Mircea Lucescu ile üçüncü perde

Mircea Lucescu 2 Ağustos 2017 tarihi itibarıyla ulusal takımımızın başına geçti. 2000 – 2004 yılları arasında, Galatasaray ve Beşiktaş ile Türk futbolunda iz bırakan başarılara imza atan Rumen teknik adam Türk Ulusal Takımı adına doğru bir tercih midir?

Mircea Lucescu

Rumen futbolunun yaşayan en önemli futbol adamlarından birisi olan Mircea Lucescu her yıl transfer sezonunda gündeme gelir, teknik direktör arayışına giren takımlarımızın ilk aklına gelen isim olurdu. Bu kere kurgusal bir transfer öyküsüyle değil, Ulusal Takım’ın teknik direktör arayışıyla ilgili olarak gündeme geldi. Türkiye Futbol Federasyonu, Mircea Lucescu ile sözleşme imzalayarak 26 Temmuz 2017 tarihinde Fatih Terim’in boşalttığı koltuğu Mircea Lucescu’ya verdi.

Galatasaray ve Beşiktaş’ta çok başarılı bir dönem geçirdi.

Mircea Lucescu

Rumen hoca, Türk futboluyla 2000-01 sezonunda Galatasaray’ın başına geçerek tanıştı. UEFA Süper Kupası ve bir Süper Lig şampiyonluğu kazandırdı, takımını UEFA Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale taşıdı. Çok başarılı iki sezonun ardından sarı kırmızılı yönetimin Fatih Terim ile devam etme kararı alması sonucunda Beşiktaş’tan aldığı teklifi kabul etti. Siyah Beyazlılar’a 100. yılında Süper Lig şampiyonluğu tacı taktığı gibi, UEFA Kupası’nda çeyrek final oynatma başarısı gösterdi. 2003-04 sezonunda siyah beyazlı camiada yaşanan büyük bunalımın ardından Ukrayna’nın yolunu tuttu.


Luce kazandığı zaman alçakgönüllü, kaybettiği zaman hırçındır.

Luce, takımı kazandığı zaman son derece sportmen ve alçakgönüllü tavırlarıyla takdir toplamakla birlikte takımı kaybettiğinde ölçüsüz sözler sarfetmesi ve hırçın tavırlar sergilemesiyle bilinir. Bu yüzden olsa gerek, mali açıdan kısıtlı olanaklar ile büyük başarılar kazanan ender hocalardan birisi olarak dikkat çekse de karşın büyük liglerin büyük takımları tarafından tercih edilmemiştir. Göze hoş gelen futbol sunmak gibi bir kaygısı yoktur, doğrudan sonuca odaklıdır. En çok eleştiriyi de bu noktadan alır. Oynattığı oyun sıkıcı bulunur. Güçlü ve kalabalık bir savunma hattı kurar, rakip takımın oyununu bozup gol yememe üzerine taktik geliştirir. Bol gollü galibiyetleri hedeflemez. Ama, en çok takdir toplayan yönü de çoğunlukla hedeflediği sonuca ulaşmasıdır.

Mircea Lucescu

Türk futbolunun temel gereksinimi özkaynak sistemidir.

1990 yılında Alman futbol adamı Sepp Piontek tarafından ekilen tohumlar 1990’ların ortasında yeşermiş, 2000’li yıllarda yemyeşil yapraklarla bezenmiş kudretli bir ağaca dönüşmüştü. Konfederasyonlar Kupası ve Dünya Kupası’nda kazanılan üçüncülükler bu kudretli ağacın verdiği meyvelerdi. Futbolumuzun bugünkü durumuna baktığımızda, o günkü parlaklığından hiçbir iz kalmadığını, sönmeye mahkum bir yıldız gibi can çekiştiğini; Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, Fransa gibi yabancı ülkelerde yaşayan kısıtlı sayıdaki Türk gençleriyle yaşam bulmaya çalıştığını görüyoruz.


Lucescu’yu öne çıkaran hiçbir nokta yok.

