Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve ÇAPA borç batağında!

Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nin medikal firmalara 250 milyon TL’lik borcu nedeniyle faaliyetlerini durdurma noktasına gelmesinin ardından İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa ve ÇAPA’nın da borç batağında olduğu ortaya çıktı.

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve ÇAPA borç batağında akdeniz üniversitesi hastanesi istanbul üniversitesi iflas

İki tıp fakültesi hastanelerinin medikal firmalara toplamda 600 milyon TL’ye yakın borcu var ve borçlar da 4 yıl gecikmeli ödeniyor.

Medikal firmalardan ihale yolu ile tıbbi ürün ve ilaç satın alan iki üniversite hastanesinin ihalelerine birçok büyük firmanın katılmadığı, katılan firmaların da ödemelerini gecikmeli alacaklarını bildiği için ürünlere normal fiyatlarının çok daha üstünde teklif verdikleri ortaya çıktı.


Üniversite hastaneleri neden borç içinde?

Üniversite hastaneleri, muayene olan her hasta için SGK’dan 42 TL ödeme alıyor. Bunun dışında hastalardan hiçbir şekilde ücret talep edilmezken, bu 42 TL içine hastanın muayene, laboratuvar tahlilleri ve diğer tüm tetkikleri giriyor. Üniversite hastanelerine gelen hastaların büyük bir çoğunluğunu da tıbben zor vakalar olduğu için, hemen her hastanın maliyeti, ödenen ücretin üstüne çıkıyor. Ayrıca Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) belirlenen ücretlere 10 yıldır zam yapılamadığı için giderler artarken, gelirler hep aynı kalıyor. Taşeron olarak çalıştırılan güvenlik, yemekhane çalışanlarının ücretleri de üniversitenin bütçesinden ödeniyor.

akdeniz Üniversitesi hastanesi borç batağı iflas

Hastaneler neler istiyor?

Üniversite hastanelerinin gelir-gider dengesinin sağlanabilmesi için öncelikli olarak sistemin düzeltilmesi gerekiyor ve SUT kararı ile 10 yıl önce belirlenen fiyatlarının düzeltilmesi gerekiyor. Şu ana kadar birikmiş borçların medikal firmalara devlet tarafından ödenerek silinmesi gerekiyor. 2010 yılına kadar 250 TL karşılığında poliklinik dışında hastanede muayene yapılabiliyordu ancak daha sonra bu ücretler 100 TL’ye kadar düşürüldü.

İhaleye katılacak firma bulamıyorlar

Sağlık Bakanlığı’na bağlı olmayan birçok tıp fakültesi bu borç batağındayken fakülte yetkililerinin ilaç, tıbbi cihaz ve tıbbi malzeme almak için açtıkları ihalelere birçok büyük firma katılmıyor. Satın alınan malzemeler kalite olarak daha düşük olsa bile daha yüksek fiyata satın alınıyor çünkü ihaleye katılan firmalar ödemelerini gecikmeli alacağını bildiği için ürünleri daha yüksek fiyattan satmaya çalışıyor.

istanbul üniversitesi çapa tıp fakültesi cerrahpaşa ÇAPA

“Üniversitelerde ameliyatlar zararına yapılıyor”

Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Dr. Raşit Tükel, şu andaki verilen sağlık hizmetlerinin kâr amaçlı olduğunu bu tür bir sistemin ayakta kalmasının mümkün olmadığını belirtti ve şunları söyledi:

“Üniversitelerde 2011 yılı başında döner sermayeli performansa dayalı ödeme sistemine geçildi. Bunun anlamı doktorların daha çok hasta bakması, daha çok işlem yapmasıydı. Tıpkı döner sermaye ile çalışan Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastaneler gibi. Aslında bu bir sağlık işletmesi modeli yani karlılığın amaçlandığı bir model. Bu model sağlık alanına uygun bir model değil. Zor vakaları tedavi eden, eğitimin, araştırmanın yapıldığı üniversite hastanelerine ise hiç uygun değil.

Önemli bir nokta şu aslında, SUT fiyatlarının 10 yıldır artmadığını, dolayısıyla hastanelere Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) ödenen paranın 10 yıldır aynı olduğunu biliyoruz çünkü SGK kendisi de borç içinde. Döner sermayeli sağlık işletmesi demek, o üniversite hastanesinin kendi imkanları ile hayatta kalması ve bunun için de sağlık hizmeti sunumuna ağırlık vermesi anlamına geliyor. Eğitim ve araştırma yerine sağlık hizmeti sunumuna ağırlık vermesi demek. Nitelikli sağlık hizmeti sunumundan vazgeçmesi anlamına geliyor.

