Aileler, çocuğu ortadan kaybolduğunda vakit kaybetmeden polisi aramalı! Son dönemde arka arkaya meydana gelen çocuğa yönelik cinsel istismar olaylarına dikkat çeken Prof. Dr. Sevil Atasoy, aileler için son derece önemli uyarılarda bulundu.
Cinsel istismar amacıyla kaçırılan çocukların 4’te 3’ünün ilk 3 saat içerisinde öldürüldüğünü vurgulayan Prof. Dr. Sevil Atasoy, çocuk ortadan kaybolduğunda ilk olarak polisin aranması gerektiğinin altını çizerek;
“Çocuk evin içinde, dolabın içinde, bodrumda, çatı katında vb. yerlerde olabilir. Ama buralarda aramaya, polise haber verdikten sonra başlanması gerekiyor” dedi. Atasoy, zanlıların çocuğun bulunduğu çevreye yabancı olmadığını ve vakaların çok dar bir alanda gerçekleştiğini belirterek, “‘Çocuğum evin önünde, bahçede oynuyor’ diyerek, katiyen rahat olunmamalı” şeklinde konuştu.
Üsküdar Üniversitesi Bağımlılık ve Adli Bilimler Enstitüsü Müdürü ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sevil Atasoy, ailelere önemli uyarılarda bulundu.
“Kayıp çocuklar konusunda Türkiye’nin bir istisna olmadığını söylemek gerekiyor. Dünyanın her yerinde, her ülkesinde çocuklar kaybolur, çocuklar kaçırılır, çocuklar evi terk eder, çocukları evden kovarlar… Bunların sayısı hiç de az değildir” diyen Prof. Dr. Atasoy,
“Verilerde belirtilen kayıp ve evden kaçan çocukların sayısı, buz dağının sadece görünen kısmı. Sayılar, belirtilen verilerin çok daha üstündedir” şeklinde konuştu.
En kötü senaryo düşünülerek hareket edilmesi lazım!
“En kötüyü düşünerek hareket edilmesi lazım” diyen Prof. Dr. Sevil Atasoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu kadar ölümle sonuçlanan bir durum değil; ama şurası muhakkak ki, her vakanın bir yabancı ya da bilinen biri tarafından kaçırılmış, bir cinsel istismara uğrayacak ve daha sonra da mutlaka öldürülecekmiş gibi soruşturmanın yürütülmesi lazım. Çünkü burada zamana karşı bir yarış var.
Her ne olursa olsun, önce polise haber verin!
Her ne olursa olsun önce polise haber vermek gerekir. Niye? En kötü senaryoyu göz önünde tutarsak eğer, bilinen şu var ki, cinsel istismar amacıyla kaçırılan çocukların dörtte üçü, kaçırılmayı izleyen üç saat içinde öldürülür. Yani eğer sonu cinayetle sonlanacak bir kaçırmaysa; çocukların sağ kalanlarının yarısı kaçırmayı izleyen 48 saat içinde ve maalesef tamamı 7 gün sonra öldürülmüş olur. Kısacası, çocuğun sağ bulunması çok hızlı hareket etmeyi gerektirir.
Saldırgan ile çocuk, çocuğun gittiği yerlere yakın bir yerde karşılaşıyor
Ortalama olarak bir ailenin polise haber vermesi hemen her zaman 2 saatten önce maalesef olmuyor. 2 saat geçtikten sonra haber verildiğinde de polise bir plan yapabilmek ve bir görgü tanığı bulmak üzere kapı kapı dolaşmaya başlayabilmek için önünde sadece bir saat gibi kısa bir zamanı var. Hedef, ilk temas noktasını bulmaktır. Yani çocukla saldırganın birbiri ile karşılaştığı nokta neresi? Bu çok önemli. Çünkü her ne kadar yaşa bağlı olarak değişmekle birlikte, ilk temas noktası eve, okula ya da çocuğun gittiği bir yere çok yakın, neredeyse çapı 500 metrelik bir dairenin içerisinde karşılaşıyorlar.
Vakalar çok dar bir alanda gerçekleşiyor!
O nedenle de evin önünde oynuyor, bahçede oynuyor, okulda ya da otobüs durağında ya da bir arkadaşına gitti diyerek, kesinlikle rahat etmemek gerekir. Kişinin bir cinsel saldırı eylemini gerçekleştirmesi ise, genellikle kaçırma noktasına 1 km’lik bir mesafede; ama öldürüp bir yere atması ya da çalı, çırpı, toprak ile üzerine örtmesi ise saldırının gerçekleştiği yere 250 ila 500 metre kadar yakın. Dikkat edilecek olursa, olaylar genellikle dar bir alanda gerçekleşiyor; fakat geç kalınıyor. İlk temas noktası gibi, saldırının gerçekleştiği yer ve bedenin bulunduğu yer birer olay yeridir.
