Dünyada büyük kitleleri etkileyen, zaman zaman hafife alınmasına rağmen aslında oldukça ciddi sonuçlar doğurabilen yaygın sağlık problemi uyku apnesi sendromunun tedavisi Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinde geldi.
Tedavi edilmediğinde kanser, diyabet ve kalp rahatsızlıkları gibi sağlık sorunlarına yol açan Obstrüktif Uyku Apnesi sendromuna etkili ve kullanımı rahat yeni bir çözüm Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Türk bilim insanları tarafından geliştirildi.
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. Özgür Kocatürk, Doç. Dr. Albert Güveniş ve doktora öğrencisi Sefa Zülfikar’ın geliştirdikleri ağız içi aparat kolay kullanımı ile hastalığın çok daha kolay tedavi edilmesini sağlıyor. Dünyada başka bir örneği olmayan, uyku konforundan ödün vermeden kullanılabilen ürün, horlamaların şiddetini de büyük oranda azaltıyor.
Türk bilim insanları Yrd. Doç. Dr. Özgür Kocatürk, Doç. Dr. Albert Güveniş ve doktora öğrencisi Sefa Zülfikar’ın geliştirdiği ağız içi aparatı sayesinde hastalık artık kolayca tedavi edebilecek. Dünyada başka bir örneği olmayan, uyku konforundan ödün vermeden kullanılabilen ürün, horlamaların şiddetini de büyük oranda azaltıyor.
Uyku sırasında, ağız iç bölgesindeki kasların gevşemesi sonucunda, yer çekiminin de etkisi ile dilin ve çenenin çökerek havayolunu tıkaması ile yaşanan uyku apnesinin nedenleri arasında üst solunum yollarında belirgin anatomik darlıklar, fazla kilolu olmak, büyük bademciklere ve geniz etine sahip olmak gibi sebepler yer alıyor.
Sadece yetişkinlerde değil, çocuklarda da görülebilen uyku apnesi, Boğaziçi Üniversitesi’nden geliştirilen aparat sayesinde, sağlığa zarar vermeden tamamen biyouyumlu malzemelerden üretilecek, gerçekleştirilen klinik çalışmalarda alınan olumlu sonuçlarla, hafif ve orta şiddette uyku apnesi tedavisinde yeni ve etkili bir tedavi yöntemi olarak kullanılacak.
Yeni aparat ile ek cihazlara ihtiyaç kalmayacak
Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde geliştirilen, Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri Merkezi’ne (LifeSci) ait temiz oda laboratuvarlarında prototip üretim çalışmaları tamamlanan ve ağıza bir emzik gibi takılan bu aparat sayesinde uyku sırasında hastanın çene ve dilinin hava yoluna çökmesi engelleniyor.
Böylece hastalar uyku sırasında ihtiyaç duydukları oksijeni almaya devam edebiliyor. Ayrıca, uyku apnesinin güncel tedavisinde kullanılan maske veya solunum hortumu gibi ek cihazlara gerek duyulmadan hastanın kendi nefesiyle uyuyabilmesi sağlanmış oluyor.
Halihazırda 12 gönüllü katılımcı ile Acıbadem Kozyatağı Hastanesi’nde Doç. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu gözetiminde yürütülen klinik çalışmalardan beklentilerin üzerinde sonuçlar aldıklarını bildiren buluş sahipleri, bu sonuçları iki senede bir defa yapılan ve bu yıl Fransa’nın Marsilya kentinde gerçekleştirilen “Uyku ve Nefes 2017” Kongresi’nde, alandaki uzman hekimlerin dikkatine sunduklarını belirtiyorlar.
Her 10 erkekten 4’ü uyku apnesi ile boğuşuyor
Tedavi edilmeyen uyku apnesi sendromu, uyku sırasında meydana gelen oksijenlenme eksikliğine ve kalitesiz uykuya sebep oluyor. Hastalar kendilerini gün boyu yorgun hissederken, odaklanma, hafıza problemleri yaşıyor.
Uzun yıllar boyunca devam eden oksijenlenme sorunu diyabet, kanser, hipertansiyon ve kardiyovasküler problemler gibi çok daha ciddi sağlık problemlerine yol açabiliyor.
Günümüzde neredeyse her 10 erkekten 4’ünde uyku apnesine rastlıyoruz. ABD’de 25 milyon teşhis konmuş hasta var, Türkiye’de bu sorunu yaşayan hastaların çoğu ne yazık ki hastaneye gitmiyor. Aktif tedavi alan hasta sayısı ise 500 bin civarında.
Hastalığın birincil tedavisi olarak dünyaca kabul gören ve en sık uygulanan yöntem, hastaların havayollarına bir maske ve hortum yardımıyla basınçlı hava gönderen CPAP cihazlarıdır. Bu cihazlar tedavideki yüksek etkinliğine rağmen kullanıcılarda yarattığı rahatsızlıklar ve yan etkiler nedeniyle uzun vadede tercih edilmemektedir.
Pozitif havayolu basıncı içeren tedaviler, devlet tarafından karşılanmasına rağmen hastaların yaklaşık yüzde 53’ü ilk yıl içerisinde cihaz kaynaklı problemlerden dolayı tedaviyi bırakıyor.
Hastaların bu kararındaki etken faktörler, priz bağlantısı gerektiren ve ses çıkaran bir cihaza ömür boyu bağlı kalmak, gittikleri her yere ek bir çanta taşımak istememeleri üzerine yoğunlaşıyor.
Hastalar, geliştirilen ağız içi aparatı ceplerinde taşıyarak istedikleri her yere rahatça götürebilecek ve diledikleri yerde güç kaynağına ihtiyaç duymadan kullanabilecekler.
Boğaziçi Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi aracılığı ile patentlenen buluş şimdiden uluslararası koruma altına alındı. Geliştirilen aparatın dünyadaki tüm hastaların kullanımına sunulabilmesi için gereken tüm çalışmalar devam ediyor.