ABD’nin kirli oyunları

ABD’nin PYD’ye silah desteği; vize krizi; FETÖ liderinin Türkiye tarafına teslim edilmemesi; Rıza Sarraf bilmecesi ve daha birçok sorun! ABD’yi küçümsemenin sonuçlarını tahmin etmek çok zor olmasa gerekir!..

ABD'yi küçümsemenin bedeli ağır olabilir!

ABD’yi küçümsemenin bedeli ağır olabilir!

ABD ile son zamanlarda yaşanan diplomatik sorunlar, insanın kafasını kurcalamak için yeter de artar bile…

ABD ile Kuzey Irak’ta yaşanan Barzani meselesi.


Daha önce 40 ülkeye yakın Musul operasyonuna Türkiye’nin dahil edilmemesi.

Suriye’de, Türkiye tarafından ortak yapılacağı düşüncesi ve isteği olan Rakka operasyonu.

ABD’nin PYD‘ye Suriye’de silah desteği.

ABD ile karşılıklı vize krizi.

FETÖ liderinin Türkiye tarafına teslimi sorunu.

Rıza Sarraf bilmecesi.

ABD’nin (eski) Ankara Büyükelçisi John Bass‘ın giderayak tehditvari açıklaması

Bu listeyi uzatabiliriz. Kafaları çok daha fazla kurcalayan bir sorun daha var. O da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın korumalarına verilmesi planlanan 1,2 milyon dolarlık Amerikan yapımı silah satışı…

‘ABD ile Türkiye ilişkileri hiç bu kadar gerilmedi’ diyor bazı uzmanlar.

Bu düşünceye katılmak pek de mümkün değil doğrusunu söylemek gerekirse… Daha önce de “stratejik ortak” ile birçok kez sorun yaşanmıştır, hem de ağır bir şekilde. Her birine ayrı ayrı girmek zaman alacaktır ama bugünkü silah alımı ile benzerlik açısından kıyaslanması gereken bundan yaklaşık 43 sene önce yaşanan ABD’nin, Türkiye’ye karşı uyguladığı silah ambargosunu gösterebiliriz…

Kıbrıs Barış Harekatı‘ndan dolayı ABD bu olaya çok kızmış ve Eylül 1974’te silah ambargosu kararı almıştı… Başkan Gerald Ford, bu kararın sert olacağını düşünse de bugün olduğu gibi ABD Senatosu ve Kongre kararı uygulandı…

1975’in 5 Şubat‘ında karar uygulamaya girdi ve ABD yönetimi tarafından ayrıca vaat edilen 200 milyon dolarlık askeri yardım da askıya alındı!

O gün de karşılıklı restleşmeler yaşandı… Bu kararın hemen ardından dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, 1969 yılında imzalanan “Ortak Savunma İşbirliği Antlaşması”nı tek taraflı olarak askıya aldı. İncirlik Üssü’nün sadece NATO amaçları doğrultusunda kullanılmasına izin verildi. Uzatmayalım ve bir süre sonra ambargo, ABD tarafından kısmen hafifletildi…


Sonrası malum ABD’nin sabrını taşıran bu olayların ardından 5 yıl sonra darbe geldi!

Şimdi, bundan sonrasına dikkat!

Bu ülkede bir darbe girişimi oldu mu? Oldu, 15 Temmuz 2016 tarihinde…

Bu darbe girişiminin hemen arkasından, Eski MİT Müsteşarı Emre Taner “Darbe girişiminde başarısızlık olursa arkasından suikast gelir. Tek enstrüman odur” açıklamasında bulundu! (1)

Emperyalist ABD, yıllar önce Küba’da kendi adamı olan Batista yönetimini deviren Fidel Castro’ya karşı “Domuzlar Körfezi” harekatıyla darbe yapmak istedi! Fidel Castro bu darbe girişimini kardeşi Raul Castro ve büyük insan CHE ile birlikte geri püskürttü…

CHE – Raul Castro – Fidel Castro

Tabi ABD Başkanı Kennedy‘nin karizması çizilmişti ve darbe başarısız olduğuna göre!..

Geriye tek yol kalmıştı: Suikast!

Fidel Castro’ya 638 suikast girişimi yapıldı!

Bunlardan ilki 2 Şubat 1959 yılında Allen Robert Mayer, Castro’nun Küba’ya girişinden yalnız 25 gün sonra uçağı ile Küba’daydı! Bu adamın görevi Castro’yu öldürmekti ama yakalandı!

İtalyan mafya üyeleri Santo Trafficante ve Salvatore Giancana, ABD’nin emrine girdi. Ancak suikast başarılı olmadı!

Castro puroyu çok severdi; iyi olması şartıyla sigarayı da… 1961’in Şubat’ında CIA bir plan yaptı ve botulisme bandırılmış tütünlerden Castro’ya sigara gönderildi; fakat Castro bu tuzağa düşmedi.

Dalmayı seven Castro’nun dalgıç kıyafetine zehir sürüldü. Ancak bu da tutmadı…

Yani uzun lafın kısası ABD ile olan ilişki de darbe girişimi başarısız olduğuna göre ve bugün de çeşitli sorunlar devam ettiğine göre Emre Taner‘in dediği gibi suikastlere karşı çok dikkatli olmak gerekir!


O yüzden ABD’yi küçümsemek doğru olmayacaktır; aksi durumda dikkat edilmediğinde bedeli maalesef ağır olabilir! Tıpkı Rus Büyükelçi Karlov suikastında olduğu gibi!..

Amerika AKP’yi devirmeye mi hazırlanıyor?


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…