Giderek olumsuz çağrışımlara sebep olan tartışma sözcüğü, düşünceleri ya da karşımızdaki kişinin söylediklerini tartmaktan gelmektedir…
Tartışmak
İnsanlar duygu ve düşüncelerini kelimelerle ifade ederler. Eğer kafalarımıza giren ve/veya sokulan ilk girdiler mutlak doğru olsa idi, insanların kendilerini düzeltmeye veyahut geliştirmeye ihtiyaçları olmazdı.
Ancak gelin görün ki, hayat da doğal yaşam gibi, düzeltmeyi ve değişimi gerekli kılıyor. Doğanın da devinimine uyumlu bu sürece direnenler, adeta kendi kalıplarından demirdöküm kalorifer peteği misali ömür geçiriyorlar.
Mevzubahis zevat için, düşüncelerinin yanlış olma ihtimali söz konusu bile değil. Ne yazık ki, etrafımız çoğunlukla bu tarz insanlarla kaynıyor. Düşünce devinimine yani doğaya aykırı olan iki insan karşılaştığında da, ortaya fayda getirmeyen ve olumsuz algılanan ‘tartışmalar’ çıkıyor.
Tartışma Sözcüğünün Kökeni
Tartışma sözcüğü düşünceleri ya da karşımızdaki kişinin söylediklerini tartmaktan gelmektedir. Birbirlerinin görüş ve düşüncelerini saygı çerçevesinde ‘tartan’ kişiler nizami bir şekilde tartışırlar. Nihayetinde, kimsenin kimseyi ikna etmek ya da haklı çıkmak gibi bir zarureti yoktur. Yine de tartışmanın sorumluluğu, karşıdan gelen görüşleri değerlendirip kendi eleğimizden [ele(ştir)mek de elemekten türemiştir] geçirerek kendi bakışımızı yansıtmaktır.
Adaba uygun ve usulünce gerçekteştirilen tartışmalar oldukça zihin açıcıdır. İnsan beyni zaman zaman çıkmaz sokaklara dalar/sapar. Farklı bakış açıları, beynin sağlıklı düşünmesine vesile olabilir.
Tartışma Sözcüğünün Menfi Algısı
Sözcüğün özellikle son yıllarda olumsuz algılanmasının altında belli sebepler yatmaktadır. Bunlardan birincisi, insanların birbirlerini tartmaktan ziyade, birbirlerini adeta zihnen tartaklama girişimleridir. Burada tarafların doğruluğundan mutlak surette emin oldukları şeylerin birbirleri ile olan mücadelesine şahit oluruz. İkincisi de, özellikle egolarımız devreye girdiğinde, özünde katmadeğer yaratması gereken tartışmaların adeta çat(ış)maya dönüşmesinden dolayı çatmadeğer yaratmasıdır. Burada baskın olan ise, sarsılmaması gereken ego ile üstünlüğün mutlaka elde tutulma arzusudur.
Her iki olasılıkta da, toplam fayda en iyi ihtimalle sıfırdır. İş tırmanırsa, iki taraf da harap ve bitap düşebilir. Hal böyle olunca, bir kısım insanın fayda sağlamayan ve tam aksine adeta bir sinir harbine dönüşen tartışmalardan kaçınmasını anlayışla karşılamak gerekir.
Ne var ki, toplumsal sorunların kamuoyunda tartışılmadan kendiliğinden çözülmesini beklemek safdilliliktir. Toplumumuzun, sivil toplum örgütlerinin ve hatta Milli Eğitim Bakanlığımızın, tartışma kültürümüz üzerine kafa yormaları yerinde olacaktır. Basitinden karmaşığına kadar herhangi bir konuda fikir teatisinin sağlıklı yapılamadığı bir düzende, bırakın çözüm bulmayı, sorunların daha da artmasına sebep olabilirsiniz.
Umarım Cumhuriyetimizin 100. Yılına girerken, özellikle de dünyanın gitgide karıştığı bir ortamda bizim için elzem olan yekvücut tavrımızı tartışmalarımızın adabına da yansıtırız.
Son söz: Barikayı hakikat, müsademe-i efkardan doğar. (Gerçeğin kıvılcımı, fikirlerin çatışmasından doğar.)