📌 Cinsellikle ilgili toplumsal kabuller, bireyin sağlıklı bir cinsel yaşam kurmasını olumsuz etkileyebiliyor. Cinsel mitler olarak adlandırılan bu yanlış inanışlar; utanma, suçluluk, kaygı gibi duygulara yol açarak cinsel işlev bozukluklarına zemin hazırlayabiliyor. VM Medical Park Ankara Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Ebru Soylu, bu konuda bilgi eksikliğinin yaygın olduğunu vurguluyor.
Cinsellikle ilgili kulaktan dolma bilgiler, kişinin kendisiyle ve partneriyle olan ilişkisinde sorunlara neden olabiliyor. Cinsel mitler, yalnızca düşük eğitim düzeyine sahip bireylerde değil, farklı sosyo-kültürel gruplarda da yaygın olabilir.
Psikiyatri Uzmanı Dr. Ebru Soylu’nun sıraladığı, cinsel işlev bozukluğuna neden olabilen en yaygın cinsel mitler şöyle:
En sık karşılaşılan cinsel mitler:
1. Mit: “Erkek her zaman cinsel ilişkiye hazırdır”
📌 Bu inanış, erkekler üzerinde baskı kurarak sertleşme bozukluklarına neden olabilir. Oysa istek ve uyarılma; ortam, ruh hali ve fiziksel sağlık gibi pek çok faktöre bağlıdır.
2. Mit: “Mastürbasyon zararlıdır”
📌 En eski mitlerden biri olan bu yanlış inanış, bireyin bedenini keşfetmesini ve haz alma sürecini olumsuz etkiler. Oysa mastürbasyon hem yaygındır hem de zarar verici değildir.
3. Mit: “Cinsel ilişkiyi erkek başlatmalıdır”
📌 Bu düşünce, kadının arzularını bastırmasına neden olur. Araştırmalar, kadının cinsel eylemi başlatmasının iki taraf için de daha uyarıcı olduğunu göstermektedir.
4. Mit: “Cinsellik içgüdüseldir, öğrenilmez”
📌 Cinsellikle ilgili tutumlar büyük ölçüde öğrenme yoluyla gelişir. Eksik ya da yanlış bilgi, işlev bozukluklarına zemin hazırlayabilir.
5. Mit: “Orgazm her zaman çift taraflı ve aynı anda olmalıdır”
📌 Bu beklenti, özellikle kadınlarda baskı yaratır. Orgazm zamanla öğrenilen bir deneyimdir.
6. Mit: “Cinselliğin amacı yalnızca birleşmedir”
📌 Cinsel yakınlık, farklı şekillerde yaşanabilir. Ön sevişme, karşılıklı dokunuşlar ve diğer cinsel eylemler de ilişkiyi güçlendirebilir.
7. Mit: “Kadın ancak birleşmeyle orgazm olur”:
📌 Klitoral uyarılma, kadın orgazmında temel bir rol oynar. Birçok kadın, doğrudan klitoral uyarımın daha etkili olduğunu ifade etmektedir.
8. Mit: “Cinsellikte normal olan nettir”
📌 Her bireyin ve çiftin cinsel tercihi farklıdır. Bu alanda “normal” kabul edilen davranışlar yerine, iki tarafın rızasına ve haz almasına odaklanmak gerekir.
9. Mit: “Dikkat dağıtmak erken boşalmayı engeller”
📌 Boşalma kontrolü bu şekilde sağlanamaz. Dikkat dağıtmak boşalmanın geldiğini fark etmeyi zorlaştırabilir.
10. Mit: “Sertleşme kaybı, partneri beğenmemek demektir”
📌 Sertleşme sorunlarının birçok psikolojik ve fiziksel nedeni olabilir; partnerle ilgili olmayabilir.
11. Mit: “Sevişme sırasında fantezi kurmak yanlıştır”
📌 Fanteziler, kişinin cinsel yaşantısını zenginleştirebilir. Ortak rızayla ifade edildiğinde ilişkiyi olumlu etkileyebilir.