Çocuğunuzu aramaya başlamadan önce polise haber verin!
Her polisin çocuk kaçırmalarına özgü bir eğitim alması gerektiğini kaydeden Prof. Atasoy;
“Çocuk bir kere ortadan kaybolduğu zaman, çeşitli şeyler olabilir. Bunlardan bir tanesi, gerçekten evin içinde bir yerdedir, bir dolabın içerisinde, bodrumda, çatı katında, hatta çok miktarda çamaşır varsa eğer, çamaşır yığınlarının bile altında… Yani yaşına, boyuna göre değişik şeyler olabilir. Bu bir ahır olabilir, garaj olabilir, araç olabilir, arabanın, hatta bagajına saklanabilir. Ama polise haber verdikten sonra çocuğu buralarda aramak gerekir. Çocuk kanepenin altında bile olabilir. İnsanlar tabii ki bundan çekiniyor, üzülüyor, polis geldiği zaman ‘Bakamadınız mı bulamadınız mı çocuğu’ diyecek diye; ama o polisin mutlaka özel olarak eğitilmiş olması ve böyle bir olayın insanın başına geldiği zaman, ne kadar büyük bir travma yaşadığını bilmesi gerekiyor” dedi. Ayrıca güvenlik birimlerinin her ihbarı çok ciddiye alması, ilk görüşmede risk seviyesini belirlemesi ve 24 saat geçmemişse, “Kaçmıştır, geri gelir” klişe yanıtından vazgeçmesi gerekir.
Polisi aramaktan çekinmeyin!
“İnsan çocuğu kaybolduğu zaman, en kötüyü düşünür. Birden kanepenin altından çıktığında ne yapacağını şaşırır ama polisten korkmaması ve çekinmemesi lazım” diyen Prof. Dr. Sevil Atasoy,
“Tabii polis gelinceye kadar mutlaka, ailenin birilerini aramaya başlaması gerekir, çocuğun eşkâli, üzerindeki giysiler eşyaları çok önemli. Gözlük takar mı, bir hastalığı, engeli var mı, diş teli var mı, bir bileziği ya da küpesi ve elbette öğrenebilmişse son görüldüğü yer son derece önemli. Tekrar etmek gerekirse, çocuk kaçırmalarında başarı, büyük ölçüde son görüldüğü yerin bilinmesine bağlıdır. Polisin, çok sayıda ekip oluşturarak o bölgede oturan, çalışan, evine ya da iş yerine gitmek üzere geçen kişiler arasında bir görgü tanığı bulabilmesi, bir otomobil rengi ya da plakasının tek bir harfini bile öğrenmesi hayati önem taşır.
Saldırganlar bölgeye yabancı değil!
Prof. Dr. Sevil Atasoy, saldırganların genel profili hakkında şu bilgileri verdi:
“Çocuğu kötü bir amaç için kaçırıp, daha sonra da kendisini ele vermesin diye hatta ağlamasını susturmak için öldürdüğünü var sayarsak böyle bir yerde; genel olarak bu şahısların;
- Yaşlarının 25-30 arası olduğu,
- Bekâr oldukları,
- Muhtemelen yalnız ya da bir akrabasıyla beraber oturduğu,
- O bölgede aslında bir nedenle zaten bulunduğu, yani çocuğu kaçırdığı yere tamamen yabancı bir insan olmadığı görülüyor.
- Daha önceden suç işlemiş olma ihtimalinin yüksek olduğu, benzeri bir suçu işlemiş olma ihtimalinin de yüksek olduğu; ama şart olmadığı da bilinen bir gerçek.
- Fazla eğitim ya da beceri gerektirmeyen bir işte çalışıyor, inşaat işçisi, boyacı, satıcı gibi.
Şimdi bu kişinin 500 km öteden gelip de bir yerde bir çocuğu bulması ve ona bu eylemi yapması, düşünülmüyor. Her zaman için orada bir vesile ile bulunuyor. Çevreyi de tanıyor. Nasıl gidileceğini, nereye gidileceğini, bir metruk bina var mı, terk edilmiş bir yer var mı, yani saklanabileceği bir yer var mı onu bilen birisi.
