Yaşam süresi kan örneği ile tespit edilebilecek

Sadece insanda bulunan SPATA31 geninin, kopya çeşitliliğine bağlı olarak insan yaşam süresi ile orantılı olduğunu tespit eden Dr. Öğr. Üyesi Cemalettin Bekpen böylelikle “kaç yıl yaşayacağız” sorusuna da cevap verilmiş olacağını belirtti.

yaşam süresi

Türk bilim insanlarından dikkat çeken çalışma: Yaşam süresi, kan örneği ile tespit edilebilecek.

Dünyanın dört bir yanındaki bilim insanları, yaşam süresi ve kalitesini uzatmak, nitelikli yaşlanmak konusunda araştırmalar yapıyor. Bu kapsamda Dr. Öğr. Üyesi Cemalettin Bekpen önemli açıklamalarda bulundu.


Geçmişte Almanya merkezli Max-Planck Enstitüsü’nde çalışmalar gerçekleştiren Bekpen, bu çalışmalar sırasında sadece insanda bulunan SPATA31 geninin, kopya çeşitliliğine bağlı olarak insan yaşam uzunluğu ile orantılı olduğunu tespit etti.

“Hücresel yaşlanmayı tersine çevirebiliriz”

Şu an da Bahçeşehir Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölüm Başkanı olarak görev yapan Dr. Öğr. Üyesi Cemalettin Bekpen çalışmasının detaylarına şöyle değindi:

“SPATA31 geninin kopya sayısı bazı bireylerde 5 ile 20 arasında değişiyor. 18-19-20 sayısı arasına gidip geliyorsa o zaman kişinin genç yaşta çevresel faktörlere karşı oldukça dirençli olmasına rağmen maksimum 65-75 yaş aralığında yaşayacağını anlayabiliyoruz. Diğerleri ise özellikle 5-6 kopya arasında olanlar uzun yaşıyorlar. Eğer kopya sayısı 10 civarında ise bu noktada çevresel faktörler çok fark ediyor. Yani SPATA31 geninin fazla sayıda kopyasına sahip olan insanlar genç yaşta çevresel faktörlere dirençli olmalarına rağmen yaşlandıklarında bu sahip oldukları avantaj dezavantaja dönüşüyor. Erken yaşlanma etkilerine ve yaşlılığa bağlı hastalıklara yatkınlık gösteriyorlar”.

“Kan örneği ile tespit edilebilecek”

Aynı genin kopya çeşitliliğine bağlı olarak insan deri hücrelerinde tamir mekanizmasında rol aldığını ve hücresel yaşlanmayı değiştirebildiğini söyleyen Bekpen şöyle konuştu:

Bu tespit insan kan örneklerinden alınan DNA ile mümkün. Bu DNA’ları kullanarak her bireyde bulunan SPATA31 gen kopya sayısını dijital PCR metodu ile belirleyeceğiz. Bu etkili, göreceli olarak ucuz ve çok çabuk sonuç gösteren bir yöntem.


SPATA31 kopya sayısı belirlendikten sonra kişilerin hangi aralıktaki yaş dağılımına düştüklerini göstererek ön veriler ışığında kişiye hangi yaş aralığında yaşlılık etkilerini yaşama veya yaşlılığa bağlı hastalıklara (Alzheimer, Parkinson, Kanser gibi) maruz kalma ihtimali olduğunu bildireceğiz. Daha sonra ön verilerimizi doğrulamak için yaşlılığa yatkınlığı belirlenen bireylerin tüm genom dizilimleri, fibroblast hücre yaş uzunluğu analizleri gibi ek veriler kullanarak kesin sonucumuzu sunacağız.

“Türkiye’de yaşlı nüfusun artması diğer ülkelere göre yedi kat fazla”

Bu keşfin Türk toplumunda nasıl bir dağılım gösterdiğini henüz bilmediklerini söyleyen Bekpen, Türkiye’de yaşlı nüfusun artmasının diğer ülkelere göre yedi kat fazla olduğuna dikkat çekti.