12. Mit: “İlişki sırasında mastürbasyon yapılmaz”
📌 Gerektiğinde, çiftin onayıyla sevişme sırasında da mastürbasyon uygulanabilir. Bu doğal ve sağlıklı bir yaklaşımdır.
13. Mit: “Menopozla birlikte cinsellik sona erer”
📌 Bu yanlış inanış, kadınların cinselliğini bastırmasına neden olur. Menopoz, cinsel yaşamın sonu değil; yeni bir dönemidir.
Toplumda yaygın olan bu tür yanlış inanışlar (cinsel mitler), bireylerin cinsellikten uzaklaşmasına veya cinsel sorunlar yaşamasına neden olabiliyor. Sağlıklı bir cinsel yaşam için doğru bilgiye ulaşmak ve bu tür mitlerle yüzleşmek büyük önem taşıyor.
Cinsel işlev bozuklukları nelerdir?
Cinsel işlev bozuklukları, bireyin cinsel yanıt döngüsünde tatmin edici bir uyarılma veya doyuma ulaşmasını engelleyen durumlardır. Genel olarak dört ana kategoriye ayrılır:
- Cinsel istek bozuklukları: Cinsel isteğin azalması veya tamamen kaybolması.
- Cinsel uyarılma bozuklukları: Erkeklerde sertleşme sorunları, kadınlarda uyarılma eksikliği.
- Orgazm bozuklukları: Orgazm olamama, gecikmiş orgazm veya ağrılı orgazm.
- Cinsel ağrı bozuklukları: Vajinismus (vajinanın istemsiz kasılması), disparoni (cinsel ilişki sırasında ağrı).
Bu bozukluklar hem fiziksel hem de psikolojik nedenlerden kaynaklanabilir. Tedavi sürecinde tıbbi değerlendirme, psikolojik destek ve yaşam tarzı değişiklikleri önemli rol oynar.
Cinsel işlev bozukluğu durumunda ne yapılmalı?
Cinsel işlev bozukluğu, hem fiziksel hem de psikolojik nedenlerden kaynaklanabilir ve kişinin cinsel yaşamını olumsuz etkileyebilir. Bu durumda yapılması gerekenler şunlardır:
Uzman desteği almak
Cinsel işlev bozukluğu yaşayan kişiler, üroloji, endokrinoloji veya psikiyatri uzmanlarına başvurarak durumlarını değerlendirmelidir.
Fiziksel nedenleri araştırmak
Bazı sağlık sorunları cinsel işlev bozukluğuna yol açabilir:
- Hormonal dengesizlikler (özellikle testosteron seviyeleri)
- Damar hastalıkları (ateroskleroz gibi)
- Diyabet ve sinir hasarı
- İlaç kullanımı (antidepresanlar, tansiyon ilaçları)
Psikolojik faktörleri göz önünde bulundurmak
Cinsel işlev bozuklukları, kaygı, stres, depresyon veya geçmiş travmalar nedeniyle ortaya çıkabilir. Cinsel terapi veya psikolojik destek almak faydalı olabilir.
Yaşam tarzı değişiklikleri yapmak
- Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz
- Sigara ve alkol tüketimini azaltmak
- Stres yönetimi ve rahatlatıcı aktiviteler
İletişimi güçlendirmek
Partnerle açık ve sağlıklı iletişim kurmak, cinsel beklentileri ve endişeleri paylaşmak, ilişkinin kalitesini artırabilir.
Cinsel işlev bozukluğu tedavi edilebilir bir durumdur. Erken teşhis ve doğru tedavi yöntemleriyle kişinin yaşam kalitesi önemli ölçüde iyileştirilebilir. 🚀
Araştırmalar, Türkiye’de gençlerin cinsel sağlık bilgisine erişiminin sınırlı olduğunu ve bu konuda daha fazla bilgilendirme ihtiyacı bulunduğunu gösteriyor. Eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarının yaşa uygun şekilde yapılandırılması büyük önem taşıyor.