Türk futbolunu görkemli günlerine geri döndürmek için Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Çare, yetenekli gençleri futbolumuza kazandıracak bir özkaynak sistemi kurmaktır. Dolayısıyla, ulusal takımın başına geçen teknik direktörün özkaynak sistemi kurma konusunda deneyimli ve istekli biri olması gerektiği gerçeğinin altını çizmek gerekir. Mircea Lucescu gibi emekliliğin tadını çıkarmak üzere Türkiye’ye gelmiş, 72 yaşındaki bir teknik direktörün böyle bir çalışmayı yönetecek enerji ve hırsa sahip olduğunu sanmıyorum.

Mircea Lucescu milli takım

Türk Ulusal Takımı, yabancı bir teknik direktör tarafından çalıştırılabilir.

Türk Ulusal Takımı’nın başına yabancı bir teknik direktör getirilmesi yanlış bir karar olarak değerlendirilemez. Zira, futbol bilgisi ve yöneticilik yeteneği milliyete bağlı bir konu değildir. Öte yandan yabancı teknik direktörden yana karar verilecekse, futbolumuzun bugünkü gereksinimlerini karşılama konusunda daha iyi performans verebilecek bir teknik direktör seçilmeli, aranılan şartlara uygun bir yabancı hoca anlaşma olanağı bulunamadıysa tercih her zaman Türk futbol adamlarından yana olmalıdır. Türk futbolunu Lucescu’dan daha iyi tanıyan ve başarılarıyla takdir toplamış birçok Türk teknik direktörün çok daha içten ve idealist bir yaklaşımla çalışacağına inanıyorum.

Mircela Lucescu kimdir?

Mircea Lucescu; 1945 yılında, Bükreş’te doğdu. 1963 yılında Dinamo Bükreş’te futbol oynamaya başladı, futbol yaşamının büyük bölümünü Dinamo Bükreş’te geçirdi; yedi lig, bir kupa şampiyonluğu kazandı. 70 kere Romanya Ulusal Takımı formasını giydi, dokuz gol attı. Faal futbol yaşamını sürdürmekteyken teknik direktörlük yapmaya başladı. 1981-86 yılları arasında Romanya Milli Takımı’nı, 1985-1990 yılları arasında Dinamo Bükreş’ı çalıştırdı. 1989-90 sezonunda Dinamo Bükreş’e Romanya şampiyonluğu kazandırdı.


1991-1996 yılları arasında çalıştırdığı Brescia’yı 1991-92 sezonunda Serie B şampiyonu yaparak Serie A’ya yükseltti. 1998-99 sezonunda Inter’i çalıştırdı. İki sezon çalıştırdığı Rapid Bükreş’e bir lig, bir kupa şampiyonluğu kazandırdı. 2000-2002 yılları arasında Galatasaray, 2002-2004 yılları arasında Beşiktaş’a teknik direktörlük yaptı; Türk futbolunda iz bırakan başarılara imza attı. 2004-2016 yılları arasında Ukrayna’nın Şaktar Donetsk’i takımını çalıştırdı. Sekiz lig şampiyonluğu armağan etti, 2008-09 sezonunda UEFA Kupası şampiyonluğu kazandırdı.

Çin Süper Ligi: Dünya futbolunun yükselen yıldızı


Koray Erdivanlı
1975 yılında İstanbul’da doğdu. 1993 yılında Özel Işık Lisesi’nden mezun olduktan sonra 1998 yılında Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi (Fransızca) bölümünden lisans derecesi aldı. Western Michigan University ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nde MBA dalında yüksek lisans yaptı. 2021 yılında Hacıbektaş Belediyesi tarafından düzenlenen kısa öykü yarışmasında 'Üç Öğüt' adlı öyküsüyle birincilik ödülü; 2022 yılında 25. OŞYAD Geleneksel Şiir Yarışması'nda 'Gurbet' adlı şiiriyle özendirme ödülü kazandı. 2022 yılında 'Yeşil Güller' adlı öykü kitabı ve 'Öfkeli Dargınlık' adlı tiyatro oyunu, 2023 yılında 'Dantelli Tuzak' adlı romanı yayınlandı. Başlıca uğraşlarından biri olan filateli alanında 'Çanakkale Savaşı' ve 'İbn-i Sina' temalı koleksiyonlarıyla beş madalya kazandı. Özel sektörde insan kaynakları alanında yönetici olarak çalışmaktadır. Tarih, spor, sinema ve müzik başlıca ilgi alanları arasındadır.