İş Sanat Kibele Galerisi, fantastik gerçekçilik tarzının dünya çapındaki ilk Türk temsilcisi Erol Deneç’in 55 yıllık sanat yaşamını gözler önüne seren retrospektif sergisine ev sahipliği yapıyor.
Resmi, bir ‘varoluş şarkısı’ olarak gören Erol Deneç, tüm çabasının kişiliği ve eserleriyle sanatını gelecek kuşaklara taşımak olduğunu belirtiyor.
Deneç, eserlerin sanatçının ruh halini ortaya koyduğunu, resmi derin ve çok katmanlı boyutuyla algılamak gerektiğini savunuyor: “Resim, sanat diyelim her yönüyle, sanatçının ruh alemini aksettirir renklerle, formla, müzik sesleriyle; ruh dilinden kelimelerle. Sanat akılla yapılmadığı için akılla anlaşılamaz. Benzer frekanstaki kişiler, kendi özlerinde yankısını bulur.”
Yeteneğini hayal gücüyle bütünleştiriyor
Birikimini özgün bir çizgiyle yansıtan Deneç, Leonardo da Vinci’nin “Sanat, yetenek artı hayal gücüdür.” sözüyle aktardığı gibi, yeteneğini hayal gücüyle bütünleştirerek sanatını sürdürüyor.
Viyana’daki Albertina ve Belvedere Müzelerinin yanı sıra Viyana Şehir Koleksiyonu ile Almanya, Avusturya, Fransa, İtalya ve Türkiye’deki bazı özel koleksiyonlarda eserleri bulunan ressam, sanatın geçmişten kopmadan bugüne hitap ederek geleceğe dönük olması gerektiği görüşünü savunuyor.
Resme çocuk yaşlardan itibaren gönül veren Erol Deneç, boyalarla ilk karşılaşmasını anılarında şu sözlerle anlatıyor: “Ben 3 yaşlarında idim, bir gün mahalle komşumuza gittik. Okula yeni başlayan küçük kızları için küçük bir paket içinde boyalı kalem almış babası. Yedi renkten oluşan bir paket. Ben o renkli boya kalemlerini görünce onlarla neler yapılabileceğini anladım. İçimde nasıl bir duygu, anlatamam. Hani insan karşı cinsten birine ilk bakışta aşık olur ya, öyle…”
Sürrealizmi bir yaşam biçimi olarak görüyor
Sanatını tüm yönlendirmelerden ve ticari kaygılardan uzak, bağımsız bir ruh olarak sürdüren ve kendi özgür iradesini ortaya koyan Deneç, sürrealizmi salt bir sanat akımı olmanın da ötesinde bir yaşam biçimi, dünyayı algılama modeli olarak görüyor.
Dünyanın en ünlü fantastik resim sanatçılarından Prof. Ernst Fuchs’un, bir desenini görmesi üzerine 1964 yılında Viyana’ya davet ettiği sanatçı, biraz para ve tren biletiyle gittiği Viyana’da tam 24 yıl yaşadı ve açtığı sergiler sanat çevrelerinde büyük ilgi gördü.
“İnsan vücutta ergenliğe erdiği gibi ruhta da ergenliğe eriyor. Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu gidiş geliş arasında benim vazifem ne diye kendini araştırıyor ve kendi içinde seyahat başlıyor.” sözleriyle sürekli bir keşfetme arzusu taşıdığını belirten Erol Deneç, sanatın sanatçıyla birlikte yaşadığını ve olgunlaştığını düşünüyor.
Sanatçı eserlerini, insan ruhunu güzelleştiren, insan aklını derinleştiren ve sezgileri güçlendiren özel bir yaratım ürünü olarak tasarlıyor.
Yarım asrı aşan sanat yolculuğunda 150’den fazla sergi açan ve dünyanın önde gelen sanat eleştirmenlerinin övgüsünü alan ressam Erol Deneç’in eserleri, 5 Ocak – 18 Şubat 2017 tarihleri arasında İş Sanat Kibele Galerisi’nde ziyaret edilebilir.
Sanatçı hakkında:
1941 yılında, İstanbul Kadırga’da dünyaya gelen Erol Deneç, Kadırga İlkokulu ve Gedikpaşa Ortaokulu’nda öğrenim gördükten sonra Matbaacılık Meslek Okulu’na devam etti. Bu dönemde müzik ile ilgilenmeye başladı; keman, ud çalmayı öğrendi. Lise öğrenimini tamamladıktan sonra Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’na kaydoldu.
1962’de Tatbiki Güzel Sanatlar’da misafir sanatçı Anton Lehmden ile birlikte çalıştı, fantastik tarzın ilk Türk temsilcisi oldu.
1964 yılında Viyana Fantastik Resim Okulu’nun kurucularından Ernst Fuchs’un davetiyle Viyana’ya yerleşti ve ilk sergilerini açtı. Çalışmaları 1965-1969 yıllarında Viyana Güzel Sanatlar Akademisi tarafından Meister Ödülü’ne değer bulundu.
1971 yılında hakkında bir belgesel film çekildi. Film başta Viyana 20. Yüzyıl Modern Sanat Müzesi olmak üzere birçok önemli merkezde gösterildi. Hakkındaki ikinci belgesel film ise 1982 yılında Wolfgang Lezowsky tarafından çekildi ve Avrupa’nın önemli televizyonlarında gösterildi.
Bir dönem eşi ve çocuklarıyla Alp Dağları’nın eteklerinde yaşayan sanatçı, müzik alanında keman ve ud ile Klasik Türk Müziği çalışmalarına devam etmenin yanı sıra Hint müziği ve sitar ile de ilgilendi.
1989 yılında Türkiye’ye dönen sanatçı, 1991-1995 yılları arasında resim öğretmenliği yaptı. İstanbul Üniversitesi Kültür Merkezi’ndeki öğrencileri ile İstanbul Fantastik Realitegrubunu kurdu.
1963’ten bu yana 150’den fazla sergi açan sanatçının eserleri Viyana’daki Albertina ve Belvedere müzelerinin yanı sıra Viyana Şehir Koleksiyonu ile Almanya, Avusturya, Fransa, İtalya ve Türkiye’deki bazı özel koleksiyonlarda yer alıyor.