Bundan birkaç yıl önce “Bize bir gelecek borçlusunuz. Geleceğimizi çaldınız!” yazısı ucuz Twitter sloganı gibi geliyordu değil mi? Peki bugün gençler bir bir hayatlarına son verirken hala aynı aymazlıkta devam mı edeceksiniz?
Enes Kara, daha 20 yaşındaydı. Tıp fakültesi 2. Sınıf öğrencisiydi. Geride bıraktıklarını görünce tıp hayali miydi bilmiyorum ama eminim katledilen bir sürü hayali vardı.
Enes’in anlattıklarını dinlerken kendi öğrenciliğim geldi aklıma. Ortaokuldayken en büyük hayalim genetik okumaktı. Odamdaki panomda Dolly’nin gazeteden kesilmiş fotoğrafı vardı ve bir dünya haber. Biyoloji ne kadar da baş döndürücü bir bilimdi.
Üniversite sınavlarına girdim en kötü ihtimalle son biyoloji tercihim kesindi. Tercih yapacağım zaman önümüzdeki sene sistemi değiştiriyoruz dediler. Bu kadar basitti onlar için yap boz gibi oynanabilirdi. Ne olur ne olmaz diye 1-2 tercih daha yaptım. Sonuç günü mühendislik fakültesi yazısını gördüğümde başımdan aşağı kaynar sular döküldü zannettim. Ailem hiç baskı yapmamıştı. Gerek de yoktu zaten bir sene sonra ne olacağını bilememek tek başına yeterince baskı yapıyordu.
Üniversite için gittiğim şehirde ikinci şoku yaşadım. Memur emeklisi bir babanın kızıydım ve tek gelirimiz o olmasına rağmen KYK yurdunda 900 küsuruncu yedektim. Harıl harıl yurt ararken polis bildirileriyle karşılaştık. Cemaat ve örgüt evlerine karşı dikkatli olmamız gerektiğine yönelik. Görüşmeye gittiğimiz yurtların çoğu cemaatindi. Kurallara uyulduğu takdirde bize karışılmadığından bahsettiler uzun uzun, sadece ibadetlerini yapması gerekli diyen de oldu kapalı olmam gerektiğini diyen de…
Cemaat yurdu olmayanlara da bizim gücümüz yetmedi. Ben şanslıydım bir sene akrabalarımda kaldım. Sonrası KYK. Ben tüm bunları 2005-2010 yılları arasında yaşadım. Cemaatlere toz kondurulmadığı, vatan hainlerine hoca dendiği bir zamanda. Ya şimdi? Onca yaşanmışlıktan sonra hala insanları denetlemeyen cemaatlere vakıflara bırakmak niye?
Enes’in 20 yaşındayken tüm hayallerini tüm umutlarını katlettiniz! Peki sadece Enes mi? Bin bir zorlukla okuyup atama bekleyen öğretmenleri yaşarken öldürmediniz mi? 36 saat nöbet tutturduğunuz doktorun ölümünde emeğiniz hiç mi yok? Bu ülkede mesleğim olsun diye dirsek çürüten insanlara “İş beğenmiyorsun?” diye diye her gün öldürmediniz mi?
Enes öldü. Ailesinin, toplumun, cemaatin, sistemin baskılarına dayanamadığı için öldü! Hadi şimdi siz bırakıp Enes’i bu kokuşmuşluğu temizlemeye uğraşmaya devam edin! Ama unutmayın hepimize bir gelecek borcunuz var!
