmin genelini yansıtmayabilir. Önemli olan gelişime odaklanmaktır. Bazen düşüşler ve çıkışlar olabilir. Çocuğunuzu her durumda sevdiğinizi ve desteklediğinizi göstermek onun kaygısını azaltır ve gelişmesine yardımcı olur.
- Çocuğunuzla zaman geçirmek ona verebileceğiniz en güzel hediyedir. Sadece notlar veya okul ile ilgili değil, onun ilgi alanları hakkında da sohbet edebilmek önemlidir. Onların kendilerini başarılı hissettikleri okul dışı konularda da destek gördüklerini bilmeleri gerekir. Çocukların, özellikle karne dönemlerinde aileleri ile olan ilişkilerinin asla sadece ders ve not temelli olmadığını hissetmeleri özgüvenli yetişmeleri için büyük önem taşır.