Saldırganlar, çocukları kandırıyor
Çocuğu bir biçimde kandırması gerekiyor. Önemli olan nokta burada başlıyor yani bizim önlem olarak alabileceğimiz noktalardan biri bu. ‘Köpeğimi kaybettim gel beraber arayalım’ dan, ‘Yolu bilmiyorum, yolu bana tarif eder misin’, ‘Beni annenler gönderdi seni bir yere götüreceğim’ gibi.
Hele ismini öğrenmişse daha da tehlikeli, çünkü ismi ile hitap ettiği zaman çocuk ona gerçekten inanıyor. Para vermek, şeker vermek, çikolata vermek, bunlar çok klasik her zaman tabii ki karşımıza çıkan şeyler…
Elbette tehdit, korkutma, bazen silah, bazen bıçak vb. yani bütün bunların hepsine rastlanıyor. Çocuklara ‘Yabancıların aracına binme’ diyoruz. Hele büyük kentlerde, yabancıların aracının yakınına dahi gitmemelerini söylemek lazım. Çünkü kapının açılıp çocuğun içeriği çekildiği vakalar da var. Dolayısı ile arabaya binmemesini söylemek yeterli değil. Şeker, çikolata, para vb. bir şey teklif eden kişi hele ki yabancıysa, çocuğun oradan süratle uzaklaşmasını ve bunu söylemesini sağlamak lazım.
Bu eğitim kaç yaşında verilmeli?
Baktığınız zaman, farklı yaş dilimleri ve farklı riskler var; ama bu amaçla kaçırılan çocuklar normal çocuklar. Hani öyle dudağında ruj, eteği kısa vb. kız çocukları değil yani bunu bilmek lazım. Bunun ne yazık ki böyle olduğu iddia ediliyor, hayır böyle bir şey yok. Çok az saldırgan belli bir tipi hedefliyor. Yani o kişi için bir çocuk. Tabii ki kız erkek fark etmediğini; ama kız çocuklarının çok yüksek risk altında olduğunu söylemek gerekiyor.”
“Bebek bezi reklamlarının dahi tetikleyici etkisi olduğu söylenen bir dünyada yaşıyoruz”
Üsküdar Üniversitesi Bağımlılık ve Adli Bilimler Enstitüsü Müdürü ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sevil Atasoy, sosyal medya kullanımının meydana getirebileceği tehlikeler hakkında uyarılarda bulunarak, sözlerini şöyle tamamladı:
“Burada yaş ile ilgili bazı meseleler var. Çocuk küçükken, velilerin çocukların fotoğraflarını paylaştığını; ama çocuk biraz büyüdüğü zaman da kendi fotoğrafını paylaştığını biliyoruz. Ya da bir tanıdığının fotoğraflarını paylaşmaya başlıyor. Bunların hepsinin tabii ki farklı sonuçları var. Küçük olanlara gelince, yani bebek bezi reklamlarının dahi tetikleyici etkisi olduğu söylenen bir dünyada yaşıyoruz. Ne yazık ki insanların her türlü şeyi; bir ağacı, bir otomobili bile cinsel uyaran olarak algılaması dahi mümkün.
“Çocuğunuzun fotoğrafları internet sitelerinde satılıyor olabilir”
Çocuk pornografisi çok yaygın bir hadise. Yani çocuğunuzun fotoğrafları internet sitelerinde satılıyor olabilir ve siz onu normal internette görmüyor bile olabilirsiniz. Bildiğiniz gibi artık Dark web var. Yani oralarda bir yerlerde ürün olarak birilerine servis ediliyor; fakat şimdi fotoğraftan aynı zamanda çocuğun evinin adresinin de saptanabileceğini ve bunun ayrı bir sorun oluşturacağını, ayrıca çocuğun büyüyeceğini unutmamak gerek.
Bu eylemler, sabırlı kişilerin maalesef başvurduğu yöntemler. Saldırganların aynı anda çok sayıda çocuğu kendisine bir şekilde bağladığı, bunların sanki sadece onunla konuşuyormuşçasına, onunla ilişki kuruyormuşçasına yazıştığı, günler haftalar hatta aylar süren iletişim sonrasında çocuğu çıplak fotoğrafını paylaşmaya ikna ettiği, ardından buluştuğu olaylar da var. Yani çocukların başına bir anda bir şey gelmiyor aslında. Bazen bir birikimin üzerinde de bunlar yaşanıyor.”