Bir Galatasaraylı’nın hazin hali

Tanınmış bir gazeteci ve televizyoncu, yani bilinen ve hatta popüler bir medya insanı. Ve Galatasaraylı. Galatasaraylılığı ise sıradan bir taraftar boyutunun çok ötesinde… Her şeyden önce Galatasaray Lisesi mezunu, daha ne olsun? Galatasaray kulübünde yöneticilik boyutlarında görev alacak kadar da kulüp ile ilişkisi olan birisi. Özetle böyle bir kişinin futbol ve spor adına söyleyeceği birçok şey dolaylı da olsa kulübünü bir şekilde bağlar veya ilgilendirir.

Bir Galatasaraylı nın hazin hali

Söz konusu kişiye elbette ki içinde yer aldığı düzen ve sistemde açısından bakmak ve değerlendirmek gerekli. Durduğu yer açısından bakıldığında, birçokları gibi bir düzen ve sistem insanı olan söz konusu bu kişi güçlü olmak ve güçlüler ile elbette ilgili ve ilişkilidir. Özetle mesleği, geleceği ve içinde bulunduğu koşullar gereği tipik bir yandaş olarak betimlenemese de düzenin iç işleyişi nedeniyle iktidar ile ilişkilerini iyi tutmak için çabalayan, liberal bir medya kazananından söz ediyoruz..

Özellikle futbol ile yakından ilgili bu Galatasaraylı,  malum Fenerbahçe-Beşiktaş kupa maçında yaşananlar ve sonrasında gelişen olaylar ile ilgili olarak bakınız daha çok nereye odaklanmış ve nereye dikkat çekiyor?


Beşiktaş kulübünün olaylar nedeniyle hakem tarafından yarıda kesilmiş fakat federasyon kararı ile kaldığı yerden devam etmesi uygun bulunan söz konusu erteleme müsabakasına çıkmayan Beşiktaş’ı önce sorumsuz davranmakla suçluyor, ardından başka bir cezai uygulama gereğinin altını önemle çiziyor.

Beşiktaş’ın borsada hisseleri olan bir şirket olduğunu ve hissedarlarına karşı sorumluluğu bulunduğunu, maça çıkmama kararı ile hissedarlarını zarara uğrattığını belirterek, hatta suç duyurusunda bulunacak nitelikte söz ve ifadelerde bulunuyor.

Oysa Türkiye ve dünyada ticarileşen spor ve futbol her ne kadar birer sektör ve bu sektörün uyumlu şirketleri haline getirilmiş olsalar da “tarihsel olarak ve her şeyden önce varlık nedenleri olarak birer sosyal kulüptürler. Üstelik kurulma nedenleri, gerekçeleri ve ihtiyaçlarına bakıldığında, bugün birer şirkete dönüştürülmüş bu yapılar birer kimlik ve kişiliği temsil eden toplumsal ve kültürel birer aktördürler. Asıl bu anlamda önemli ve değerlidirler.


Futbolu kurtaracak olanlar, futbola sadece para gözüyle bakan “para kafalı” kişiler değildir.

Futbolu ve sporu iktidarların dayatması ve yönetiyor olmasına ses çıkarmayanların, bir de buna destek olacak ve yol gösterecek tavırları, yaranma psikolojisinin geldiği son nokta olsa gerektir.

Okumuş, yazmış bir Galatasaraylı’nın, kulübü tarafından ebedi dost ilan ettiği ve tarihsel süreçte anlam ve varlık gerekçeleri açısından yoldaşı olduğu Beşiktaş ile ilgili olarak yaptığı söz konusu tutum ve davranışların kabul edilebilir bir tarafı olmasa gerektir.

Beşiktaş Spor Kulübünün, Beşiktaş tarihine kayıt düşülecek olan böylesi bir kararı hayata geçirmiş olmasını değerlendirmek ve futbol adına kazanımlar oluşturmasına katkı sunmaya çalışmak yerine, işi ticari futbola ve siyasi erk’e tahvil etmeye çalışmak toplumsal, kültürel ve diğer tüm boyutları es geçmek “entelektüel bir Galatasaraylı’ya” uygun düşmese gerektir.

Metin Oktay’a mezarında röveşata attıran bu yaklaşım muhtemeldir ki; Gündüz Kılıç, Güngör Uras ve diğer Galatasaray efsanelerinin ruhunu da tedirgin etmiştir.

Spor’u ve Futbolu iktidarların tahakküm aracı görenlere, bunu olağan karşılayanlara, buna ses çıkarmayanlara, passoliglere, para tuzağı ve rantiye alanı olan stadyumlara ve stadyumlar üzerinden gerçekleştirilen her türlü yabancılaşmalara, Belediyesporlar faciasına, tüm spor imkanlarının profesyonellere yönlendirilmesine, spor ve futbol yönetimindeki kifayetsiz ve vasatlar ordusuna ilişkin çözümünüz ve karşı duruşlarınız olmayacak ama Beşiktaş’ın tarihsel olarak en önemli davranışlarından birisi olan “iktidara rağmen” müsabakaya çıkmama kararındaki direncini ve rol model olabilecek davranışını değersizleştirecek ve üstelik cezası peşinen kabul edilmiş bedeli ödeyecek olmasına rağmen, ticari açıdan da zarar görmesine ön ayak olarak iz sürücülük yapacaksınız.


Arzu edelim ki; Düşünen, yazan, çizen ve konuşan diğer tüm Galatasaraylılar yukarıda değinilmeye çalışılan böyle bir tutum ve tavır içinde değillerdir. Çünkü böylesi bir yapı insanın başkasına, kendisine ve kurumlarına yabancılaşmasından başka bir şey olmasa gerektir.

Arda Turan, Emre Belözoğlu ve diğerleri