Bilim insanları yeni bir çalışmada, insan beyninin esas olarak kas kontrolünü ve vücut hareketini düzenlediği bilinen beyincik kısmının, duygusal deneyimleri hatırlamaya da yardımcı olduğunu keşfetti.
Önceki çalışmalar, beynin amigdala adı verilen başparmak ucu büyüklüğündeki bir kısmının duyguların işlenmesi için başlıca alan olduğunu göstermişti. Bu da tehlikeli durumları hatırlamamız gerektiğinden, hayatta kalmak için önemli bir olgu.
Akademik dergi PNAS’de geçen hafta yayımlanan yeni araştırmada, başın arka kısmında yer alan beyincik bölgesinin yoğun duygusal deneyimleri depolamadaki rolü değerlendirildi.
Bilim insanları önceden beyinciğin yürüme, ayakta durma ve diğer karmaşık vücut hareketleri için dengeyi düzenlemede hayati roller oynadığını biliyordu.
Yeni çalışmada bilim insanları, 1400’den fazla katılımcıya duygusal ve nötr görüntüler gösterip deneklerin beyin aktivitelerini kaydederek, beynin bu bölgesinin diğer işlevlerini inceledi.
Araştırmacılar daha sonra yapılan bir hafıza testi ile katılımcıların pozitif ve negatif hisler uyandıran görüntüleri nötr görüntülerden çok daha iyi hatırladıklarını tespit etti.
Duygusal görüntülerin daha iyi depolanması genel olarak beyindeki serebrum adlı bölgenin aktivitesinin artmasıyla bağlantılı olsa da (ki zaten bu işlev biliniyor), bilim insanları beyincikte de daha yoğun faaliyet gözlemledi.
Araştırmacılar, duygusal görüntülerin giderek daha fazla depolandığı durumlarda, beyinciğin serebrumun bazı kısımlarıyla daha çok iletişim kurduğunu belirtiyor.
Ayrıca beynin arkasındaki bu bölgenin, duyguların işlenmesinde ve anı depolamasında rol oynadığı bilinen amigdala ve hipokampus da dahil olmak üzere, beynin diğer bölgelerine sinyaller gönderdiği keşfedildi.
Çalışmanın ortak yazarı Dominique de Quervain yaptığı açıklamada, “Bu sonuçlar, beyinciğin duygusal bilgilerin daha iyi depolanmasından sorumlu ağın ayrılmaz bir bileşeni olduğunu gösteriyor” dedi.
Duygu yüklü olayları daha çok hatırlamak gelecekte bunlardan kaçınarak hayatta kalmanızı sağlayabilirken, araştırmacılar çok olumsuz deneyimlerin tekrarlayan anksiyeteye yol açabileceğini belirtti.
Bilim insanları bu nedenle, yeni çalışmanın sonuçlarının travma sonrası stres bozukluğu gibi psikiyatrik durumlara daha fazla ışık tutabileceğini söylüyor.
Makalede, “Bu bulgular, beyinciğin karmaşık bilişsel ve duygusal süreçlerdeki rolüne dair bilgi birikimini genişletiyor. Ayrıca travma sonrası stres bozukluğu veya otizm spektrum bozukluğu gibi, anormal duygusal mekanizmalar içeren psikiyatrik bozuklukların anlaşılması için uygun olabilir” diye yazıldı.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Deniz Su