Ardından bu çalışmaların yürütülmesinin önemini şöyle vurguladı:

“Türkiye genç bir nüfusa sahip ama bu genç nüfusa oranla toplumda yaşlı nüfusun artması diğer ülkelere göre yedi kat fazla. Yani hızlı yaşlanıyoruz. Bu yüzden yaşlılığı anlamak ve insanları sağlıklı yaşamaya doğru yönlendirmek için genetik çalışmaların verilerine ihtiyacımız var. Böylece toplumun hazırlıklı olması sağlanacak ve yaşlılıkta görülecek hastalıkların tedavisi için daha az para harcanacak. Almanya’daki sağlık harcamalarının yüzde 85’i, 65 yaş üstü hastalara için yapılıyor.

Şu an bizde bu oran düşük ancak yaklaşık 20 yıl sonra toplum Almanya’da olduğu gibi yaşlı bir nüfusa sahip olacak, bu da sağlık harcamalarının Almanya gibi yaşlı nüfusa sahip ülkelerdeki gibi büyük çoğunluğunun yaşlı bireylerin, tedavileri, bakımına sağlanacağını göstermektedir. Yaşlı bir nüfusa sahip olmak, bakıma muhtaç olan ve yaşlılığa bağlı hastalıklara (Alzheimer, Parkinson, Kanser gibi) yatkınlığı olan bireylerin sayısında doğru orantılı olarak artışa sebep olacaktır.

Özetle yapmaya çalıştığımız bu düzenekle Türk toplumunu taramaya ve tanımlamaya çalışmak. Taradıktan sonra erken yaşlanmaya, ya da yaşlılığa bağlı hastalıklara yatkınlığı olan bireyleri önceden belirleyebilmek için biyobelirteç/biyoajan bulmak ve sonrasında erken yaşlılığa veya yaşlılığa bağlı hastalıklar (Alzheimer, Parkinson, Kanser gibi) için çevresel faktörlere bağlı olarak hastalıkların ortaya çıkışını geciktirmek için yöntemler oluşturmak ve oluşturduğumuz hücre hattı modellemesi ile tedaviyi nasıl yapabiliriz sorusunun yanıtını bulmak istiyoruz.

Öncelikli hedefimiz toplumda sağlıklı yaşlanma olgusunun oluşturulması için Moleküler Biyoloji ve Genetik tabanlı modellemelerin oluşturulması, hücresel ve kişiye özgü terapiyi ileri tekniklerle nasıl geliştirebiliriz, bunu tedavi için nasıl kullanabileceğimizi belirlemek istiyoruz. Teorik olarak tedavi mümkün ama ciddi bir yatırım ve çokça çalışılmak gerekiyor”.

BAU Yaşlanma ve Genom Laboratuvarı


Bu çalışmayı gerçekleştirmek için Bahçeşehir Üniversitesi’nde Yaşlanma ve Genom Laboratuvarı’nı kuracaklarını söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Cemalettin Bekpen, “Laboratuvarda Max Planck Enstitüsü’nde uzun yıllar boyunca elde ettiğimiz verileri pratiğe dökerek insan yaşlanmasında SPATA31 gen kopya sayılarının etkilerinin ayrıntısı ile belirlenmesini sağlayacağız. Oluşturduğumuz Laboratuvarımız hem temel bilim alanında araştırma yapan hem de dışarıya dönük hizmet vererek, Türkiye’de ilk defa olarak insanların moleküler seviyede erken yaşlanmaya olan yatkınlıklarını ve ömür uzunluğunun belirlenmesini sağlayabilen bir laboratuvar olacak. İleriye dönük olarak yaşlılığın getirdiği yan etkilere karşı Bioajan, ilaç, gen terapisi gibi çözümler üretmeyi amaçlıyoruz” diyerek sözlerini tamamladı. (İHA)

Yaşlanma sürecinin sırrı çözüldü: Tersine çevrilebilir!


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.