SUT fiyatları 10 yıldır artmayınca yani sosyal güvenlik kurumundan geri ödemeler 10 yıl öncenin fiyatlandırması üzerinden yapıldığında sağlık hizmeti üretme maliyetinin çok daha altındaki değerlerde geri ödemeler yapılmış oluyor. Yani üniversitelerde verilen sağlık hizmeti için 10 yıl önceki fiyatlarla geri ödeme yapılıyor. Dolayısıyla ödenenden daha pahalı bir sağlık hizmeti ortaya çıkıyor.


Dolayısıyla siz üniversite hastanesinde bir ameliyat yaptığınızda zarar ediyorsunuz. Herhangi bir işlemde zarar eder duruma geliyorsunuz çünkü yaptığınız işlemin maliyeti SGK tarafından karşılanmıyor. Diğer taraftan üniversite hastanelerinde personel harcamaları, işletme giderleri, yatırım, bakım harcamaları devlet bütçesi yerine tıp fakültesi döner sermayesinden ödeniyor.”

cerrahpaşa

“Bu sistemin ayakta kalması mümkün değil”

Tıp fakültelerinin hizmet tedarikçilerine giderek borçlandığını ve bu borçların ödenmesinin mümkün olmadığını da belirten Prof. Dr. Tükel, şöyle konuştu:

“İlaç, malzeme alımları güçleşiyor. Kimse fakülte hastaneleri ile malzeme alımı için anlaşmaya yanaşmıyor. Yüksek maliyetlerde satış yapılmaya çalışılıyor. Bu tedarikçilere borçlanma öyle bir noktaya geliyor ki cihaz bakımları, medikal malzeme alımında bile zorluklar ortaya çıkıyor.

Dolayısıyla üniversite hastanelerinin gelirlerinin, giderlerinin çok altında kaldığı için borç yükünden kurtulmalarının mümkün olmadığını ve borçlanmanın giderek arttığını görüyoruz. Yani sonuçta performansa dayalı geri ödeme üzerine kurulu sağlık işletme modelinin terk edilmesi gerekiyor. Eğitim ve araştırmaya öncelik veren, nitelikli sağlık hizmeti sunumunu temel alan, genel bütçeden desteklenen bir sisteme geçilmeli.

Mevcut sistem hiçbir şekilde ayakta kalamaz. Sağlık Bakanlığı hastaneleri de ayakta kalamaz, ancak Sağlık Bakanlığı kendi hastanelerini bir şekilde finanse ediyor. Fakat üniversite hastanelerinin böyle bir desteği de yok. Personel harcamaları, işletme giderleri ve performans geri ödemesi, cihaz alım, bakım masrafları tamamen döner sermayeden karşılanıyor. Bu hastaneler kötü işletildikleri için değil sağlık sisteminin geldiği noktada ayakta kalmaları, bu nedenlerden dolayı mümkün değil.”

“Eğitim kalitesi de düştü”

Üniversitelere ayrılan ödeneklerin keyfi olduğunu söyleyen İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Selçuk Erez de bu durumun tıp eğitiminin kalitesini de düşürdüğünü belirtti ve şunları söyledi:

“Üniversitelere keyfe göre tahsilat ayrılıyor. Yapılan tahsilatlarda üniversitelerin gelişmelerini ya da yerlerinde saymalarını sağlayacak kadar objektif bir dağıtım yok. Keyfe göre verildiği için üniversiteler perişan durumda. İstanbul Üniversitesi İstanbul (Çapa) ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi hastaneleri son zamanlarda ağlanacak haldeler. Akıllı bir sistem olmaması, üniversitelerin ihtiyaçlarına, kendi yerlerinde oturacak kadar tahsilat ayrılmasının sonucudur.


Üniversitenin üzerine ‘üniversite’ yazarak orası üniversite olmuyor. Belli bir nizamda, belli bir ihtiyaca cevap verecek şekilde işletilmesi lazım ama olmuyor yapamıyorlar. Öğrenciler gün aşırı şekilde tabip odalarına başvurarak şikayette bulunuyorlar. Bu hem üniversite eğitimi hem de ihtisas eğitimi için de geçerli. Bundan 10 yıl sonra zaten uluslararası üniversite standartlarına uymadığımız için bizim mezunlarımızı kabul etmeyecekler. Şu anda gelişmiş ülkeler, gelir düzeyi düşük ülkelerin mezunlarını, mezun saymıyor.” (Hürriyet)

Durmuş Yılmaz’dan ekonomik kriz yorumu


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.