Çocuklarda reflü sıklığı artıyor mu?

Yetişkin sorunu olduğu zannedilen reflü çocuklar hatta bebeklerde de ortaya çıkabiliyor.

Araştırmalar, tüm çocuklarda da yaklaşık yüzde 15 oranında reflü bulunduğunu gösteriyor. Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Meltem Uğraş, huzursuzluk, mide bulantısı ve özellikle kilo kaybı olan çocukların reflü açısından da değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Reflü, yemek borusu ve mide arasındaki kapakçıktaki (kastaki) gevşeklik nedeniyle mide içeriğinin yemek borusuna doğru geri kaçması sonucu ortaya çıkıyor. Son dönemlerde her yaş grubundaki çocuklarda reflüye ait işaretlerdeki artış önem taşıyor. Zira bu sorun çocukların ve ebeveynlerin hayat kalitesini düşürmesinin yanında tedavi edilmezse astım, yemek borusunda tahribat, tekrarlayan orta kulak iltihapları ve zatürre gibi farklı hastalıklara da zemin hazırlayabiliyor. Alerjiler ve özellikle besin alerjileri yemek borusunda tahribat yapıp reflü bulgularına neden olabiliyor. Bebeklerin gelişim süreci devam ettiği için de reflüye daha sık rastlanıyor.


Reflü nedeniyle çocukların kilo almakta zorlandığını hatırlatan Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk Gastroenteroloji Uzmanı Uzmanı Doç. Dr. Meltem Uğraş, bununla birlikte çocukların gelişimlerinin de etkilenebildiğini belirtiyor. Ayrıca, mideden yemek borusuna kaçan asit, dokuda hasarlanmaya ve küçük yaralara yol açabildiği için kansızlık gelişme riski de bulunuyor.

Belirtiler karıştırılabiliyor

Reflüye bağlı şikayetler bebeklerde ve çocuklarda değişkenlik gösterebiliyor. Örneğin bebeklerde bulantı, kusma ve beraberinde kilo kaybı gözlenirken, çocuklarda kusma yaşanmıyor ancak göğüste yanma, ses kısıklığı ve gelişimde yavaşlama ortaya çıkıyor. Genel olarak belirtilerin birçoğunun farklı hastalıklarla benzerlik gösterdiği için karıştırıldığını anlatan Doç. Dr. Meltem Uğraş, şöyle konuştu:

“Özellikle reflüyle birlikte gelişen üst solunum yolu enfeksiyonlarında altta yatan neden tespit edilmezse çocuk uzun ve tekrarlayan antibiyotik tedavilerine maruz kalabiliyor. Bunun yanında göğüs ağrısı veya sıkışma gibi şikayetler de kalp kaynaklı hastalıklarla karıştırılabiliyor. Dolayısıyla reflü belirtileri konusunda uyanık olunması ve zaman kaybetmeden hekime başvurulması önem taşıyor.”


Tanıda hasta öyküsü önemli

Hastalığın tanısında en önemli faktörün çocuğun ayrıntılı hikayesinin alınması olduğunu belirten Doç. Dr. Meltem Uğraş, “Reflü tanısı koymak için geliştirilen çeşitli yöntemlerden yararlanıyoruz ve her çocuğa da aynı yöntemle yaklaşmıyoruz. Bazı çocuklarda sadece yakınmaları dinlemek yeterli olurken, bazılarının klinik durumuna, yakınmasının ağırlığına göre endoskopik ya da radyolojik yöntemler kullanıyoruz” diyor.

Tedavi yaşam tarzı değişikliğiyle başlıyor

Reflü hastalığının tedavisinde öncelikle yaşam şeklindeki bazı değişikliklerin yapılması gerekiyor. Süt çocuklarında mama içeriğinin değiştirilmesi (yoğunlaştırılması), sık sık az miktarda yedirmek ve yatarken başının yükseltilmeli alınacak önlemler arasında yer alıyor. Daha büyük çocuklarda ise, portakal suyu, çikolata, nane gibi reflüye neden olabilecek gıdaları tüketmemek ve akşam yemeğinden sonra da sıvı alınımını azaltmak gerekiyor.

Ayrıca, karın içi basıncı artışına yol açan kabızlık, şişmanlık gibi sorunların çözülmesi, beli çok sıkı kıyafetler giydirmemek, yemek yerken masada oturulmak, sık sık ve az miktarda yemek yemek, yatmadan 1,5-2 saat önce yiyecek tüketmemek ve yatarken başın yükseltilmesini sağlamak da alınabilecek diğer önlemler arasında yer alıyor.


Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Meltem Uğraş, “Ayrıca çocuğa uygun olarak, sindirim sisteminin hareketlerini düzenleyici ve mide asidini azaltıcı, kapakçık fonksiyonlarını güçlendirici ilaçlar kullanılabiliyor. Bu tedavi de duruma göre yaklaşık4-6 ay kadar devam edebiliyor. Ancak uzun süren tedaviye rağmen düzelemeyen çok nadir vakalarda cerrahi de bir seçenek olabiliyor” diyor.

Reflülü hastalara 10 etkili öneri


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.